Anne olmak sadece sizin dünyanızı değiştirmez.
Nasıl bir Anne olduğunuz, dünyayı değiştirir.

|Lâ Edrî

‘’ Oğul eve girdiğinde önce anasına, sonra babasına selam verir. Kadınlar kocaları üzerinde fazlasıyla etkiliydiler. Bu halkın örf ve adetine göre kızlar kendi istekleriyle kocaya varırlar. Bir kıza tecavüz son derece ağır bir suç olarak kabul edilmiş, hatta hainlikle denk tutulmuştur. Vatan hainine ne ceza verilirse, bir kıza tecavüz edene de o ceza verilirdi.’’[i]

Girizgâh

Kadın konusu; doğrudan insanın varlık konusundan doğmakta olup, evrensel, yerel ve güncel bir konudur. Nedeni ise; toplumun temel taşı olan ailenin, annesidir. Her toplumun olduğu gibi Türk toplumunun da temel yapısını kadın oluşturmaktadır. Türk toplumunda kadın; anne olarak ailenin üreticisi, mucididir, evi düzenleyen-düzene sokandır.

’İnsanı insan yapan ilk ocak aile ocağıdır.’’[ii]  Aile; insan kişiliğinin kazanıldığı, geliştirilip olgunlaştırıldığı, ahlak okuludur. Toplumsallaşmada önemli faktördür; sosyal ekonomik dayanışma ile insanların birbirine kenetlenmesini, bireylerin birbirine bağlanmasını sağlar. Aile; dirlik ve düzenlik içinde yaşanmasına, sağlıklı akrabalık ilişkilerinin sürdürülmesinde, ahlaka, hukuka bağlı kalışında kısacası toplumun her kesiminde öneme sahiptir.

Toplum içersinde ailenin önemini ve ailede de kadının(annenin) önemini anlatacağız lakin ilk başta Türk kadın tarihine ve toplumumuzda kadının gelişimine kısaca değinelim.

Türk kadın tarihi, İslamiyet’te Kadın, Türk Toplumunda Kadının Yeri, Önemi

 

Türk mitolojisi açısından baktığımızda;

Türk dini-mitolojik sistemi Tek Tanrı tanımakta ve kutsal dişi kurgusunu Mitolojik Ana adı altında değerlendirmektedir. Çünkü cinsiyet, farklılığın dışında kalmıştır.

Göktürk yazıtlarına baktığımızda; 7 yaşında babasız kalan Kül Tekin’i yetiştiren ‘Ana’, Umay’dır.

‘’ Umay misali annem Hatun’un kut’u sayesinde, kardeşim Kül Tigin erkeklik adını elde etti. Onaltı yaşında, amcam Hakanın devleti için başarılar kazandı. …’’ T.Tekin,Orhun yazıtları, Ankara 1988, s.17(D30)[iii]

 

Tonyukuk yazıtında ise; Umay(Ana)’ın savaşa gidenlere yardımcı olan biri olduğunu belirtmiştir.

‘’… geçerek geldik. (Buralara kadar) gelenler ‘(Geliş) zor(du)!’ dediler, (ama pek de zorluk) hissetmediler. Galiba Umay Ana, kutsal yer ve su(ruhları bize) yardımcı oluverdiler. Niye kaçıyorsunuz?’’ T.Tekin, Tonyukuk yazıtı, Ankara 1994, s.16-17(38)[iv]

 

Kaşgarlı Mahmud ise Divan-ü Lügati’t Türk adlı eserinde kadını (Umay Ana’yı) şöyle ifade etmiştir;

‘’Umay: Son, kadın doğurduktan sonra karnından çıkan hokka gibi nesne. Buna çocuğun ana karnında ki eşi denir. ‘Umay-ka tapınsa oğul bolar’=Birisi buna hizmet ederse çocuk doğar. Kadınlar sonu uğur sayarlar.’’  Kaşgarlı Mahmud, Divan-ü Lügati’t Türk Tercümesi, (Çev. Besim Atalay), Ankara c.1, s.123.[v]

 

Kutsal dişiliğin ifadesi olarak adlandırdığımız Mitolojik Ana’da; hayatın simgesi olan Umay Ana ve ölümün simgesi olan Erlik Ana, zıtlıkları birleştiren bütün olarak karşımıza çıkmaktadır. Mitolojik olmasına rağmen kadına bu bütünleştirici tavrın yüklenmesi, kadının savaşanlarda yardım etmesi(Umay Ana’da gördüğümüzü Nene Hatun’da ve nicelerinde görmemiz), yardım ve fedakarlığı ve dahası…

 

Mitoloji de; kadın varlıklar olarak düşünülen yardımcı ruhlar doğayı, erkek olarak düşünülen mitolojik varlıklar ise kültürü simgelemiştir. Bir düşünce ifade etmek gerekirse kültürü etkileyen önemli faktörlerden biri de doğadır. Kültür bulunduğu ortama, doğaya göre şekil almaktadır. Yanlış anlaşılmasın ki bunlar birbirini tamamlayan ve toplumu bütünleştiren unsurlardır. Toplumun ortak çizgide buluştuğu kültür ile bulunduğu doğa… Aile de kadın ve erkek… Türk toplumunun temel taşı aile… (Yazımızın ilerleyen kısımlarında değineceğiz.)

 

Oğuz kağan’ın ilk karısının ışıktan, ikinci karısının ağaçtan doğmuş kutsal kadınlar olması, Ergenekon ve Bozkurt Destanlarında Türklerin kurttan türemiş olması, sevgili olarak kadının; erkekle aynı güçte, hatta bazen Selcen Hatun’da görüldüğü gibi erkekten de güçlü olması kadının değerini göstermektedir.

Halk sofizminde ‘’Dişi veliler, cinsiyet olarak fiziksel yapı itibariyle dişi olanlar değildir. Dişi veliler, büyük veliler kategorisini oluşturur. Büyüklükleri daha verici ve daha üretken oluşlarındandır.’’ Bu yönüyle Ahmet Yesevi’nin dini algılama ve yansıtma biçiminde kadın-erkek farkı gözetilmemektedir.

 

İslamiyet öncesi, İslam kültürü etkisi, yerleşik hayat ve batı medeniyeti bağlamında; Dede Korkut Hikayeleri eserinde ki sosyal konumlarına göre kadın;

 

  1. İdeal eş ve anne tipi: Dirse Han’ın hanımı, Boğaç Han’ın annesi, Burla Hatun, Deli Dumrul’un eşi, Bay Böri’nin eşi, Bamsı Beyrek’in annesi, Deli Dumrul’un annesi, Kan Turalı’nın annesi…
  2. İdeal sevgili tipi: Banı Çiçek, Selcen Hatun, Bayburt Tekfuru’nun kızı, Segrek’in evlendiği kız…
  3. Yardımcı tip[vi]

 

Netice itibariyle hikâyelerde yaşam tarzının kadına aktif rol verilmesi ile ‘’yiğit kadın’’, ‘’alp kadın’’, ‘’kurt kadın’’ şeklinde adlandırılmış ve Türk toplumunda kadın destansı anlatılarda bile söz sahibi olmuştur. Kadın Türk destanlarında; yiğit, mücadeleci, bilge, her işin yolunu – yordamını bilen, ciddi anlamda sorumluluk taşıyan, yapıcı, öğüt verici, adaletsizliğin karşısında dik duran, dert çeken, gerekeni yapan olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Kadın, Hun Türklerinde bereket kaynağı, hanların-hakanların-cengâverlerin önünde saygıyla eğildikleri şeref abidesi olarak görülmektedir. Hunlarda kadınsız herhangi bir iş görülememekte, erkeğin tamamlayıcısı olarak görülmektedir. Göktürkler de ise kadın, devlet yönetiminde söz sahibi olmuş ve cariyelikler yapmışlardır.

 

Kadın eski Türk toplumlarında; çadırda çocuklara bakmak, develeri ve ya davarları sağmak, hurma lifinden hasır, devetüyünden giyecek ve çadır örmek, savaş sırasında savaşanlara su taşımak, mermi taşımak, şiirler söyleyerek savaşanları cesaretlendirmek, yaralıları tedavi etmek gibi önemli pek çok işi görmüşler ve toplumun temel taşı olmuşlardır. İslamiyet’ten önce ki dönemlerde kadın, görev sorumluluk ve mahiyet olarak erkeklerle eşit sayılmıştır diyebiliriz.

 

 

 

İslamiyet’te kadın;

‘’Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğunda, hangi günahla öldürüldü?’’(81/8-9- Tekvir Suresi)

 

‘’Erkeklerin kazandıklarından bir payı olduğu gibi kadınların da kazandıklarından bir payı vardır.’’  (Nisa Suresi 32. Ayet)

 

‘’Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için (geleceğe hazırlık olarak) güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minler’i müjdele.’’  (Bakara Suresi 223. Ayet)

 

İslam ile kadın aslında özgürlüğüne kavuşmuştur. Diri diri öldürülen kız çocuklarını kurtaran, erkek ile kadın eşitliğini ortaya koyan ayetler( şüphesiz ki erkeklere hitap eden bir emir ve yasağın kadınlar içinde tekrar edilmesi gerekmemektedir. Çünkü inananlara seslenilmektedir) bize bunu göstermektedir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de kadın ya da dişi anlamına gelen ‘’nisa, nisve, imrae, ünsa’’ kelimeleri geçmektedir. [vii]

 

İslamiyet’ten sonra ki Türk toplumlarında (ailede) kadın üzerine pek büyük değişiklik olmamıştır. Kadın; iffet ve fazilet sahibi, kocasına(hakanına) sadıktır. İslamiyet’ten önceki Türk toplumlarında güç ve yiğitliğin asli değer olduğu noktada kadın, İslamiyet’ten sonra ki Türk toplumunda da güçlü, yardımsever ve yiğitlik örnekleri göstermiştir.

 

İslamiyet’ten önceki Türk toplumunda ve İslamiyet’ten sonra ki Türk toplumuna baktığımız zaman kadın; savaşlar(fetihler) zamanında toplum ne kadar güçlü olursa olsun, güç odağında bulunmaktadır. Türklerin fetihlerinde elde edilen yerleri Türk yapan unsur kadındır.

 

Kadın; Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda, Türk unsurlarına ne türden fedakârlık yaptıkları ve insanüstü gayret sarf ettikleri bugünden bakılınca daha da netlik kazanıyor. ’’Kellerini koltuklarına alarak’’ Anadolu’nun yeniden Türkleşmesi ve İslamlaşması için çaba sarf etmişler ve tarih sahnesinde ki önemlerini Osmanlı Devleti’nde de göstermişlerdir.

 

Türk tarihinin başlangıcından itibaren binlerce yıl bölgeden bölgeye giden, obadan obaya göçen Türklerin özünde olan kadındır. Kadın; kültürden uzaklaşmadan, kültürü (unutmadan) gittiği yerlere götürmüş temel unsurdur. Türkler Anadolu’yu fethettikten sonra çok yoğun bir şekilde kültürel faaliyetler içinde olmuşlardır. Anadolu’da yapılan cami, medrese, kervansaray, hastane, hamam… gibi askeri gayeyle yapılan mimari eserlerin Türk mayasıyla yoğrulmasında önemli bir etken olan kadın; hem bir evin kurulmasında, hem bir devletin kurulmasında ve başarılı olmasında önemli bir role sahiptir.

 

Türk toplumlarında kadın; dar durumda kalındığında erkeğin yerini tutup onu aratmayan, eşine sevgi duyan, misafir ağırlayabilen, eşine ve komşularına saygılı olabilen, azı çok eden, kendi olanaklarıyla yetinmesi bilen, yapıp yedirmekten hoşlanan, kocasının sözünü dinleyen ve sözlerini kulağına koyan erdem sahibi kişilerdir.

 

 

 

TÜRKLERDE AİLENİN KURUCUSU, KOLLAYICISI-TOPLUMUN TEMEL YAPISINI OLUŞTURAN KADIN (ANNE)

 

 

Mitoloji de; kadın varlıklar olarak düşünülen yardımcı ruhlar doğayı, erkek olarak düşünülen mitolojik varlıklar ise kültürü simgelemiştir. Bir düşünce ifade etmek gerekirse kültürü etkileyen önemli faktörlerden biri de doğadır. Kültür bulunduğu ortama, doğaya göre şekil almaktadır. Yanlış anlaşılmasın ki bunlar birbirini tamamlayan ve toplumu bütünleştiren unsurlardır. Toplumun ortak çizgide buluştuğu kültür ile bulunduğu doğa… Aile de kadın ve erkek(Kültür ve Doğa)… Türk toplumunun temel taşı aile… Ailede Kadın…

Ayaklarının altına cennetin verildiği, pek çok lütufla donatılan kişiler…

 

Türklerin bereket kaynağı, devleti ve milleti için devletin cariyesi, savaşanların kurtarıcısı, yaralananların doktoru, uykusuz gecelerin fedakârı(fedaisi), hedeflerin aydınlatıcısı, iffet ve namusun diğer adı, temiz düşüncelerin sahibi, üretken ve çevik, sabırlı kişilerdir Türk toplumunda kadınlar. Aile de anneler…

 

Toplumun temelini millet oluşturur. Milleti oluşturan ailedir. Bir çocuğun eğitimini başlattığı ocaktır aile. ‘’Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder’’ sözüne muhatap olan aile mensubu annedir. Dün dinleyen, bugün konuşan ve yarın yönetecek olan bizlerin(çocukların, gençlerin) büyütücüsü, eğitimcisi ve ilk öğretmenidir. ‘’İyi bir anne yüz öğretmene bedeldir’’ sözünden de yola çıkarak anne; çocuğu en çok etkileyen, çocukların neler yaptığını, eğilimlerini, tutkularını, korkularını, sevinçlerini, üzüntülerini en iyi bilen, tanıyandır.

 

Toplumda sağlıklı ve uyumlu bir kişilik oluşturan, toplum içersinde tavır ve davranışları şekillendiren annelerdir. Kararlı ve tutarlı olmamızı, dürüstlüğü yegane temel edinmemizi öğütleyen anneler; gelecek bir başbakanın, cumhurbaşkanının, bir sanatçının ve daha nice görevlerin büyütücüsüdürler.

 

Toplumda, hayatımıza yön veren kişilikleri ile anneler; ilerde hayatlarına yön vereceğimiz yeni nesilleri yetiştirecek olan bizlerin duacısıdırlar.

 

Türk toplum tarihinde; güçlü, çevik ve kurtarıcı olarak ön plana çıkan kadın; kültürün taşınmasına, devleti yönetecek kişileri yetiştirmesine, savaşlarda savaşanlara yardım etmesine kadar birçok görevi üstlenmiş ve toplumun temel taşı olmuştur. Toplumu oluşturan ve toplumun temel taşı olan ailenin de kurucusu olan kadın(anne); ailesine fedakârlığı, devletine güçlülüğü, zorluklara da sabırlılığı ile Alp Kız, Asena, Turanlı Kadın, Umay Ana, Ana Ata isimleriyle mitolojimizde ‘’Kutsal Dişi’’ olgusunda anılmışlardır.

 

 

Sonnotlar

[i] Taberi’nin göçebe Türklerin kadınlara karşı aşırı saygılı olduğunu belirttiği yazısı.

[ii] Ahmet Çağlayan, Eğitimde Özlenen Anneler, 2004 İstanbul, s.14

[iii] Necati Gültepe,Türk Kadın Tarihine Giriş Amazonlardan Bâcıyân-ı Rûm’a, 2008 İstanbul, s.106

[iv] Necati Gültepe,Türk Kadın Tarihine Giriş Amazonlardan Bâcıyân-ı Rûm’a, 2008 İstanbul, s.106

[v] Necati Gültepe,Türk Kadın Tarihine Giriş Amazonlardan Bâcıyân-ı Rûm’a, 2008 İstanbul, s.107

[vi] Necati Gültepe,Türk Kadın Tarihine Giriş Amazonlardan Bâcıyân-ı Rûm’a, 2008 İstanbul, s.140

[vii] Necati Gültepe,Türk Kadın Tarihine Giriş Amazonlardan Bâcıyân-ı Rûm’a, 2008 İstanbul, s.198

 KAYNAKÇA

 

  1. Necati Gültepe, Türk Kadın Tarihine Giriş Amazonlardan Bâcıyân-ı Rûm’a, 2008 İstanbul, Ötüken Yayınevi
  2. Aytunç Altındal, Türkiye’de Kadın, 2004 Ekim İstanbul, Alfa Basım Yayım Dağıtım
  3. Ahmet Çağlayan, Eğitimde Özlenen Anneler, 2004 İstanbul, Ağaç Yayınları
  4. Henry Cloud, John Townsend, Anne Faktörü, 2002 Ekim İstanbul, Sistem Yayıncılık (Çev. Emel Aksay)
  5. Gülnur Acar-Savran, Nesrin Tura Demiryontan, Kadının Görünmeyen Emeği, 2008 İstanbul, Yordam Kitap
  6. Ayşe Böhürler, Aslıhan Eker, Müslüman Ülkelerde Kadın Duvarların Arkasında, 2008 Ocak, Timaş Yayınları
  7. Bekir Kocadaş, Özge Özgür,Mahmut Özbulut, Gençlik ve Şiddet Toplumsal Alanda Şiddetin Yükselişi, 2010 Ankara, Atatürk Kültür Merkezi

Bir yanıt yazın