Önümüzdeki yıllarda dünyada, özellikle de Türkiye ve çevresinde ortaya çıkma ihtimali yüksek olan bir problem gözükmektedir ki, o da su problemidir. Tarih, coğrafya ve jeoloji bilim dallarından da yararlanarak bu husustaki gelişmeleri takip etmek ve yarına hazırlıklı olabilmek için, Türk Devleti pozisyon almada geç kalmamalıdır. Düşünmek, plan yapmak, uygulamak ve başarıya ulaşmak için gerekli ruhi, fiziki, fikri ortam hazırlanmalıdır.

Hayal etmeden, yarını düşünmeden, tahliller yapmadan nasıl başarılı sonuca ulaşılır ki?

İç ve dış politikanın arasındaki en büyük farklılık, muhatap olunanlardır. Bir tarafta her ne kadar farklı görüşler ortaya çıksa da “kendi insanımız” ile karşılaşırken, diğer tarafta, kendi menfaatleri doğrultusunda bize zarar vermeyi dahi göze almış, adı üzerinde “yabancı” dediklerimizle karşı karşıyayız. Bu sebepten, dış politikada yapılacak küçük bir hatanın bile maliyeti çok yüksek olur. Ayrıca yapılan hataların telafisi oldukça zordur ve zaman alır.

Tarih, coğrafya bilgisi ve bilinci ile akıllı ve mantıklı analiz çizgisi olmadan takip edilecek bir dış politika, sağlıklı sonuçlar doğurmaz. Özellikle önce kendimizin, sonra komşularımızın ve daha sonra da sayılı büyük devletlerin çıkar çizgisini, tarihini ve milli hedeflerini, bu bağlamda mutlaka ama mutlaka bilmekte fayda vardır.

Ortadoğu’da artan istikrarsızlık, Türkiye’de de huzursuzluğa sebep olmaktadır. Türkiye’de olan huzursuzluk ve karışıklık, komşu devletleri de rahatsız edecek gelişmeleri beraberinde getirecektir. Şöyle de diyebiliriz: Türkiye ve Ortadoğu’nun huzur ve istikrarı, hemen hemen tüm dünya devletlerini ilgilendirmektedir. Bu huzursuzluk halkasına çok yakın bir gelecekte su problemi de eklenecektir.

ABD, AB ve Rusya’nın, Ortadoğu ve Türkiye’yle ilgili genel politikalarının yanında su politikası da dikkatle takip edilmelidir. Sadece bugün ile sınırlı kalmayıp ileriki yıllara da damgasını vuracak politikalarla, bu devletlerin ve komşularımızın coğrafyasına projektörlerimiz çevrilmelidir.

ABD, BOP doğrultusunda Ortadoğu’ya fiili olarak girmiş, Irak’ı kontrol altına almış ve Barzani’ye de devlet kurdurarak Türkiye’ye sınır komşusu yapmıştır. Düne kadar olduğu gibi şimdi de Türkiye’den beklentileri vardır ve bu beklentiler artık daha büyüktür. Hedeflerindeki ülke olan Suriye, iç karışıklığa sürüklenmiş, askeri ve ekonomik gücü sıfırlanmıştır. İran’la -tehdit ve baskı sonucu- nükleer çalışmalar noktasında anlaşma sağlanmış ve bu ülke de istedikleri noktada hareket etmeye başlamıştır. ABD’nin İsrail ile olan bağları, dostluk ve ortaklığı, bu iki ülkenin çıkarları doğrultusunda, engelsiz devam etmektedir.

Afganistan da ABD’nin kontrolü altındadır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin uzantısı olarak Ermenistan, Gürcistan, Ukrayna hattı ile Rusya kuşatması devam etmektedir. Körfez Savaşı ile de Kuzey Irak’taki Kürtleri stratejik ortak seçmiş, Kuzey Irak’ı onların kontrolüne bırakmıştır. Kuzey Irak’taki Türk varlığı da yok olmaya terkedilmiştir.

İşte bu çapraşık dış ilişkiler yumağının arkasından gelecek yıllarda mutlaka karşılaşacağımız sorunlardan en önemlisi su sorunudur. İçinde bulunduğumuz zaman içerisinde uyutulmaya bırakılmış olan su sorununun, 21. yüzyıl içinde karşımıza çıkarılacağı kuvvetle muhtemeldir.

ABD ve İsrail için Güneydoğu Anadolu bölgemiz çok önemlidir. Çünkü bu bölgenin sulama ve yarınlardaki su ihtiyacını karşılayacak kapasiteli Fırat ve Dicle nehirleri ile Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), bu bölgededir.

Şanlıurfa, Büyük İsrail’i kurma sevdasında olan Siyonistlerin Dicle’den Nil’e kadar olan hayal sınırlarının içindedir. İsrail’e göre Fırat ve Dicle, Arz-ı Mev’ud’un merkezi olarak kabul edilmektedir. Bundan dolayıdır ki bu bölge İsrail’in manevi ilgi alanı içerisindedir.

Hedefleri büyük olan İsrail, Ortadoğu’nun kurak bölgesinde bulunduğundan su sıkıntısı içindedir. Yarınlarda bu ihtiyacı katlanarak artacaktır. Bu sebeple yarın için hem içme hem de kullanma suyunu temin etmek mecburiyetindedir.

Fırat ve Dicle, Türkiye topraklarından doğmaktadır. GAP da bu nehirlerin sularını kontrol altına almak, tarımda yarar sağlama amacıyla uygulanmaya konulmuştur. Bu sebeple, Güneydoğu Anadolu Projesini düşünen, uygulamaya geçiren ve emeği olan herkesten Allah razı olsun demek insan onuruna yakışan bir davranış olacaktır.

Ortadoğu’da petrol Araplarda, su Türkiye’dedir. Bu durumu Batı devamlı kaşımakta, Arap ülkelerini ve İsrail’i bize yönlendirmektedir.

***

Dünya su rezervinin ancak % 2,6’sının tatlı sulardan oluştuğu bilinmektedir. Bunun çok büyük bir kısmı da kutup bölgelerinde buzullar halinde bulunmaktadır. Tatlı suların az bir bölümü ise atmosferde buhar, yerkabuğunda yüzey ve yeraltı suyu şeklinde yer almaktadır. Dünyamızda mevcut suların yaklaşık miktarı ve dağılımı bazı yayınlarda şu şekilde verilmektedir;

 

 

Dünya su rezervlerinin dağılımı

 

Su Kaynağı Miktar,km3       %
Denizler 1.348.000.000 97.39
Tatlı sular
Kutuplardaki buzullar 27.820.000 2.01
Yer altı suları 8.062.000 0.58
Göller ve nehirler 225.000 0.02
Atmosferdeki buhar 13.000 0.0001
Toplam 1.384.120.000 100

 

 

Günlük su tüketiminin Afrika kıtasında kişi başına 10-20 litre arasında, Avrupa’da kişi başına 200 litre, Kuzey Amerika ve Japonya’da ise 350 litre olduğu söylenmektedir. Suların kullanımı konusunda şimdiden birçok bölgedeki ülkeler arasında tansiyonun yükselmiş durumda olduğu bildirilmektedir. *1

Bir varsayıma göre gelişmiş ülkelerin kişi başına su tüketim miktarı 2025 yıllarında global seviyede su tüketim oranı olduğunda yeryüzündeki su kaynaklarını %90’ını kullanılmış olacaktır.

Nüfusun hızla artması, buna karşılık su kaynaklarının sabit kalması sebebiyle su ihtiyacı her geçen gün artmaktadır.

 

***

Su meselesi paket bir meseledir. Bir gün mutlaka servis edilecektir, ama zamanı beklenilmektedir. Ortadoğu sakinleşmeye başladığı zaman veya diğer şartlar oluştuğunda su meselesi mutlaka devreye konulacaktır. Bu durum bizi endişeye ve korkuya sevk etmemelidir. Bilakis bu durum, yarınlarda karşımıza çıkma ihtimali yüksek olan soruna karşı şimdiden tedbir almamızı, uyanmamızı sağlamalıdır.

Kâmran İnan Beyefendi; “ Başkaları büyüyen Türkiye’nin ayak seslerinden ürkerken, Türkiye kendi ayak seslerinden korkuyor” diyor, Korkmayalım, kendimizi ve çevremizi tanıyalım.

 

Ülkümüz olmalı.!

 

Ülküsü olmayan devletler de fertler de yarına hazırlanamaz. Bugünkü olumsuzluklara bakıp ümitsizliğe kapılmayalım. Anadolu’da bir söz vardır: “Dağına göre kış olur”. Zirvedeki kar oranı, dağın eteklerindeki kardan tabi ki fazladır. Türk’ün meselesi de tabi ki büyük olacaktır.

 

Unutulmamalıdır ki;

 

Türk milleti, tarihin her döneminde Büyük Millettir

——————————————————-

*Prof. Dr. Yusuf Ersoy YILDIRIM – Ankara Üniversitesi  / KENTSEL VE BİREYSEL SU TASARRUFU

Bir yanıt yazın