Sanıyorum 1991 Yılı idi. Konya Ocak başkanlığı görevini yapıyordum. İl Ocak başkanlarına hitaben Rahmetli TÜRKEŞ’in bir konuşma yapacağı toplantıya çağrıldım. Konu Türk Gençliği ve geleceğimizdi.
Şöyle başladı söze: Bir Milletin yirmi otuz yıl sonrasını görmek istiyorsanız o milletin şu andaki gençliğinin eğitim ve şuur derecesine bakın. Gördükleriniz yirmi yıl sonrasıdır.
Bu yazıyı yazarken arşivi karıştırdım. Bahsettiğim o toplantıda Türkeş mealen şu hususlara dikkat çekmişti.
-Bir milletin geleceği gençlerin terbiye , ahlak ve eğitimlerine bağlı ise eğer, Ülkücülerin de bu konuda müşahhas sonuçlarını gördüğümüz bir öğrenci tanımı olmalıdır.
Öğrencilerimize öğretim yani tahsil sunarken onları eğitmemiz de gerekir. Sahip olduğu bilgiyi nerede nasıl ve ne için kullanmasını bilmeli. Çünkü talebe, hakikatler peşinde koşmayı ve yarınların hizmet ehli olmayı meslek edinen insan olabilirse,bu amaçla eğitilip yetiştirilirse geleceğin milli sorumluluklarını üstlenebilecektir. 
Yani, aklımda kaldığı kadarıyla şu mesajı vermek istiyordu TÜRKEŞ:
Gayesi ilmi, milli ,maddi ve manevî olgunlaşma olan bir anlayışla yetişmesi elzemdir her öğrencinin. Ancak bu ruhla yetişenler yarınki Türkiye nin yapı taşı niteliği kazanabilirler. ” Okulların diploma müşterisi ve istikbalin mevki dilencisi olmamalıdır talebeler. 
Geleceğin mevki ve makam dilencisi olan her talebe, siyasi iktidarların emir kulu olmaktan başka bir anlam kazanamaz.
Okulların diploma müşterisi gibi hareket ederek, ne olursa olsun bir diplomam olsun kaygısı taşıyanlardan da fayda yoktur kimseye. Diploma ile beraber bir ideali, bir ülküsü de olmalıdır her ülkücü öğrencinin.
Hayalperest değil realist, yabancılaşmış değil ülke gerçeklerine vakıf nesiller yetiştirebilirsek ancak Türkiye’ye hizmet etmiş oluruz. Siyasete endeksli sloganlar ezberleyen değil, hakikat peşinde koşan araştırmacı, okuyan ve düşünen nesiller en büyük milli güç ve servettir.
Çünkü, “Bir Ülkenin ve bir Devletin yarınını görebilmek için mevcut halde ki gençliğin durumu ve niteliğine bakmak yeterlidir.”
Rahmetli Türkeş beyden o gün öğrendiğim şuydu. Hafızamda kalanları şu şekilde özetleyebilirim.
Rutin siyaset, KURU BİR MENSUBİYET DUYGUSU ve sadece politik söylemlerle dava’ya hizmet edilemez. Ruhumuzu da imar etmemiz gerekiyor.. Vasat ve sıradanlık düzeyini aşarak örnek ve önder olmak da lazımdır.
Fikir, düşünce,temsil ve kurumsallaşma bağlamında topluma umut olabilmek gibi her an icra edilmesi gereken görevlerimizde vardır.
“Ahlaki değerlerden yoksun,Türk Milletinin manevi değerlerine düşman, çıkar peşinde koşan,fikir üretmek ve doğruları yazmak yerine polemik ve demagoji üreten, eğitmek yerine nefsani duygulara hitap eden TV ve gazeteler, zaman içinde kendisi gibi bir toplum oluşturur . Buna da beşinci kol faaliyeti denir. Türkiye de emperyalistlerin tuzaklarından birisi de medya yoluyla dejenerasyon yaratmaktır.”
Biz bu vahim tehlikeye karşı kendisi için, Ülkemiz için, Milletimiz için, Devletimiz için yani Davamız için ne istediğini bilen ÜLKÜCÜ KADROLAR yetiştirmeliyiz. Ocaklar bu nedenle vardır. Asli göreviniz budur.
Rahmetli Türkeş’in gençlik gençlik tasavvuru böyle idi. Ben yukarıda izah ettiğim şekilde anladım. Onu rahmetle yad ediyorum.
Harun Meral

Bir yanıt yazın