Yazar Mehmed Emin Resulzade hakkında herkesin bilgisinin olduğundan eminim. Başta Azerbaycan olmak üzere tüm Türk Dünyası için yadsınamaz öneme sahip olan Resulzade’nin bu eseri siyasal hatırat niteliği taşımaktadır. Kitap hacim olarak küçük olmasına rağmen fikir bazında büyük bir değer silsilesinin ön sıralarında yer alır. Mehmet Emin Resulzade’nin dönemin konjonktürüne ışık tuttuğu eser başta Stalin’le birlikte Çarlık rejimine karşı beraber verdikleri mücadeleden söz ederek başlıyor. Çarlık rejimi ile mücadele başlığı altında Lenin’in önderliğini yaptığı Bolşevikler ile Martov’un liderliğini yaptığı Menşeviklerin iktidarı ele geçirmek için yaptığı mücadelelerden söz ediyor. Stalin’le tanışma faslını yani ilk temasını şu ifadelerle aktarıyor Resulzade; “Bakü Petrol Sanayi Sendikası adını taşıyan bir teşkilat vardı. Resmi kurulun perdesi altında gizliden gizliye siyasi faaliyet dahi icra olunuyordu. Çarlık aleyhinde gizli olarak çalışan milli teşkilat mensuplarından Mehmed Ali, yukarıda adı geçen sendikada kâtiplik vazifesini yapardı. Bir gün o, Koba’nın bizimle görüşmek istediğini haber verdi”. (s. 6) Burada ismi geçen Koba gerçek ismiyle Jozef Visariyoniç Çukavili’dir yani Sovyetler Birliğinin eli kanlı katili Stalin’in ta kendisidir. Çarlık zamanı Gürcü roman kahramanının adını alan Çukavili, Stalin adını Sovyet Rusya’ya çalışmaya başladıktan sonra almış Gürcü asıllı Rus liderdir.
Rusya’da çarlık rejimi yıkılıp yerine yeni kurulan SSCB’nin kurulurken verdiği deklarasyondan sonra Azerbaycan’da bağımsız bir devlet teşkil etmiş fakat Bolşeviklerin verdiği sözde durmaması ve daha sonra başta Azerbaycan ve Türkistan diyarında ortaya koydukları sinsi planı harekete geçirmişler 27 Nisan 1920’de işgal etmişlerdir. Mehmed Resulzade yakalanmasından sonraki hapishane günlerini şu şekilde aktarıyor; “Asobi Atbel’de bizi hapishane haline getirilen eski binanın odasına kapadılar. Oda deyip geçmeyin; zaten bu binanın tasavvur edilebilecek bir odası değildi, bayağı bir mutfaktı.” Burada kaldığı süre zarfında yaşadıkları zorlukları tek tek açıklıyor. Daha sonra Rusya’dan gelen Stalin’in huzuruna bir gece yarısı götürülüyor ve aralarında geçen konuşmayı Resulzade’nin kendi kaleminde bire bir aktarıyorum: Kızıl ordu üniformalı biri bana dikkatle bakıyor. Elini uzatarak Yoldaş Resulzade, tanıdınız mı ben Stalin… Resulzade cevaben –Evet tanıdım (biraz duraksadıktan sonra) Koba dedim diyerek (s.23) konuşmaya devam ediyorlar. Stalin’in verdiği vaatlerle bu bölüm sona eriyor.
Resulzade’nin bir şekilde Bakü’den uzaklaştırılıp Stalin ile beraber Moskova’ya yaptıkları tren yolculuk anılarından söz ediyor ve mecburu Moskova’da ve Rusya’nın belli başlı bölgelerinde yaşadığı ve aldığı ama kabul etmediği dekanlık vb… görevleri niçin kabul etmediğini açıklıyor Resulzade. Ayrıca Moskova’da iki yıl bölümünde Enver ve Cemal Paşalar akıbeti hakkında ve Enver Paşanın kendisine yaptığı teklifi açıklıyor. Stalin’in Atatürk hakkındaki mütalaalarını, fikirlerini açıklıyor Resulzade.
Son bölümde Rusya’dan ayrılmak için yaptığı ve başarılı olduğu firar girişimini sıralama ile Moskova’dan izin alıp Leningard’a geçtiğini ve Leningard İlimler Akademisinin kütüphanesinde Azerbaycan tarihi ilgilendiren yazmaları incelemek maksadıyla izin aldığını ve asıl amacın ülkeden ayrılmak olduğunu, Fin kıyılarına ulaşmak için yaptığı tehlikeli kayık yolculuğunu ve limana varmaları Resulzade şöyle anlatıyor; Hareket edeceğimiz gece yağmurlu bir geceydi. Uzun uzun kuzeyin meşhur aydın geceleri geçsin diye beklemiştim. Aydın geceler geçmiş, arkasından aydınlık geceler başlamıştı. Fazla bekleyemezdim. Çünkü iznimin müddeti geçiyor, Moskova’ya avdetimin gecikmesi şüphe celp ediyordu. Bütün planım alt üst olabilirdi. Onun için yağmurlu bir geceyi mahsus tercih ettim. (s.92)Friokiden Helsinki’ye, oradan Almanya’ya sonra Paris durağından sonra İstanbul’a ulaştığını yakın arkadaşlarının onun firar ettiği gece başka bir şekilde Rusya’dan ayrıldığından bahsediyor. Mehmed Emin Resulzade’nin Türkiye’ye geldikten sonra Stalin’e yazdığı mektup kitabın kısa özeti.
Elimizdeki kitap Resulzade’nin hayatının kendi tarafından yazıya aktarımı. Çar dönemi, Kızıl ordunun Bakü’yü işgali, Bakü’den mecburi sürgünü Moskova’daki yaşamını, buradan bin bir zorlukla hür yaşamına merhaba demesini bir nefeste soluksuz olarak okuyacaksınız. Başta Stalin olmak üzere Hüseyinzade, Sultangaliyev, Enver ve Cemal Paşa hakkında fikirlerine ulaşacak Türk Dünyasının en çalkantılı yılarında yaşamış bir bireymiş gibi hissedeceksiniz. Son olarak önsöz bölümünde arka kapaktaki Stalin hakkındaki yazılan bir nekroloji makalesine hak vermemek mümkün değil. “Fantastik adamın fantastik kariyeri bitti. 73 yıl evvel Gori’de fakir bir kunduracı ailesinde doğan oğlan, Kremlin’de dünyanım en büyük imparatorluğunun en büyük diktatörü olarak öldü” anekdotuna hak vermemek mümkün değil.
Başta Mehmed Emin Resulzade olmak üzere Türklük davasına yaptığı katkılardan dolayı şükranlarımızı sunuyorum. Günümüz çağdaş Azerbaycan ve tüm Türk Devletlerine emeği geçmiş herkese şükranlarımı sunarım. Başta Atatürk ve M. Emin Resulzade olmak üzere Türklük davasına hizmet edenlerin ruhu şad, mekânı uçmağ olsun.
1997 yılı Turan Kültür Vakfı tarafından Sebahattin Şimşir hocanın yayına hazırladığı bu kült eser yeni baskı olmadığı için sahaflardan temin etmek isteyince karşımıza çıkan külfet yüklü fiyatından bizi kurtaran ve bu eseri yeniden okuyucuya sunan Türk Dünyası Araştırmaları Vakfına ve bu eseri yeniden okuyucuyla buluşmasında emeği geçen herkese teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca 1997 yılında bu eseri kitap olarak hazırlayıp Türkiye’ye sunan Sebahattin Şimşir hocamıza da okuyucular adına şükranlarımızı sunarız.
Mehmet Emin RESULZADE, Bir Türk Milliyetçisinin Stalin’le İhtilal Hatıraları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 2018, 1. Baskı, ISBN. 978-975-498-248-0