Demokrasi ile Milliyetçilik arasında, mutlaka bulunması gereken, “Varlık Şartı” değerinde bir bağ yoktur. Daha açık bir söyleyişle, birinin mevcut olmadığı bir ülkede diğerinin de yaşayamayacağını öne sürmek doğru bir hüküm değildir. Çünkü demokrasi, sadece yöntem tarzıdır. Ve bir vasıtadan ibarettir. Bundan ötürü, uygulandığı memleketin şartlarına göre, hem milliyetçiliğe hem de milliyetçilik düşmanlığına hizmet edebilir. Böyle bir tespitin ilk önemli sonucu şudur: Milliyetçiliğin her zaman demokrasi ile çatışacağını sanmak ne kadar yanlışsa, demokrasisiz bir milliyetçiliğin mümkün olamayacağını düşünmek de o kadar yanlıştır. Milliyetçilik açısından demokrasi, vazgeçilemeyecek bir unsur değildir; Demokrasi açısından milliyetçiliğin durumu da böyledir.
Bugün Türk Milliyetçileri, büyük bir çoğunlukla, bütün kusurlarına rağmen, demokrasi düzenini benimsemişlerdir. Neden böyle olduğunu, kısaca açıklamak isteriz. Demokrasinin Milliyetçilikteki yeri, her milletin belli bir dönemdeki özelliklerine göre tayin edilir. Milletin özellikleri ve memleketin şartları değiştikçe, demokrasinin değeri de çoğalır veya azalır. Anlatım kolaylığı sağlaması bakımından, ancak ilim açısından münakaşaya daima açık tutmak kaydı ile aşağıdaki üç ayrı durumu ele almak mümkündür:
1.Milletin yaşatılması ve korunması gereken üstün değerleri, hem halk çoğunluğu, hem de aydın zümre tarafından ortaklaşa temsil ediliyorsa, en faydalı yönetim tarzı hiç şüphesiz demokrasidir. Böyle bir ülkenin milliyetçileri durum değişmediği sürece, başka bir yönetim tarzının denenmesini akıllarından bile geçirmezler.
2.Milletin yaşatılması ve korunması gereken üstün değerleri yalnız halk çoğunluğu tarafından temsil ediliyorsa ve aydın zümrenin ihmal edilemeyecek bir bölümü öz değerlerini küçümsüyor, yabancılara ait değerlerin peşine düşmüşse, demokrasi diğerlerine kıyasla yine en faydalı yönetim tarzıdır. Ancak böyle bir dönemde, demokrasiyi tam olarak uygulamaya çalışmanın hiç tükenmeyecek engellerle karşılaşacağını daima hatırlamak gerekir. Milliyetçiliğin temel ilkeleri ile demokrasi icaplarının çatışmasını önlemek için son derece dikkatli davranmağa ve “Güçlü İktidar” hüviyetini hep muhafaza etmeye mutlak ihtiyaç vardır. Aydın zümrece benimsenmemiş bir milliyetçiliğin şuurlu bir dünya görüşü olmaktan ziyade, geleneklere ve duygulara dayanması, alınması istenen tedbirlerin izahını verir.
3.Milletin yaşatılması ve korunması gereken üstün değerleri yalnız aydın zümrenin tamamı veya bir bölümü tarafından temsil ediliyorsa, halkın çoğunluğu daha iyi bir yaşama seviyesine ulaşmanın dışında hiçbir şeye bağlılık duymuyorsa, milliyet duygusunun gururundan uzaklaşmışsa, maddeye tapan bir umursamazlık batağına gömülmüşse demokrasi, tasavvur edilebilecek yönetim tarzlarının en zararlısıdır. Uygulandığı milletin yıkılmasını, tarihten silinmesini hızlandırır!
Türkiye’mizin durumu, 2. maddeye uymaktadır. Milletimizin dünya durdurdukça, yaşatılması ve korunması gereken üstün değerleri halkımızın çoğunluğunca temsil edilmekte, sevilmekte, tutulmaktadır. Sayıları hızla artan milliyetçi Türk aydınlarını da hesaba katarsanız, demokrasiye bağlılığımızın kaynağını bulmuş olursunuz. Aynı gerekçe, demokrasi anlayışımız bakımından da doğrudur.
Milliyetçilik hayatın, demokrasi kitabın eseridir. Yüzyıllarca süren denemelerden çıkan sonuç; Milliyetçiliğin, çatışma noktalarında, diğer bütün fikirler ve ideolojiler gibi demokrasiyi de yenmiş olduğudur. Tarih, kitabın yazdığını hayatın icaplarına üstün kılmak için direnenleri de yazar. Ama sonunu getirememiş sadece, “İnatçılık yılları” boyunca milletlerine zarar vermişlerdir.
Demokrasi, uygulandığı memleketin milli hedeflerine ve ihtiyaçlarına göre değişik kalıplara girer. Kitap sayfalarında ezberlediklerine uyan her davranışı demokrasi düşmanlığı sayanlar, neticede sevdalısı göründükleri rejimin temel ilkelerinin de çiğnenmesine sebebiyet verirler. 12 Mart muhtırası, anlatmağa çalıştığımız gelişmenin en güzel misalidir, hiç unutulmaması lazımdır.
Çok önemli bir soru: Milliyetçiliğin temel ilkeleri ile kitaptan öğrenilen demokrasi icaplarının çatışması mümkün müdür? Evet, mümkündür, hem de sık sık! Kitap sayfalarındaki demokrasi, dostlarına olduğu kadar düşmanlarına da söz hakkı tanır. Daha kötüsü, uygulandığı milletin parçalanması, kutsal bilinen değerlerin kötülenmesini de söz ve fikir hürriyetinin bir icabı sayar. Demokrasiye samimiyetle bağlanmış her akıllı siyasetçi, milli bütünlüğün ve kutsal değerlerin korunmasını kitabın yazdıklarından öne almayı bilmelidir. Aksi halde hem kendisine, hem milletine, hem de demokrasiye zarar verir.
Galip Erdem, 16 Temmuz 1973, Sayı: 193