Genç sözü Farsçada hazine anlamına gelir. Gerçekten de gençlerin, gençliklerinin değerini bilmesi gerekir. Bir söz vardır “gençler bilse, ihtiyarlar yapabilse” diye. Çağatay Türkçesinde “yaş” denir genç yerine; Anadolu’da da “delikanlı”. Niye biz Türkiye Türkçesine hazine anlamına gelen bir sözü almışız acaba? Yahut da gençliğin kıymeti nereden geliyor?

                Genç adam tezdir, tazedir, güçlüdür, dayanıklıdır, güzeldir. Ama benim için gençliğin kıymeti saf, temiz, duru olmasından geliyor. Dünya’yı tozpembe görür, kolay öğrenir, kolay sever, kolay kızar, kolay inanır, merhametlidir. Bu özelliklerini koruyabilenler gençliklerini çok ileri yaşlara kadar götürebilirler. Gençler siz de o halinizi koruyunuz. Yoksa çok erken yaşlarda ihtiyarlarsınız. Ya da örnek alacağınız büyükleriniz meselâ Nuri Gürgür ya da Ahmet Doğan gibi çok ileri yaşlarda da genç kalırsınız.

                Kendisini modern zamanların Horasan Erenleri, Alperen olarak gören gençler, gerçekten ülkücü gençler özlüyorum; mensup olduğu Türk Milleti’ne hizmet aşkıyla dolu olan bir gençlik. Bu hizmeti sahip olduğu bilgi ve irfanla yapmak üzere yetişen ama gerektiğinde kuruluş zamanındaki Türk Ocaklılar gibi, Asım’ın nesli gibi “vatanını çiğnetmeyecek” bir gençlik… Cumhuriyeti bu tarafıyla da idrak edip ona göre kıymet veren bir gençlik düşünüyorum. Onlar ilim ve irfanlarıyla hizmet edeceklerdi, öyle niyet ettiler. Ama canlarıyla hizmet ettiler, şehit oldular. Yani cumhuriyetin bedeli, ilim ve irfan erbabının şehit olmasıdır; ilim ve irfanın şehit olmasıdır.

                İYİ BİR OKUYUCU

                Gençliğin sahip olması gereken özellikleri özetlemek için rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu “Bir elinde Kur’an, bir elinde bilgisayar olan gençlik özlüyorum” derdi. Bu söz gençliğin hangi bilgilerle donanması gerektiğini işaret ediyor. Bilgisayar çağdaş bilgileri temsil ediyor. Kur’an-ı Kerim ise maneviyatı.

                Gençlerin çok okuması gerekir. Çok ama abur cubur değil, tertipli düzenli bir okuma. Mesleğini iyi yapabilmek için derslerde işlenen konularla ilgili değişik kaynaklardan bilgilenmek her zaman çok yararlıdır. Hukuk Fakültesinde okuyan bir öğrencinin Türkiye’de kaç tane Medeni Hukuk kitabı varsa hepsini okuma gayreti içinde olmasını hayal ederim. Hepsini bulamayabilir ama bulmaya çalışmalıdır, bulabildiklerini okumalıdır. Kamu Yönetimi için de, İslam Hukuku için de aynı şey geçerlidir. Diğer alanlarda okuyanlar da aynı anlayış için de mesleki donanımlarını daha öğrenciyken geliştirebilmelidir.

                Meslek dışı okumalar da şüphesiz çok önemli ve çok yararlıdır. Fikir kitaplarını bir ders kitabı gibi okumak gerekir. Klâsikler yanında yeni çıkmış kitapları da iyi seçerek okumalıyız. Milliyetçi gençler sadece milliyetçi yayınları değil, solcu, İslâmcı, liberal kesimlerin yayınlarını da okumalıdır. İdeolojik fikir kitapları yanında gençlere sosyal psikoloji, psikoloji, psikiyatri, çevrebilim alanlarında çıkmış popüler kitapları da okumalarını tavsiye ederim. Tabii dini yayınlar arasında Kur’an ve Hadis’ten hemen sonra İmam Maturidi iman ilkeleri, İlmihal bilgileri ile Yesevi Hikmetleri, Yunus Emre Divanı, Mesnevi ve diğer tasavvuf kitaplarını önemsiyorum.

Zamanımız Türk gençlerinin Türk Dünyası’yla tanışma imkânlarının çok olduğu bir zamandır. Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan’da en çok okunan yerli romanlardan Türkiye Türkçesine aktarmalar yapılıyor. Gençlerin bunlardan hiç olmazsa birer ikişer tanesini okumasını beklerim. Sadece roman değil, onun yanında hikâye, şiir, piyes elbette.

Okuduklarından bir bilgi dağarcığına sahip olan gençler, sonunda bu dağarcıktan dağıtmaya başlarlar. Şiir yazan, hikâye-roman yazanlar, dergilerde makalelerden başlayıp fikri eserler verenler çıkar. Ancak bunun için acele etmemek, dağarcığı devamlı dolu tutmak lazımdır. “Her dem yeniden doğarız” denildiği gibi, yazan gençler “Ben artık oldum, olgunlaştım” dememelidir, okumaya devam etmelidir. İnsan bildikçe, bilmediğinin ne kadar çok olduğunu fark eder. Onun için dağarcığınızı sürekli dolu tutmazsanız bir müddet sonra aynı şeyleri tekrarlamaya başlar, patinaj yaparsınız ve insanlar sizden usanır.

DÜZENLİ OLMAK, SPOR YAPMAK

                Spor yapma alışkanlığı kazanın gençler. Gerçekten sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. Allah’ın bize emaneti olan bedenlerimizin sağlıklı olmasına dikkat etmek dindar bir insan için dini vecibedir.

                Sabah erken kalkıp akşam vaktinde yatmak, namazları geçirmemeye çalışmak benim bir gençte aradığım hususiyetlerin başında gelir. Ölçülü olmanın yolu budur. Kur’an-ı Kerim’de bize tavsiye edilen ölçülü olmak, aşırılıklardan kaçınmaktır. Sporun, nefis kontrolü sağlamak ve ölçülü, dengeli yaşamak bakımından çok faydası vardır. Spor yapmak deyince, lisanslı sporcu olmanız şart değildir. Benim gönlümdeki gençten, belirli bir dala iyi bir sporcu olmak, şampiyon olmak, milli takıma girebilmek beklenir. Ama bunları yapamazsanız bile her sabah yürümek, evde düzenli olarak kültürfizik ve esneme hareketleri yapmak da en iyi spordur.

                Yesevi hazretleri buyuruyor ya: “Riyazeti katı tartıp kanlar yutup / Ben defter-i sani sözün açtın ben işte”. Tasavvufta riyazet denilen bu az yeme, az uyuma, az konuşma adabına uymayı da spor kolaylaştırır. Gerçekten az konuşup, çok dinlemek işin esasıdır. Çok dinlemek ama iyi dinleyici olarak çok dinlemek gerekir.

                AKIL – GÖNÜL BİRLİĞİ

                Bizim sadece akla ihtiyacımız yok. Akıl insana lazımdır; Kur’an-ı Kerim’de biz insanoğluna akıl yormamız, tefekkür etmemiz, düşünmemiz emir olunmaktadır. Fakat akıl ötesi konular da vardır. Meselâ ruh (17/85), mağara arkadaşları (18/22), yerin ve göğün gaybı (18/26) üzerine ayetler, bu konularda gerçeği Allah’ın bildiğini, bizlerden çok az kimseye çok az malumat verildiğini ifade etmekte; geri kalanlarımızın da bu konularla ilgili faydasız tartışmalara girmemizi, boşuna kafa yormamızı istememektedir.

                Genç adam kendini yetiştirme işinin önemini idrak eden, dolayısıyla bunu bilinçli bir şekilde yapan adamdır. Bu yetişme, bilgilenme ve olgunlaşma eylemidir. Burada akılla kazanılan bilgi de vardır, akıl ötesi olgular arasında düşünebileceğimiz terbiye eylemleriyle kazanılan bilgi, daha doğrusu tavır ve davranışlar da vardır. İşte akıl-gönül birliği dediğimiz, bu iki olgunun, akli bilgiyi edinme cehdiyle akıl ötesi terbiye eylemlerinin telifidir. Aman çocuklar akıllı olun; günümüzün bir hastalığına siz bulaşmayın ne olur: Bâtını akılla kavramaya kalkışmayın. Akıl burada da lâzımdır; akıllı olanlar batını, zahiri anlamaya yarayan yöntem ve araçlarla kavramaya kalkışmazlar.

                Nefis terbiyesi, nefis muhasebesi gibi kavramları öğrenip bunları kendi yaşantımıza uygulamak kendini yetiştirme işinin önemli bir unsurudur. Sporun önemini anlatırken değindiğim riyazet de bu cümleden ele alınmalıdır.

                Düşünürken dizginleri koyuvermek, uçsuz bucaksız ufuklara at koşturmak, konuşarak ve yazarak anlatırken sorumluluk duygusuyla ihtiyatlı olmak, özellikle az konuşmak, çok ve iyi dinlemek bu terbiyenin en önemli araç ve kazançlarındandır.

                Kimsenin adamı olmamak, Allah’tan başkasına kul olmamak ölçümüz olmalıdır. Fikri hür, vicdanı hür insanlar geleceğimizin mimarları olacaktır. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu bir mitingde gençler “Muhsin nerede biz orada” diye slogan atınca gençlere müdahale etmiş ve “Muhsin nerde biz orada değil, Hak nerede biz orada demeniz gerekir” demişti.

Burada söz konusu olan büyüklere itibar etmemek, onlardan istifade etmemek değildir. Bilâkis onlara, büyüklüğünü bilip saygı göstererek, onlardan çok şey öğreneceğimizin farkında olarak yaklaşmak lazımdır. Ancak muhakkik olmalı, onları birer nimet bilirken, onlardan öğrendiklerinizi içselleştirebilmeli, kendi bilginiz haline getirebilmelisiniz.

Bir yanıt yazın