İletişim nedir? Sorusuna yanıt arayacak olursak en temel düzeyde “iletişim, kaynakta oluşturulan iletinin kanal ve oluklar aracılığıyla alıcıya veya hedef kitleye ulaştırılması” olarak tanımlayabiliriz. Bu temel tanımlamanın dışarısında karşımıza 4 bin küsur tanımlama çıkacaktır, elbette bu tanımların birçoğu birbirine benzer nitelikte ve iletilmek istenen ileti ortak anlamdadır. Daha açıklayıcı bir tanımlama ile Ünsal Oskay şu şekilde belirtmiştir; “İletişim kavramı o denli değişik alanlarda kullanılıyor ki, birbirinden çok ayrı anlamları yükleniyor. Yazılı kaynakların taranması yöntemiyle yapılan bir araştırmada sözcüğün 4560 kullanımı derlenmiş ve daha sonra 15 anlamı belirlenmiştir” (Oskay, 1982). Bahsedilen 15 anlamı şunlardır;
1-Düşüncenin sözel olarak (konuşma ile) karşılıklı değiş tokuşu;
2. İki kişinin birbirini anlaması, insanın karşıdakine kendini anlatabilmesi;
3. Organizma düzeyinde bile olsa ortak davranışa olanak veren etkileşim;
4. Bireyde benlikle ilgili olarak belirsizliğin azaltılması;
5. Duyguların, düşüncelerin, bilgi ve becerilerin aktarılma süreci;
6. Bir kişi ya da bir şeyin başka bir kişiye/ bir şeye içinden aktarımla, değiş tokuşla dönüşme, değişme süreci;
7. Yaşayan bir evrenin parçalarının ilintilenmesi, bağlantılarının kurulması süreci;
8. Bir kişinin tekelinde olanın başkalarıyla paylaştırılması, başkalarına da aktarılması süreci;
9. Askeri dilde iletinin (komutun) gönderilmesi ile ilgili araç, usul ve teknikler;
10. İletiyi alanın belleğinin, iletiyi gönderenin beklentisine uygun yanıt verecek şekilde uyarılması;
11. Organizmanın ortamdaki uyarıya verdiği fark edilir yanıt, ortamdaki değişime uyarlanma yanıtı, bu yanıtla diğerini etkileme;
12. Kaynaktan çıktıktan sonra iletiyi alan için bir uyaran olan davranış;
13. Kaynağın karşı tarafı etkilemeyi amaçlayan davranışı;
14. Belli bir konumdan, yapıdan bir diğerine geçiş süreci;
15. Güç (iktidar) kaynağı olarak kullanılan mekanizma.
Yukarıda bulunan iletişim tanımlamaları “İletişim nedir?” sorusunun ne denli geniş sınırlara ulaşan yanıtlarının olduğunun kanıtıdır. Bunlara ekleme yapmak gerekirse her birey ortalama düzeyde “İletişim nedir?” sorusunu yanıtlayabilir ve basit bir tanım oluşturabilir. Gündelik olarak hayatımızın her alanında kullandığımız iletişim kavramını daha iyi tanımlamalı ve kendini ifade etmek ve hayatımızı idame ettirmek için kullandığımız bu kavramı daha iyi tanımalı ve anlamlandırmalıyız. Her ne kadar günümüz eğitim sisteminde bu alanda büyük eksiklikler bulunsa dahi iletişim alanında bilgi edinebileceğimiz birçok kaynak bulunmaktadır. Özellikle sosyal bilimler alanında eğitim gören ve çalışmalar yapan kişilerin bu konu hakkında yeterli malumata sahip olması önem arz etmektedir. Bu alanda daha geniş çaplı bilgiye ve birikime sahip olmaları, sosyal bilimler alanında çalışma yapan bireylerin, çalışmalarında ve sosyal hayatta kendilerini daha ifade etmelerine ve daha nitelikli çalışmalar ortaya koymalarında yardımcı olacaktır. Hülasa “İletişim nedir?” sorusuna nitelikli bir yanıt verecek her bireyin, yukarıda bulunan tanımlamaları iyi bir şekilde öğrenmesi ve anlamlandırması gerekmektedir.
Gelelim iletişimin bir Türk Milliyetçisi için ne ifade ettiği konusuna. Bu hususta iğneyi de çuvaldızı da kendimize batırmak durumundayız. Çünkü bir Türk Milliyetçisi için iletişim elzemdir. Neden mi? Her Türk Milliyetçisi, savunduğu değerler hakkındaki görüşlerini, kitle iletişim araçları (Televizyon, Gazete, İnternet, Radyo, Sosyal Medya) aracılığıyla topluma empoze ettirilen gündem hakkındaki düşüncelerini, karşı durduğu, eleştirdiği görüşleri, çarşıda, pazarda, özetle gündelik hayatta kendini doğru ifade edebilmek ve görüşlerini etkili bir biçimde zihnindeki kavramlar ile birlikte ileti haline getirip doğru bir iletişim süreci yönetebilmek mecburiyetindedir. Bugün en büyük meselelerimizden birisi, oluşturduğumuz, savunduğumuz, sahip olduğumuz kavramları anlatamamaktır. Bu sebepledir ki iletişim Türk Milliyetçileri için büyük önem arz etmektedir. Eleştirileri kendimize yöneltmemizin yanı sıra bu noktada neden yeteri kadar yetkin değiliz bunu tartışalım. İlk ele alınması gereken meselemiz hepimizin aklına gelebileceği gibi eğitim meselesidir. Okul öncesi ailemiz içerisinde aldığımız eğitimden tutun, okul sıralarında karşılaştığımız eğitim metotlarına kadar çoğunlukla iletişime kapalı yöntemlerle karşı karşıyayız. Pedagojik olarak aile içerisinde çocuğun bir birey olarak değerlendirilmeyip “aklı ermez” şeklinde ifade edilmesi ya da okul sıralarında sınıfta bulunan tüm öğrencilerin kapalı bir iletişim yöntemiyle, tek taraflı öğretmen direktifleri ile birlikte ancak diyalog kurabilmesi bir bireyin iletişim kurabilmesi açısından büyük travmalar içermektedir. Bireylerarası iletişim açısından bir bireyin sağlıklı bir şekilde kendini ifade edebilmesi ve iletişim kurabilmesi için yukarıda verilen örneklerin aksine, özgür bir iletişim ortamı içerisinde bulunması gerekir. Özetle doğru bir iletişim süreci beklentisinde olunan her kişiyi, küçük ya da büyük olarak ayırt etmeden, birey olarak muhatap alıp sağlıklı bir iletişim ortamında bulunması sağlanmalıdır. İletişim süreçlerini yönetmemizi olumsuz etkileyen bir başka başlık ise kurum kültürüne sahip olmayışımızdır. İçerisinde bulunduğumuz siyasal veya siyasal olamayan kurum veya kuruluşlarda üst seviye kurum kültürü oluşturulmaması sebebiyle iletişim süreçlerinde zayıflıklar zaman zaman görülüyor. Bu durumun giderilmesi ve inşa edilen yapılarında daha sağlam şekilde işleyebilmesi adına kurum kültürü kavramının, kurumlarımıza yerleştirmesi gereklidir. Kurum kültürü, kurum, kuruluş ya da toplulukların yönetimi açısından kolaylık sağlayan kurum içi değerler ve kurum içerisinde oturmuş geleneklere denir. Kurumlarımız içerisinde üst seviyede kurum kültürünün oluşmasını sağlayacak düzenlemeler gerçekleşirse geniş kitleler halinde yer aldığımız kurumlarımız içerisinde doğru iletişim süreçleri sağlanabilir. Hak ve yetkilerin belirlenmemesi, kurum içi yapılanmanın yeterinde sağlanmaması, kurum değerlerinin ve geleneklerinin doğru şekilde benimsetilmemesi durumunda iletişim süreçleri olumsuz sonuçlanabilir. Türk Milliyetçilerinin oluşumundan bu yana emek verdiği köklü kurumlar, yıllar boyunca kurumsallaşmanın yeterli seviyede yerleşememiştir. Bu durumdan iletişim süreçleri bakımından negatif yönde etkilenen ise hem kurumsal hem bireysel açıdan Türk Milliyetçileri olarak görülmektedir. Kurumların siyasal iletişim süreçlerini doğru yönetememesi ile bireylerin oturmamış kurum kültürü ve doğru olmayan iletişim süreçleri içerisinde bulunması sebebiyle iletişim meselesi Türk Milliyetçileri için sorunlu bir mesele haline gelmiştir. Bahsettiğimiz eğitim ve kurum kültürünün yerleşmemesi meseleleri eğitimde yenilikçi ve iletişime açık bir yöntemin belirlenmesi, aile içi eğitimde çocukların birey olarak değerlendirilmesi ile kurum kültürünün yerleşmemesi başlığı ise uzman desteği ya da belli süreçleri kapsayacak kurum içi değişim hareketleriyle temel olarak çözüm olarak önerilebilir.
Kitle iletişim araçlarının etkisi
İletişim ile alakalı bir şeyler söyledikten sonra kısaca kitle iletişim araçlarının etkisine de değinmek gerekir. İletişimin tanımlarından biri de “Güç (iktidar) kaynağı olarak kullanılan mekanizma” olarak ifade ediliyor. Buradaki güç ve iktidar kaynağının en önde gelen aracı olarak kitle iletişim araçlarını gösterebiliriz. Gazete, televizyon, radyo, sosyal medya veya internet aracılığıyla Türk Milliyetçiliği fikir sistemi geniş kitlelere ulaştırılabilir. Özellikle günümüzde kitle iletişim araçları bu hususta büyük önem arz etmektedir. Türk Milliyetçileri bu imkânları en iyi kullanan ve inandığı değerleri toplum ile kitle iletişim araçlarının sağladığı imkanlar doğrultusunda buluşturmayı amaç edinmelidir. “En güçlü silah fikir, en güçlü fikir Türk Milliyetçiliğidir” düsturunca Türk Milliyetçileri kitle iletişiminin tüm olanaklarını en verimli şekilde kullanmayı bilmeli ve kullanmalıdır. Türk Milliyetçiliği fikir sisteminin en iyi imkânlarla en yaygın şekilde temsilini sağlamak amacını edinmeli ve iletişim alanında da en iyi olma çabası içerisinde olmak mecburiyetindeyiz. “Türk Milliyetçileri ve Kitle İletişim Araçları” ile “Türk Milliyetçileri ve Medya” konularını gelecek sayılarda daha geniş bir biçimde elimden geldiğince ele almaya çalışacağım.