Kerkük, bir Türk şehri olarak Irak’ın kuzeyine düşmektedir. Bağdat’ın 248 km kuzeyinde, Erbil ve Musul’un güneyinde ayrıca Süleymaniye’nin batısında yer alan şehir, Irak’ın en zengin petrol bölgelerinden biri sayılmaktadır.

1974 yılına kadar Kerkük şehri 6 ilçe ile 23 bucaktan oluşmakta iken, 1976 yılında Baas Saddam rejimi tarafından, illerinin sayısı 2’ye ve bucaklarının sayısı 7’ye düşürülmüştür.  Toplam yüzölçümü 19, 543 kilometrekare iken, 29 Ocak 1976 yılında aynı rejim tarafından çıkarılan yasa ile 7,734 kilometrekareye düşürülmüş ayrıca Kerkük’ün adı değiştirilmiştir.  Irak Türkleri buna daima karşı çıkmış, Kerkük ismini gönüllerinden, dillerinden ve uslarından hiç düşürmemişlerdir. Kerküklüler, Türklük duygularından hiç ayrılmamışlardır.

Kerkük’ün nüfusu 1957, 1965 ve 1977 yıllarındaki sayımlara göre sırasıyla 388 bin 939- 473 bin 226 ve 495 bin 425 olarak kayıtlara geçmiş, Irak’ın toplam nüfusuna oranı ise % 6, % 5-8 ve % 4 olarak belirlenmiştir. 1965 yılında Kerkük’ün tamamının Türklerden oluşmasına rağmen baskı ve eritme politikaları nedeniyle, Türkleri Kerkük’ten sürgün ederek yerlerine Arapları yerleştirmişlerdir. Saddam döneminden sonra Kerkük Türklerinin yerlerine dönmesine rağmen, Araplaştırma ve Kürtleşme politikası, ABD, İsrail, İngiltere ve başka devletlerin destekleriyle devam etmiştir. 30 Ocak 2005 tarihindeki seçimlerde Irak Türklerine karşı uygulanan her türlü oyun ile Suriye, İran ve Irak’ın birçok yerinden gelen Kürtler, Türk şehri Kerkük’e yerleşerek ve ev, arsa, dükkân alarak dengeleri bozmaya çalışmışlardır.

Saddam Baas rejimi düşmeden önce, Kerkük şehri idari bölümleri Kara Hasan, Şiven, Tazehurmatu, Dakuk – (Tavuk), Havice, Abbas ve Riyaz bucağı olarak geçiyordu. Kerkük şehrine bağlı köyler ise Ömer Mandan, Leylan, Kümbetler, Bulhava, Topzava, Çardağlı, Yaycı, Türkalan, Beşir, Yorgantepe’den oluşuyordu.

Bir Türk şehri olan Kerkük, uzun yıllardan beri değişimlere, soykırımlara, katliamlara maruz kalmıştır. Eli kanlı tüm düşmanlar yoğun çabalar sarf ederek, her türlü demeçlerde bulunarak, bugüne kadar Irak’ta hüküm süren gaddar kıyıcı rejimlerle ve Kürt gruplarıyla anlaşmışlardır. Bunlar el birliği ile Irak’taki Türk milletimize karşı baskıları ve işkenceleri giderek arttırmışlardır. Ayrıca uygulanan şiddetli asimilasyon sunucu binlerce atılgan, milliyetçi Iraklı Türk gençleri, erleri her türlü işkenceye maruz kalmışlardır. Binlerce Türkmen Irak savaşında canlarını vererek ölmüş, binlercesi Kerkük’ün bağrından koparılarak uzaklaştırılmış ve çöllere sürgün edilmiş yine de yerlerini bırakmadan davalarını korumuşlardır.

Birçok yürekli gencimiz, baba yiğitlerimiz davalarından vazgeçmeyerek gönüllerinde milliyetçilik ateşi ile Kerkük için savaştılar yine de Türklüklerinden ve milli davalarından dönmediler.  Bu yolda kan, can, yüzlerce şehit vererek onu korudular. İşte bu sebeple Kerkük, tüm Türk milletinin atar damarı, Türklük kalesi, baş tacıdır.

Geçmişte Saddam rejiminin yaptığı baskı, işkence ve her türlü kimliksizleştirilme çabalarının asıl amacı Türk milletini kendi Kerkük’ünden uzaklaştırmaya yönelikti. Ama Kerkük, kendi milletini bağrına basarak, toprağına alarak, Türklüğünü, Türk dilini, gelenek ve göreneklerini, soyunu, töresini, haysiyetini, ırkını savunarak bir Türk şehri olduğunu tüm dünyaya bildirmiştir. Kerkük biz Irak Türkleri için Erbil, Musul, Telafer, Tazehurmatu, Kifri, Bayat, Kümbetler, Altunköprü ve tüm Türkmeneli’nin yegâne gururu, Türkçülüğün ve milli davanın simgesi sayılmaktadır.

Kerkük ile ilgili olarak son günlerde pek çok propaganda gelişmekte ve Kerkük üzerinde oyunlar oynanmaya devam edilmektedir. Kerkük şehrini bölmeye yönelik olan bu oyunlarda var olan taraflar (Kürtler ve Araplar) kadim Türkmen şehrine el koyarak, Kerkük’ün kendilerinden bir parça olduğunu öne sürmektedirler.

Bunu tüm tarafların bilmesinde yarar vardır: Kerkük uzun yıllardan beri bir Türk şehridir. Statüsü hakkında yalnız Irak Türkleri karar verir. Kerkük şehri Osmanlı İmparatorluğu dönemi öncesi ve sonrasında bir Türk şehri olduğunu göstermiştir. İngilizlerin işgalinden sonra başlayan, Irak Krallığı ve Irak Cumhuriyeti döneminde de devam eden asimile çalışmalarına rağmen Kerkük, Türk kimliğini kanıyla, canıyla savunmuştur. Irak Türkleri, her türlü işkence ve baskıya karşı dayanmış, tüm güçleriyle dillerini ve milliyetlerini korumuşlardır. Dikta Saddam rejimi de Irak Türklerine acımadan, her türlü politika uygulayarak asimilasyon politikası yürütmüş, Türkmenleri hapishaneye atmış, idam etmiş, türlü işkence ve eziyetlerle yok etmeye çalışmıştır. Bununla da kalmamış, Türkmenlerin kendi yerlerinde, topraklarında, ev satın almalarını yasaklamış, arsa tapularına el koymuş, dükkanlarını yağmalamış, devlet kademelerinde herhangi bir iş veya statü vermemiştir. Hiçbir şekilde ekonomik, siyasi veya kültürel destek sağlamamış, siyası parti, sosyal ve kültürel dernekler kurmalarını yasaklamış ve onları Irak toplumundan uzaklaştırmıştır.
Irak Türkleri kendi dilleriyle okuma yazma eğitimi alamamış, dergi, gazete, kitap çıkartamamış, üstüne üstlük bunları da yayma haklarına sahip olmadıkları için gözaltına alınmışlardır.

Irak Türkleri uzun yıllar süren savaşlarda çok sayıda şehit vermiş olmalarına rağmen her bakımdan ezilmişlerdir. 35 yıl süren Saddam dikta rejimi sonunda 9 Nisan 2003 tarihinde ABD ve ulusal güçleri, Irak’ı işgal ederek Türkleri sözde kıyıcı rejimden kurtarmışlardır. İlk başta rejimin düşmesine sevinen Türkler, Kerkük’te belirli Kürt gruplarının akınına uğrayarak, her türlü baskı ve zulüm görmeye devam etmişlerdir.

Bugün Türkmeneli daha şiddetli bir şekilde Kürt işgaline maruz kalmaktadır. Bunun yanısıra Anavatanları Türkiye Cumhuriyeti’nin çizmiş olduğu kırmızı çizgi, Kürtler ve Barzani tarafından çiğnenmekte ve Türkiye buna sessiz kalmaktadır.

Irak Türklerinin 80 yıldan fazladır çektikleri çileye, maruz kaldıkları soykırımlara ve katliamlara karşı tüm dünya sessiz kalmış, Anavatan Türkiye dahil Kürtleri muhatap almış, onları gündemlerine alarak haklarını savunmuştur. Habur sınır kapısı onların önüne açılmış, yardımlar onlara akmış ve bu durum onlara yüksek bir gelir sağlamıştır. Türk medyası da aynı şekilde Kürtlere daha fazla önem vermiş, Irak Türklerini kendilerinden uzaklaştırmış ve onlarla ilgilenmemiştir.

Irak Türklerinin tek varlığı, gönül başkenti, kadim Türk toprakları olan Kerkük şehri, bugün hala düşmanlarının her türlü siyaset senaryoları ve propaganda ürettikleri açık pazar halindedir.

Kerkük bir Türk şehri olarak, baştan aşağı Türk unsurlarından oluşmakta, Türkçülük sevdasıyla coşmaktadır. Her yeri Türkçedir; Çay, Musalla, Köprübaşı, Şehitler köprüsü, İskân, Bulak, Yedi kızlar, Helvacılar, Avcılar, Meydan, Çukur, Kasaphane, Hüseyin Avni mahalleleri ile öteki yakası, Gavurbağı, Neft deresi, Cirit Meydanı, Molla Abdullah tepesi, Talimtepe, Rahim ova, Baba gürgür… Kerkük şehrini ikiye bölen Hasa Çayı üzerinde Osmanlı döneminde yapılan, zamanının çok önemli bir eseri olan Taşköprü, Irak hükümeti tarafından yıkılmış ve günümüzde yalnızca adı kalmıştır. Oysa Kerkük’ün tarihi yapıtları, mahalleri, hanları, mezarlıkları büyük Türk devletlerinden, Atabeylerden, İmparatorluklardan günümüze kalan kalıntılar, ulu Türk tarihini tüm insanlara ve dünyaya yansıtmaktadır.

Bundan sonra Kerkük şehri, Irak Türklerinin manevi başkentleri olarak, hiçbir zaman düşmanın elinde olmayacaktır. Çünkü her karış toprağında binlerce Türk şehidinin kanları dökülmüştür. Bizler de bu uğurda özveri ile çalışarak Kerkük için, Türkmeneli için, toprağımız, bucaklarımız, köylerimiz için can vermeyi, şehit düşmeyi göze aldık.  Ne mutlu, büyük Türk milletimize! Ne mutlu Türk’üm diyene! Kerkük demek tüm Türk dünyası demek, Türkmeneli demektir. Bizlerde hiçbir zaman ayrımcılık, bölücülük, köycülük, şehircilik, mezhepçilik olmayacaktır. Bizler biriz, bir kalacağız. Tek dostumuz yalnız Türk’tür ve her zaman Türk olacaktır!

Bir yanıt yazın