Yeni felsefe temellerine ‘’kişi’’ diye geçen fert, uzviyetiyle tabiatı, şahsiyetiyle cemiyeti temsil eder. Ferdin vücut yapısında tabiatın en büyük mümessili insiyaktır, ruh yapısında en büyük mümessili idealdir. İnsiyakla ideal devamlı bir çatışma halindedir. İnsiyakın galebesi ferdi obur, şehvetli, uykucu veya haşarı, yırtıcı ve merhametsiz yapar; bunun ruhtaki akisleri kibir, menfaatperestlik, aşırı lüks ve kazanç hırsıdır. Bizi insiyaklarımızın kuklası olmaktan alıkoyan, cemiyetin ruhumuzdaki parıltısından başka bir şey olmayan idealdir. İdealdir ki, bize fizik hayatımızdan daha üstün mânâlar için yaşadığımız ve hayvandan ayrıldığımızı hissettirir; idealdir ki iştahlarımıza, insiyaklarımızın arsız isteklerine hudut çizer.

İdealsiz ahlâk olmaz.

Cemiyetin yapısı ile beraber insanın idealleri de inkılâp geçirirler. Tanrısız çağın idealiyle zühdi devirlerin, Ortaçağın ideali ve zamanımızın millî ideali başka başka şeylerdir. Bunların insan şuurunda uyandırma ve ayaklandırma vasıtları da değişir. Milli ideal yepyeni bir telkin âlemi ister. Onun kendine göre âyinleri, duaları, insan ruhunda iman ve galeyan uyandıran büyük dekorları ve büyü vasıtaları vardır. Okullarda çocuklara içtimaî ahlâkın mihrakından başka bir şey olmayan memleket aşkı bu vasıtalarla yapılan toplu telkinlerden gelir.

İçtimaî ahlâk, ferdî ahlâkın anasıdır. Maarif Şûarası ‘’ideal’’ üstünde hiç durmadı gibi bir şey. Ben orada âza değildim. Muharrir ve müşahit sıfatıyla bulunuyordum. Yalnız gözlerim ve kulaklarım vazife almıştı. Dilim yoktu ki, söyleyeyim. Çocukta idealin önceleri gölge ve gitgide büyük bir şuur parıltısı halinde nasıl teşekkül edebileceğini ayrıca inceleyeceğim.

Kaynakça
Peyami SAFA, Eğitim, Gençlik, Üniversite, Sayfa 76.

Bir yanıt yazın