Tam İsmi İsmail Hakkı olan Hafız Hakkı Paşa, 1879 yılında Manastır’da dünyaya geldi. Serez’de ve Köprü’de ilk tahsilini yaptığı sırada Kur’an’ı hıfzetti ve daha sonra Hafız Hakkı olarak anılmaya başlandı. Babası Halil Efendi’nin Hacda vefatından sonra annesi Habibe Hanım ile beraber Manastır’a gitti, orada askeri rüştiye ile askeri idadiyi bitirdi. 1902 yılında İstanbul’daki Harbiye Mektebi’nden sınıf birincisi kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu, bu mektebi Enver Paşa ikinci,Mahmud Kamil Paşa dördüncü ve Fahrettin (Altay) Paşa sekizinci olarak bitirmişti.
Bulgar çetelerinin yuvalandığı Yenice gölüne, göğsüne kadar girerek, su ve bataklıklar içinde asileri perişan ettiği bir takibin sonunda tifoya yakalanmıştır. Hafız Hakkı Bey 1904’te kolağası (önyüzbaşı) ve 1908’de binbaşı olmuştur. O senelerde yine İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılan Hafız Hakkı Bey 1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet’in ardından Genel Kurmay’ın Dördüncü Şubesi’nde görev almıştır. Oradan Viyana Sefareti Ataşemiliterliğine tayin edilip, sonraki senelerde harbiye nazırlığı ve başkumandan vekilliğine getirilecektir.
Hafız Hakkı Bey, 1909’da ki 31 Mart Ayaklanmasının patlaması üzerine Viyana’dan Selanik’e geçip, Mahmud Şevket Paşa’nın kumanda ettiği Hareket Ordusu ile beraber İstanbul’a geldi. Paşa’nın kurmay heyetinde yer aldı. Ayaklanmanın bastırılmasının ardından kurulan askeri mahkemenin soruşturma heyetinde görev yaptıktan sonra yeniden Viyana’ya dönmüştür.
Enver Paşa ile birçok ortak yönü olan Hafız Hakkı Bey, 17 Şubat 1910’da Ortaköy Sarayı’nda Sultan Beşinci Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed Selahaddin Efendi’nin kızı Behiye Sultan ile evlendi ve Enver Paşa gibi hanedana damat oldu. 1911 yılında da 1. Kolordu’nun Kurmay Başkanlığı vekâletine getirildi.
Birinci Balkan Savaşı’ndaki Çatalca müdafaasındaki sol kanat muharebelerinde gösterdiği başarı üzerine rütbesi 1911 Ocak’ında yarbaylığa yükseltildi. Genel Kurmay’ın 3. Şubesine tayin edildi.
Hafız Hakkı Bey Balkan savaşlarındaki toprak kayıplarından sonra, Balkanlardaki tren yolculuğu esnasında 27 Ekim 1914 tarihinde günlüğüne şu yazıyı not etmiştir.
“ …Tuna! Ormanlıklı adaları, sakin, azametli cereyanıyla mâzinin bütün şanlı vakâyiyle kalbe hürmet ilkâ eden koca nehir! Türk’ün şimaldeki en tabii hududu Türkler’in Avrupa’da ab-ı hayatı! Seni biz bırakmayacaktık fakat gittikçe özü kuruyan bir ağaç gibi dallarımız, budaklarımız kendiliğinden kopmaya başladı. Hastalığı dallarda sandık, bilmeyerek lüzumsuz yere baltaladık, lüzumsuz yere çırpındık, çırpındıkça kırıldık. Şimdi evet, belki şimdi hastalığımızı anladık, içimizde pek kuvvetli hayat saklı duran özü tedaviye başladık. Bir kere bugünü evlatlara okutalım, bir kere elimizdeki tarlaları canlandıralım. Çok değil, milletimizin onda birine Türklük kuvvetini, milli vicdanı hissettirelim, o zaman biz yine geleceğiz. Büyükbabalarımızın atlarını sulattığı o Zemzem suyunla biz de yüzlerimi, gözlerimizi yıkayacağız.”
Hafız Hakkı Bey yine Balkanlardaki ordumuzdaki gelen peşi sıra başarısızlıkların ardından Bozgun ve Şanlı Asker Ali Çavuş adlı iki eserde yazmıştır.
Hafız Hakkı Bey, 25 Kasım 1914’te “Mecidiye” kruvazörüyle İstanbul’dan Trabzon’a hareket etmiş. Üç yıl hazeri kıdem zammı ile albaylığa yükselmiş ve 27 Kasım 1914 tarihinde Trabzon’a vardığında, Kafkas Cephesi 10. Kolordu Komutanı olmuştur. Dağılmış, perişan cephede kısa zamanda gösterdiği başarılar sonucu 23 Aralık 1914’te Mirliva ve Paşalığa yükselmiş, 18 Ocak 1915’te Enver Paşa tarafından 3. Ordu Komutanı olarak atanmıştır.
İki ay kadar kısa bir zaman içinde Hafız Hakkı Paşa, Kafkas Cephesinde, hayatını hiçe sayan cesareti ile büyük kahramanlıklar göstermiştir. Hasta erlerle pek yakından ilgilenmek için kendini korumakta kaygısızlık göstermesi yüzünden 31 Ocak 1915’te tifüse yakalanmıştır. 5 Şubat 1915’te Erzurum’a götürülmüş, 12 Şubat 1915’te Erzurum Askeri Hastanesinde hayata gözlerini yummuş ve Kars Kapısı yakınına gömülmüştür. İsmi bugün Kars’taki 14. Mekanize Piyade Tugay ve Komutanlığına verilmiştir.
Sarıkamış Harekâtı başlamadan önce, bölgeyi denetlerken 18 Aralık 1914’te günlüğüne şu yazıları not etmiştir.
“Artık Hamdolsun ileri gidiyoruz. İnşallah bir daha bu yerlerden geçmemek üzere mütemadiyen, muzafferen ileri gideriz. Herhalde benim kolordumun vazifesi 30- 40 kilometrelik yürüyüşler yaparak Ruslar kaçmadan evvel Kars yoluna varmak ve kat’i meydan muharebesini orada vererek Rus ordusunu mahvetmektir. Her vakit bütün kalbimle dediğim gibi işte buraya da yazıyorum ki Cenab-ı Hak bana bu milletin felaketini göstermekten ise öldürsün.
Biz kazanırsak başımız dik olarak 30-40 sene sulh içinde göstereceğimiz faaliyet ile bütün şark’ı sefaletten kurtaracağız. Biz batarsak yüz milyonlarca zeki, masum şarklılar, Türkler, uzun esaret ve sefalet devirleri geçirmeye mahkûm olacaklardır. Allah adildir, maksadımız pek büyüktür, azmimiz meziddir, tedabirimiz mümkün olduğu derecede iyidir. Binaenaleyh muvakkiyetimiz emindir.”
Bu vesile ile Sarıkamış Harekâtında ki Kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyoruz.
Kaynakça
Murat Bardakçı, Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü Kitabı
Prof. Dr. Enver Konukçu, Erzurum’da Kars Kapı Şehitliğindeki İlk Mezar