Kazım Karabekir hayatım adlı eserinde soyunu Selçuklulara bağlamakta ve Osmanlı yönetiminde kendilerine Tımar verilen ailelerden olup Karabekiroğulları olarak adlandırıldıklarını belirtmektedir. Karabekiroğulları Karaman’ın Gaferyat Kasabasına (bugün Kâzımkarabekir ilçesi) yerleşmiş bir aile idi.

Kazım Karabekir, bugün fatih ilçesinde yer alan Küçükmustafapaşa semtinde 1882 yılında doğmuştur. Babası Mehmed Emin Paşa, annesi Havva Hanım’dır.  Babası daha 15 yaşında gönüllü olarak Kırım Savaşına katılmış ve madalyalarla döndüğünde alaylı olarak orduda kalmıştır.

 

Kazım Karabekir çocukluğunda babası Mehmet Emin Paşa’nın görevleri nedeniyle bulunduğu doğu vilayetlerinde ve gençlik yıllarında İstanbul’da komşuluk ilişkileri içinde bulunduğu Ermenilerle dost olarak yıllarca birlikte yaşamıştı.

Kazım Karabekir, çocukluk anılarında “abimin Ermenilerin İstanbul’da Babıali’yi bastıkları ve birçok yerde yer yer çarpışmalar olduğunu anneme anlatırken duydum. Ermenileri Van’da, Harput’ta tanıdığım için hayret ettim. Yerli Ermenilerle aramız iyiydi. Bir süre sonra da Ermenilerin bu defa da Osmanlı bankasını bastıkları haberini aldık. Bu karışıklıkların nedenini abime sorduğumda, Ermenilerin dış güçlerin kışkırtmasıyla bir terör yarattıklarını öğrendim. Bu cevap üzerine “bizim Ermeniler mi yapmış?” diyerek hayretle sorduğumu hatırlarım.” demektedir.

 

Kazım Karabekir, İstanbul’da başladığı ilk öğrenimini jandarma subayı olan babasının görevi dolayısıyla bulunduğu Van, Harput ve Mekke’de tamamladı. Orta öğrenimini İstanbul’da Fâtih Askerî Rüşdiyesi ile Kuleli Askerî İdâdîsi’nde gördü. 1902’de Harp Okulu’ndan, 1905’te de Harp Akademisi’nden birincilikle mezun oldu. Kurmay yüzbaşı olarak Manastır’da staja başladı. Makedonya ‘da Rum ve Bulgar çetelerine karşı amansız bir mücadele verdi.

 

Enver Bey’le birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Manastır ve İstanbul şubelerinin açılışında görev aldı. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Edirne’deki 3. Piyade Tümeni kurmay başkanlığına getirildi. Otuz bir Mart Vak‘ası üzerine Selânik’ten gelen Hareket Ordusu’nun kurmay başkanı olarak Beyoğlu kışlalarının ve Yıldız Sarayı’nın ele geçirilmesinde ve isyanın bastırılmasında önemli rol oynadı. Arnavutluk isyanının bastırılmasında da görev aldı.

Balkan Savaşında, Edirne müdafaasında görev aldı. Edirne’nin düşmesi üzerine Bulgarlar tarafından esir alındı. Bir yıllık esaret sonrası İstanbul’a geri döndü ve Birinci Dünya savaşında Çanakkale cephesinde Kerevizdere muharebelerinde Fransızlara karşı savaştı. Irak cephesinde Küt’ül Amare’de İngilizlere karşı büyük başarılar elde etti.

 

Kazım Karabekir, Birinci Dünya Savaşının sonlarına doğru Rus cephesinde 3.ordu’ya bağlı 1.Kafkas kolordusu komutanlığına atandı. Çarlık rejiminin çökmesi ile yeni kurulan Bolşevik hükümeti ile Brest-Litovsk’da yapılan ateşkes antlaşması gereği, Ruslar işgal ettikleri bölgelerden çekileceklerdi. Rusların çekilmeye başladığı bölgelerde bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan ayrılıkçı Ermeniler, silahlı birlikler oluşturmaya başladılar.18 Aralık 1917’de yapılan Erzincan mütarekesi ile Rus askerleri bölgeden çekilmişler, ancak silahlı Ermeni çeteleri eylem ve direnişlerini sürdürerek bölgeden çekilmedikleri gibi bölge halkına karşı katliamlara başladılar.

  1. ordu emrinde yer alan 1.kafkas kolordusu komutanı Kazım Karabekir Paşa işgal altında kalmış olan vatan topraklarının kurtarılması ile görevlendirildi.

13 Şubat 1918’de Erzincan ve 17 Şubat’ta Mamahatun Kazım Karabekir tarafından kurtarıldı. Kazım Karabekir, Erzincan ve Erzurum’un kurtuluşu adlı kitabında:”1.Kafkas kolordusu Erzincan’a girdiğinde, Erzincan’da 1600 evde 900 kadar nüfus saptandı. Harpten evvel 6000 evde 22.000 nüfus varmış. Ermeniler Erzincan’da birçok güzel binaları ve kışlaları yakmışlar. Bunların birçoğu içine insan doldurularak yakılmıştı.” durumumun vahametini anlatmıştır.

 

1.kafkas kolordu komutanı Albay Kazım Karabekir Erzincan’dan sonra Erzurum’da daha fazla Müslüman kanı dökülmesini önlemek için hızla harekâta geçerek,11 Mart 1918 sabahı Erzurum’a taarruz emri verdi. 12 Mart 1918 öğleden sonra kolordu karargâhı ile şehre girerek Erzurum’un kurtuluşunu sağladı.

 

Ermeni vahşet ve cinayetleri en büyük çapta Erzurum’da işlenmişti. Kazım Karabekir, Erzurum’a girişinde gördüklerini de şöyle anlatmaktadır.” Erzurum’a o kadar yaklaştım ki: insanlar gülerek beni karşılıyorlardı. Dişlerini görecek mesafedeydim. Daha yaklaştığım zaman ortada bir gayri tabiilik hissettim. Dehşetle gördüm ki her biri Ermeniler tarafından canlı canlı birer kazığa oturtulmuşlardı. Istıraptan kasılmıştı çehreleri. Allah benim gözümün gördüğünü dünya üstünde hiçbir göze göstermesin.”

 

Türk ordusunun gelmesiyle birlikte şehirden kaçan Ermeniler, yollarda rastladıkları birçok insanı öldürdükleri gibi bazılarını da   mahzenlere doldurarak feci bir şekilde yakarak şehit ediyorlardı.

 

Kazım Karabekir kuvvetleri, 5 Nisan 1918’de Sarıkamış’ı, 25 Nisan’da Kars’ı kurtardı. 1.Kafkas kolordu komutanı Kazım Karabekir, bu başarılarından sonra 28 Temmuz 1918’de mirlivalığa (tuğgeneral) terfi etti.

Kazım Karabekir Kars’tan sonra ileri harekâtını sürdürerek Gümrü’yü ve daha sonra Nahcivan’ı alarak, Tebriz’e girdi. Ancak imzalanan Mondros mütarekesi gereği bölgenin Osmanlı kuvvetleri tarafından boşaltılması istendi.

 

Kazım Karabekir, Tebriz’den Batum’a, oradan da vapurla İstanbul’a döndü. Bu sırada Kafkas orduları grup komutanı Yakup Şevki Paşa’nın teşvikiyle 5 Kasım 1918 tarihinde Kars’ta milli İslam şurası hükümeti kurulmuştu. Ancak İngilizlerin bu hükümeti 13 Nisan 1919 tarihinde dağıtması üzerine Kars ve Sarıkamış bölgesi tekrar İngilizlerin desteği ile Ermenilerin eline geçti.

Mütareke döneminde Kars, Sarıkamış ve civar köylerinde Ermeniler sayısız Türk ve Müslüman halkı katletmiş, mallarını yağma etmiş ve canlarını kurtarabilenler dağlara, ormanlara kaçmış veya Türk bölgelerine göç etmek zorunda bırakılmıştı.

 

Kazım Karabekir, 18 Nisan 1919’da Trabzon üzerinden Erzurum’a geldi. Burada Erzurum Kongresi’nin toplanmasına öncülük etti. İstanbul hükümetinin kendisine verdiği Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklama emrine uymayarak, her türlü askeri yetkilerinden ayrılmış durumda bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya tüm kolordusu ile “EMRİNDEYİM” diyerek istiklal harbinin kaderini belirledi.

 

Bu sırada işgal altındaki bölgelerden gelen Ermenilerin yaptığı katliam haberleri Türk kuvvetlerini ve özellikle Kazım Karabekir Paşa’nın yüreğini dağlamakta idi.

 

İstiklal savaşında doğu cephesi komutanlığına atanan Kazım Karabekir Paşa, Sarıkamış ve Kars çevresindeki katliamları durdurmak için 1920 yılı haziran ayından itibaren harekâtı başlatmak üzere büyük millet meclis hükümetinden emir istemekte idi. Ancak o sırada Bolşevik hükümeti ile yürütülen müzakereler nedeniyle harekât biraz geciktirilmişti. Nihayet Eylül sonuna doğru harekât emri verildi.

 

28 Eylül’de Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir, beklenen harekâtı başlatmasıyla birlikte 29 Eylül 1920 tarihinde Sarıkamış bir kez daha Kazım Karabekir tarafından kurtarıldı.

Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir, Sarıkamış’tan sonra Kars ve Gümrü’yü de ele geçirdi. Bu başarıları nedeniyle 31 Ekim 1920’de ferik rütbesine yükseltildi. Ermeni Taşnak hükümeti ile yapılan barış görüşmeleri sonrasında Gümrü konferansında ve Sovyetlerle yapılan Kars konferansında Türk heyet başkanlığı yaptı. TBMM hükümetinin ilk anlaşmalarını imzaladı.

Doğu Anadolu’nun işgal edilen bölgeleri ve özellikle Sarıkamış, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbimiz boyunca Türk harp tarihinin en acı muharebelerine sahne olmuştu. Kazım Karabekir komutasındaki Türk ordusu, ağır koşullar altında yapılan bu muharebelerde kahramanca savaşmış ve yurdun Doğusunu tamamen düşman işgalinden kurtarmıştı.

 

Kazım Karabekir Paşa komutasındaki birliklerin Doğu Anadolu’da ki bu başarılarıyla birçok askeri araç, gereç ve ganimet ele geçirilmişti. Bu ganimet silahlar İstiklal Harbimizin Batı Cephesinin desteklenmesinde büyük katkılar sağladı.

 

Kazım Karabekir ve Yetim Evlatları

 

Kâzım Karabekir Pasa, 15. Kolordu Komutanı olarak Erzurum’a tayin edildiğinde, Birinci Dünya Savaşının ilk yıllarında Doğu Anadolu’nun bir bölümünü işgal etmiş bulunan Çarlık Rusya’sı, dağılma sürecine girmişti. İktidarı ele geçiren Bolşevik Rus hükümetinin geri çekilme kararı vermesi üzerine bölgede hak iddia eden Ermenilerin, bölgede görev yapan Rus komutanlarla anlaşması neticesi gerçekleştirdiği katliamlar sonucu ortada kalmış kimsesiz, yetim, öksüz ve bakımsız binlerce çocuk, sokaklarda yaşam mücadelesi vermekteydi.

Kâzım Karabekir Paşa, Erzurum’da Kolordu Komutanı olarak kendine verilen yetkileri de kullanarak bu çocuklar ile yakından ilgilenmiş ve bu amaçla sokaklarda sefil ve perişan bir şekilde yaşamaya çalışan ve yok olmak üzere olan çocukları toplamış, onlar için okullar, kurslar açmış ve komutanlık bölgesinde onların katılımı ile çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetler yapmıştır.

 

Kâzım Karabekir Paşa, 1919-1923 yılları arasında Erzurum ve çevresinde yaklaşık dört bini erkek, iki bini kız altı bin yetim ve kimsesiz çocuğu toplayıp, “Doğu’da beni bekleyen sonsuz ve nazik islerin güçlülüğüne rağmen ben bakımsız yavruları büyük bir şefkatle bağrıma bastım ve onlara hakiki ve pek şefkatli bir baba oldum.” sözleriyle ifade ettiği gibi bu yetim evlatlarına gerçek bir baba olmuştur.

 

Kâzım Karabekir Paşa’nın hayatlarını kurtardığı bakımsız ve kimsesiz yavrular arasında sadece Müslüman çocukları yoktur. Kâzım Karabekir Paşa, bölgede kimsesiz ve yalnız kalan Ermeni yetim ve kimsesiz çocuklarla da yakından ilgilenmiş, onları da Trabzon’da faaliyet Trabzon Ermeni Yetimhanesine göndermiştir. Trabzon’a gönderilen bu çocuklar daha sonra bugün Erenköy’de Kâzım Karabekir Paşa Müze’sinde bulunan ve üzerinde eski harflerle “yetimler babası kahraman Kâzım Karabekir Pasa Hazretleri, Trabzon Ermeni yetimleri tarafından 3 Eylül 1338” ifadeleri yer alan Kâzım Karabekir Paşa’nın fotoğraf üzerine karakalemle yapılmış bir portresini kendisine hediye etmek suretiyle teşekkür etmişlerdir. Bu karakalemle yapılmış resim, Ermeni konusunda bir belge niteliği taşımaktadır.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.