Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Suna Arslan. 1977 doğumluyum. Çorum Alaca’da doğdum, büyüdüm. Şehit Abdurrahman Uçar’ın kız kardeşiyim.
Şehidimiz kaç yılında nerede şehit oldu?
1995 yılı ağustos ayında Mardin’in Savur ilçesinde şehit oldu.
Şehadeti Nasıl Gerçekleşti Öncesinde ve Sonrasında Neler Yaşadınız?
Benim ağabeyim 9 nüfuslu bir ailenin 7 çocuğundan biriydi. Ağabeyimin yeri bizim için çok farklıydı. Annemin oğlan çocuğu olmamış ve 5 kızdan sonra bir oğlan olunca ailemiz için çok kıymetli oldu. Annem o sıralarda hastaydı çünkü ağabeyim şehit olmadan önce Kuzey Irak operasyonlarına gitmişti ve biz bir iki aya yakın ağabeyimden haber alamadık. Annem kaldıramadı ağabeyimden haber alamayınca ve hastalandı. O arada da kendisinin Kuzey Irak’tan döndüğü haberini aldık bebeği olmuştu. Annemin hastalandığını haber vermedik sonra annemin durumu ağırlaşınca bu durumu ağabeyime söylemek zorunda kaldık Ankara Gülhane hastanesine beraber götürdük annemi, bir gece kaldık birlikte arabanın içinde kaldık hatta sonra biz annemi ağabeyime teslim ettik çıktık geldik. Bir hafta sonra annem iyileşti yani biraz daha düzeldi aldık getirdik eve. Ağabeyim ise görevinin başına döndü. Bir hafta geçmişti ki bir telefon geldi ben açtım telefonu… Telefondaki ses Abdurrahman Uçar vuruldu dedi. O telefon nereden geldi? Nasıl geldi? Kim aradı beni? Hiç hatırlamıyorum. Kendini belki tanıtmıştır ama şu an hiç aklımda yok o zamanki şeyler hiç yok. Vuruldu dediler. İnanamadım yani çünkü yeni görmüştüm zaten çok olmamıştı. Babam vardı yanımda, ‘ağabeyim vurulmuş’ dedim inanmadı zaten. Dedi ki: Yanlış anlamışsındır. Ablam duyunca bayıldı. Babam da aldı telefonu. O sıra da komutanlar geldi bir arabayla birlikte. Annem hasta yatakta… ‘Ne oldu?’ diye sorunca Abdurrahman yaralanmış dediler. ‘Yok!’ dedi ‘Yok!’ Sonra komutanları görünce ‘Abdurrahman yaralı olsaydı gelmezdi bunlar.’ dedi. ‘Oğluma ne oldu?’ dedi. Dediler ki ‘bir şeyi yok.’ ‘Siz niye geldiniz o zaman? Benim oğluma bir şey olmasaydı siz gelmezdiniz’ dedi. ‘Bunlar niye geldi kızım’ dedi? Söyleyemiyorum çünkü hasta zaten… Annem hiç ağlamadı herkesi unuttu. Gelen başın sağ olsun demeye başladı. Herkesin haberi oldu kalabalık oldu. Bizim ev evlikten çıkmıştı. Gündüzken karanlık olur mu? Karanlık olmuştu gündüzken. Konu komşu herkese haber vermişler, herkes gelmiş. Bu acının hiçbir tarifi yok. Hiç geçmiyor, hiç unutmuyorsun… 24 yıl oldu. Annem vefat etti zaten ağabeyimin şehâdetinden iki buçuk ay sonra, çok olmadı. Ağabeyimi getirdiler kapının önüne çok kurşun yemiş. Bir kurşunda vurup alnından çıkmış. Bayrağı kanlıydı hâlâ kan akıyordu, sardıkları battaniyesini çıkarmışlardı kan akıyordu.
Olay Nasıl Gerçekleşmiş?
Bir operasyon haberi geliyor, albayın koruması ağabeyim. Götürüyorlar teröristlerle çatışıyor. Arkadaşları anlatmıştı, bizi ziyaret ettiklerinde. Sabaha kadar çatıştık dediler. Abdurrahman bir grupla çatışıp orayı bitirip geldikten sonra yardım istemişler, biz dardayız diye. Albayın olduğu yere gidiyor ağabeyim. Orada işte el bombası atmasını söylüyor emrindeki askere, atınca bomba patlamıyor. Keskin nişancısı varmış terörist PKK’nın -Allah belasını versin-. Kalkar kalmaz onu, albayı bir de uzman çavuşu, üçünü aynı yerden vuruyor. Sanki isimleri verilmiş de bunlar buraya gelecek siz de bunları bu şekilde vuracaksınız diye planlamışlar. Ağabeyim oraya yığılıyor çatışmada. Orada vuruluyor. Söylememişler bize önce çok kurşun yediğini. Bir de teröristler alıp götürecekmiş, ağabeyim vurulduktan sonra ki daha önce götürüyorlarmış parçalayıp torbaya dolduruyorlarmış şehitleri. O kadar acımasızlar yani. Onun için sabaha kadar çatıştık dediler. Sonra bitmiş çatışma çok şehidimiz olduğu için dağı bir koku aldı dedi arkadaşları biz böyle güzel bir koku görmedik dediler. Şehâdeti böyle olmuş. 14 Ağustos’ta vurulmuş, 15 ağustosta geldi haber. Şehâdet haberi telefonla geldi sonra komutanlar geldi. Sonra biz paramparça olduk. Annemi kaybettik şu an babam da hayatta yok. Ağabeyim bizim için çok değerliydi, bizim kahramanımızdı. İlk astsubay olduğunda o kadar mutlu olmuştum ki bir de o zaman bu kadar yaygın değildi subay olmak veya astsubay olmak. Kendisi Türk milliyetçiydi. Bir gün sordum ona ağabey hiç terörist vurdun mu PKK’lı vurdun mu? Güldü. Tavuk kesmeye kıyamayan biri olarak insanı vurabiliyorsun dedi. Vurup vurmadığını da söylemedi yani sadece bu. Komandoydu kendisi dağlara gidiyordu. Haber alamıyorduk çoğunlukla… 4 yıl yaptı bu görevi, kıdem alacaktı, alamadı. Şehit oldu.
Kendisi nasıl bir insandı?
Çok iyiydi, çok meraklıydı bize çok düşkündü. Zaten biz zengin bir aile değildik. O simit satardı okuldan sonra. 7 yaşında başlamıştı simit satmaya. 7 yaşından itibaren liseyi bitirene kadar simit sattı. Sonra işte sınavlara girdi kazandı. Sonra bizde çalışıyorduk tabi tarlalara gidiyorduk. O 2 yıl okudu güvercinlikte. O orda okurken de biz çalışıyorduk ki -babam hamaldı- harçlık gönderelim ağabeyimize diye. Burada bir tane okul müdürü vardı böyle simit satarken kahve de rastlamış alaycı bir tavırla bakmış ağabeyime. Simit satıyor ya ayakkabı boyacılığı da yapıyordu. ‘Senden bir şey olmaz’ demiş. ‘Çok zoruma gitti’ dedi. Böyle, o kadar üzülmüştü ki ‘ben simit sattığım için mi küçümsendim’ dedi. ‘Ben’ dedi ‘elbise giyersem-üniforma- karşısına dikileceğim’ çünkü hayali var. Giydi de… Giydi de gitti de… Görmek isterdim şimdi o müdürü. İsmini hatırlamıyorum, derdim abim şehit oldu. Türk milliyetçisi bir ruha sahipti zaten, görevini de çok severek yapıyordu. İnsan aşkla bir şey yapar ya O da öyle yapıyordu yani öyle çok cesurduk zaten kendisi. Öyle büyüdü. Hem okudu hem çalıştı. Hiç gün görmedi. Böyle bir sefâ sürmedi. Astsubay olduktan sonra da babam evlendirdi. 21 yaşındaydı evlendiğinde. 22 yaşındaydı şehit düştüğünde. Bir kızı vardı işte. Onun dışında bize verdiği sözler vardı hayalleri vardı. Bir tane araba almak istiyordu. Önceden murat arabalar vardı beyaz biliyor musunuz tam markası ney bilmiyorum ama onu ayarlamış şehit düşmeden önce. Göreve gideyim geleyim alıyım demiş kendini öyle ayarlamış. Olmadı… nasip olmadı. Babamın kapısına gelecekti bize söz vermişti. Sonra bizim paramız da olsa hemen ağabeyimize verirdik tarlada günlük çalışmaya mercimek, nohut, pancar kesimine giderdik. Mezuniyetine annemle babamı gönderebilmek için yine öyle hiç duraksamadan tarlaya gittiğimi bilirim. İki bin TL para kazanmıştık. Bin TL si ağabeyimin bin TL si de sizin yol harçlığınız diye. Öyle büyüdü. İyiydi çok iyiydi kime sorsanız. Gerçekten iyiydi yani kimseyi kırmazdı. Bizi hiç üzmezdi. Öyle yani verdiği sözü tutardı.
Şehit olacağını ya da bunu hissettiğini size söyledi mi?
Söyledi… Çok da düşünceliydi zaten kızı doğduktan sonra görevlere giderken, kız kardeşim vardı benim küçüğüm, yanında o kalmıştı. Ağabeyim hep ağlıyormuş kızını severken. Yani hiçbir gün ağlamadan gitmiyordu diyor. ‘Ben şehit olursam…’ derdi, deme derdik biz öyle şeyler. ‘Ben şehit olursam beni unutmayın’. Bir de söylerdi ki ‘Astsubay vurulunca değil, unutulunca ölür.’ diye. Hep bu sözü söylerdi. Son bir ayda da sanki hissetti diyor kız kardeşim. Ağabeyim öleceğini hissetti sanki diyor. Her gün insan ağlar mı? Her gün abdestli gider mi? Diyor. Her gün düzenli abdestini alıyor kızını öpüyor, ağlayarak göreve gidiyordu diyor. Son günde böyle çok değişikti ağabeyim diyor. Meselâ böyle göreve giderken o gün haber geldiğinde biz onu savuştururken çok farklı gitti sanki biliyordu diyor. Normal göreve gidiyor ne olup olmayacağını az çok tahmin etmiştir çünkü bu savaş gibi bir şey. O zaman savaş vardı orada bize şey geliyor ama çok askeri biz burada göremiyoruz ama orada görmeme gibi bir şansımız yok. Öyleydi yani. En son o göreve gitti işte.
Şehadet haberini aldıktan sonra sizin hayatınızda neler değişti?
Çok şeyler değişti… Bizim hayatımız parçalandı ağabeyimizden sonra. Her gün harabe yerlerde ağabeyimi aradım. 1 ay boyunca her gün aynı rüya görülür mü? Her gün onu aradım o yaralı ölmedi ben onu bulacağım. Sonrasında işte annemi de kaybettiğimiz için bizim artık hayatımız iflah olmadı yani. Anlatsam sayfalara sığmaz yani o kadar acıklı geçti ki. Hepimizin psikolojisi bozuldu. 24 yıl olmasına rağmen adını anmak bile eziyet. Çok değerli… Çocuklarımıza ağabeyim yaşıyormuş gibi anlatarak büyüttük hiçbir zaman unutmadık. Unutulmuyor da zaten. 5 kızız 1 oğlan. Babam çok hastalandı ağabeyimden sonra. En sonunda kalbi durdu beyin ameliyatı geçirdi zaten annem yaşamadı. Öbür ablalarım evliydi. Yani hepimizde bir iz bıraktı yani. Bunu anlatamam size. Çocuklarımız fark ediyor diyorlar ki sizde çok büyük bir iz bırakmış şehadeti. Hepinizde bir şey var bozulmuş diyorlar. Geçen gece işte aklıma geldi uyuyamadım sabaha kadar. Biz haberleri seyretmedik hiç. Size nasıl deyim bir ara şehit haberleri az gelmeye başlamıştı ya o zaman izlemeye devam ettik. Tüm kardeşlerim aynı şeyi yaşıyoruz. Ateş düştüğü yeri yakıyor, yakmakla da kalmıyor, yıkıyor, kavuruyor. Öyle geçiyor.
Millet olarak şehit veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Bir şehit yakını olarak sizin için vatan, bayrak, ezan ne demek?
Bir tek askerlerimiz giderek bizi koruyarak vatan bayrak sahibi olamayız. Milliyetçi ruhumuzu esas kendi çalıştığımız ortamda ülkemizde milleti gözeterek hak yemeden yaptığımızda her işimizi liyakatle yapmamız gerektiğine inanıyorum ki milliyetçiliğin bir de bu kısmı var. Tabi ki biz şehit veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz keşke vermesek ama milliyetçilik benim için sadece şehit vermekle olmuyor. Ülkedeki insanlar da şehidin değerini kıymetini neden orda şehit olduğunu, bugün unutup yarın vahvahlıyorsa bu milliyetçilik olmuyor. Ben o ailenin acısını hissetmiyorsam ben o ailenin üzüntüsünü bilmiyorsam ve bu aileyi, eziyor horluyorsam ben milliyetçi değil Türk değilim zaten. Ben şimdi şehit haberleri gelince bazı insanları görüyorum şehitlerin etrafında, o beni çok yaralıyor. Şakşağa gelen insanlar gibi. Ateş düştüğü yeri yakar dedikleri kısım burada oluyor zaten. Ben kürdüm Erzurumluyum. Ben bir bayrak altında yaşıyorum. Ney bu bayrak? Kırmızı. Ne için olmuş Çanakkale zaferinde Sakarya savaşında biz 15 yaşında şehitler vermişiz. Bir bayrak altındayız. Kürt oldum diye terörist olmam veya ben buna da inanmıyorum zaten Kürtlükle alakası olduğuna da inanmıyorum. Dış kaynaklı şeyler bunlar. Benim için milliyetçilik insanın devletinin milletinin insanının kıymetini bilmektir. Çalıştığın ortamda bile işini düzgün yapmıyorsan milliyetçi değilsindir zaten. Hakkıyla hakkaniyetiyle yapmıyorsan yine milliyetçi değilsin. Hakkıyla yapıyorsan dürüstsen, şehidin kıymetini, değerini de biliyorsan… Ya çocuklara sorsanız bugün şehit olmuş bugün söylüyorlar yarın yok. Bak bir sürü çocuk yetiştiriyoruz. Neden bizim okullarımızda şehitlerimiz anlatılmıyor. Bu vatan için hangi şehitleri vermişiz. Eski tarihimizi tabi anlatacağız ama o zamandan bu tarafa 40 yıldır biz şehit veriyoruz ve biz bu sorunlarla uğraşıyoruz. Ne bileyim anlatılsın çocuklara Türk milliyetçiği ruhu aşılansın.
Anladığım kadarıyla Abdurrahman Uçar vatanı, bayrağı, milleti için şehadet şerbetini seve seve içti.
Aynen, dediğim gibi Türk milliyetçisiydi zaten kendisi, bizlerle paylaştığı bizlere yaşattığı hisleri anlatamam size, aşkla yapıyordu görevini, öyle yani
Bu anlamda sizin için vatan, millet, bayrak daha da kutsal öyle değil mi?
Tek. Bayrak tek, ülke tek. Başka bir alternatifimiz yok bizim. Burada bir sürü insan yaşıyor sadece Kürtler yaşamıyor ki. Lazı’ var Çerkesi var… O zaman herkes kendi dilinde eğitim görürse herkes kendi dilinde hak talep ederse ülke bir olur mu? Olmuyor. O zaman şehit vermemizin bir anlamı kalır mı? Ne için şehit veriyoruz? Bayrak ve vatan için değil mi? Vatan sağ olsun diyoruz. Ağabeyimizi şehit verdik diyoruz ki vatan sağ olsun. Babamın dediği kelime buydu. Şehit olmuş vatan sağ olsun.
Şehitlik çok yüce bir makam. Bazı kişiler var belirli gruplar var. Yapılan mücadelenin boşuna olduğunu ifade ediyorlar. Gidenlerin yok yere gittiğini söylüyorlar. Siz bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benim onlara tek bir cevabım var. Herkes gece uyuyor değil mi. Peki bu ülkenin askeri olmasa, ordusu olmasa, koruyacak kimsesi olmasa herkes başını yastığa rahat koyabilir mi? Bence koyamaz. Biz uyuyorsak herkes başını yastığa koyuyorsa mesela şu an Suriye’dekilerle mücadeleyi çoğu gereksiz görebilir yani ama o askerimiz neden orada? Ülkemiz, vatanımız, bayrağımız yok olmasın bunun mücadelesini veriyorlar benim görüşüm bu yani.
Sizin de ifade ettiğiniz gibi onlar mücadeleyi yürütmeseydi biz burada rahat olamayacaktık.
İmkânı yok. Bugün evden çıkıyorsak onların sayesinde. Bir güne daha uyanıyorsak önce rabbim sonra onların sayesinde. Eğer onlar cesaretli birer kahraman, vatanını milletini seven insanlar olmasa para için değil trilyon verin kimse oraya gidemez cesaret edipte. Normal bir vatandaşa deyin bakalım gidebiliyor mu. Milliyetçi olmayan gerçekten ülkesini sevmeyen birine gidin deyin bakalım orada çatışabiliyor mu? O savaşın altına öleceğini bile bile gidiyor yani. Bugün ölecek. Bomba atıldı mı ölecek değil mi? Bizim gençlerimizin üzerine bomba atılarak öldüler. Kimi parçalandı kimi yandı. Peki bunlar ne için? Bu ülke bölünmesin insanlar rahat uyusun. Normal hayatımızı yaşıyoruz değil mi. Hiç gülüyoruz eğleniyoruz orada olandan haberimiz var mı? Yok.
Peki son olarak gençlere, bu röportajı izleyecek olanlara, okuyacak olanlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ülkemize sahip çıksınlar milliyetçi olsunlar. Bir yere girip çalıştıklarında işçi de olsalar, fırıncı da olsalar ülkemizin değerini kıymetini bilsinler. Ülkemizin düşmanı çok. Herkes biliyor bunu zaten. Gençlik kendilerini dolu dolu yetiştirsin. Vatanın, milletin, bayrağın, şehidin ne demek olduğunu bilsinler. Bilsinler ki bu vatan bizler olmadan ayakta olmaz. Şehit vermesek ayakta olmaz. Keşke vermesek buna imkân olsa da ülkemizi korurken hiçbirinin canını kaybetmesek. Hiç kimsenin ocağına ateş düşmese ama maalesef işte yaşıyoruz. Oluyor… Olmasa çok iyi ama işte… Benim gençlere diyeceğim sadece ülkemize sahip çıksınlar. Biz çok üzgünüz, kırgınız, kırılganız da aynı zamanda. Şuradan kalk şuraya otur dendiğinde herhalde o yaşadığımız şeyden dolayı kötü demese bile o kadar incinmişiz ki şuradan kalk şuraya otur dediğinde bile kırılabiliyoruz yani. Benim gençlere dediğim bir şehit yakını veya ailesi gördüklerinde bu kişinin evladı bizim için şehit oldu demeyi bilsinler. Yani bunun evladı şehit oldu biz büyüdük. Şimdi onun görevinin devrini biz alalım desinler. Bunu bilsinler yeter.
Peki çok teşekkür ederiz.
Rica ederim, ben teşekkür ederim.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.