Eğitim ve öğretimde «teori» ve «pratik» iç içe olmalıdır. Sırf teoriden ve sırf uygulamalardan ibaret bir eğitim faaliyeti başarılı olamaz. Sırf teoriye dayanan bir öğretim ve eğitim faaliyetinden hayata «transfer» edilecek fazla bir şey beklenemez. Bunun gibi, sırf pratik uygulamalardan ibaret bir faaliyet ise öğretim ve eğitimden çok «üretime» benzemektedir. Oysa başarılı ve sağlam bir eğitim ve öğretim faaliyeti, bunların çok hassas ve plânlı bir dengesine dayanır. Eğitim ve üretim faaliyetleri birbirini desteklemekle beraber farklı şeylerdir, içtimaî birer faaliyet olarak «ekonomi» ile «eğitim» iç içe bulunmakla beraber asla aynı şey değillerdir.

«Üretime dönük eğitim», «üretim içinde eğitim», «iş eğitimi» gibi kavramlar arasında esaslı farklar mevcut bulunmaktadır. Bunları aynı manada ve bir arada kullanmak mümkün değildir. Bunları bilerek ve şuurla kullanmak gerekir. Bunun için, her şeyden önce fabrika ile okulun, işçi ile öğrencinin, usta ile öğretmenin, üretim ile eğitimin arasındaki farkları idrak edebilmek şarttır. Kavramları karıştırarak bulanık suda balık avlamaya kalkışmak fayda yerine zarar getirir.

Ekonomik bir faaliyet olarak üretimin gayesi, doğrudan doğruya insandan gayrı tabiatı işleyerek insana yararlı kılmak iken, eğitimin gayesi, bizzat sosyal, kültürel ekonomik ve politik bir varlık olan insanı, mânevî ve maddî yönleri ile kendisi ve cemiyet için işleyip geliştirmektir.

Yani üretim maddeyi işlemeye, eğitim insanı geliştirmeye müteveccih birer faaliyettir.

Üretim faaliyetleri esnasında işçi (proleter), tek tip bir faaliyet kalıbı içinde mümkün mertebe çok mal ve hizmet üretimine yönelerek para kazanmayı istediği halde; öğrenci, eğitim faaliyetleri içinde bulunan bir insan olarak mümkün mertebe değişik iş ve faaliyetlerle bizzat kendini geliştirmeye, kendi şahsiyetini gerçekleştirmeye çalışır. Okulun iş atölyesine, belli bir zaman parçası içinde, ustanın değil, iş öğretmeninin rehberliğinde kitap ciltleyen bir öğrenci ile mücellithanede cilt yapan işçi arasındaki farkı kavrarsak ne demek istediğimiz müşahhas olarak anlaşılır. Eğitim «iş etkinlikleri» ile ekonomide «üretim etkinlikleri» arasındaki farkı kavramak, eğitim felsefimizi tayin bakımından çok önemli gözükmektedir. Aksi halde farklı eğitim felsefelerinden kaynaklanan «iş okulu» (arbeitschule) kavramı ile «üretim okulu» (ecole productive) kavramı birbiri ile karışır.

Kerschensteiner’in (Kerşenştayner’in) «İş okulu», sırf teoriye dayanan «klasik eğitimin» yerine «iş eğitimini» getirmekle; ancak bu eğitim, teori ile pratiği birleştirmesine rağmen, asla «tek tip bir faaliyet demek olan üretime», benzememektedir. Bu eğitim, aktif bir vasatta, değişik iş faaliyetleri ile çocuğun serbest bir gelişimini hedef almaktadır. Maksat, çocuğun ve gencin proleterleşmesi değil, onları yeteneklerine en uygun ve başarılı olabileceği çeşitli iş ve mesleklere hazırlamanın yanında, el ve zihin eğitimini bir arada gerçekleştirmektir.

Öte yandan «üretici okul» tipi ise, çocuğu ve genci, doğrudan doğruya «üretim faaliyetleri» içinde hayata hazırlamayı hedef alır. Bu, pratik hayatta resmileştirmek manasına alınabilir. Usta öğreticilerin yanında, işte tutumları içinde ve belli bir üretim sahasında devamlı bir çalışma, elbette insana bir iş ve meslek kazandırabilir. Esasen pratik hayatta, usta-çırak usulü ile çeşitli sahalarda insanlar yetişmektedir. Ancak böyle bir eğitim, kişinin zihin gücünü geliştirmekten çok onu proleterleştirmektedir. Nitekim, pratik hayatın yetiştirdiği elektrik ustası ile iş okulunun yetiştirdiği elektrik mühendisi arasındaki farkı kim inkâr edebilir?

KAYNAKÇA

Seyit Ahmet Arvasi, Türk İslâm ülküsü-1, sayfa 250-251

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.