Çözülme Varsa Tedâviyi Nerede Arayacağız?
Türk târihi denilince aklımıza hep yaptığımız savaşlar, akınlar, kanlı sınır boyları gelir. Kim bilir, belki hamâsete dayalı bir toplum olduğumuz için belki de bütün eğitim hayatımız boyunca târih diye önümüze konulanlar sâdece kuru materyalist bilgiler içerdiği için böyle düşünüyoruz.
İlk bakışta övünülecek bir hal gibi duran bu durum aslında bir bakıma bizim aleyhimize olan bir düşüncenin gelişmesine de zemin hazırlıyor. Târih diye ağzımızı her açtığımızda, yapılan savaşlardan, alınan beldelerden başka bir şeyden bahsetmiyor olmamızın, “sâdece” savaşan bir toplum savaştan başka bir şeyden anlamaz algısını oluşturması da pekâlâ mümkün. Kestirmeden gidelim: Yıllarca Batının “Barbar Türkler” diye ortalığı velveleye vermesinin ardında da hep bu düşünce yatıyor. Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkrasında hırsızın dediği gibi: Ev sâhibinin hiç mi suçu yok? Şimdi takkeyi önümüze koyup hep berâber düşünmemiz lazım: Batının böyle düşünmesinde bizim hiç suçumuz yok mu? Târihi üç şahsiyet say denildiğinde niçin üçünü de sultanlardan, pâdişahlardan, hâkanlardan seçiyoruz da çoğumuzun aklına şâirlerimiz, mîmarlarımız, hekimlerimiz gelmiyor?
Mâdemki fikrî iktidardan bahsediyoruz, Türk düşüncesini yeniden cihana hâkim kılmak istiyoruz, o zaman kolları sıvayıp işe de buradan başlamalıyız. Türk târihini yeniden yorumlarken materyalist târih anlayışından hızla uzaklaşıp mâneviyatımızı da ele alan bakış açısıyla maddeden mânâya doğru yoğrulmalıyız. İşte bu kaygıları taşıyan genç bir yürek “Türk Milleti ahlâken çözülme yaşıyorsa tedâviyi de yine köklerimizde aramalıdır” diyerek Divanü Lügat-it-Türk’e Göre Türk Ahlâkı’nı kaleme aldı.
1072 ile 1074 yılları arasında Kâşgarlı Mahmud tarafından yazılan Divanü Lügat-it-Türk, bizim en büyük kültürel zenginlik kaynaklarımızdan biridir. Muhtevâsında Türk Milleti ile ilgili pek çok bilgiyi barındırması birçok araştırmacıyı da kendisine çekmiştir. Bugüne kadar üzerinde dil, edebiyat, yemek kültürü, hayvan adları, din, mitoloji, askerlik, tıp, coğrafya, zirâat gibi konularda defalarca araştırma yapılan eser hakkında ahlâk başlıklı müstakil bir çalışma yapılmamış olması Oğuzhan Başaran’ı böyle bir çalışma yapmaya itmiştir. (1)
Üzerinde çalıştığı Divanü Lügat-it-Türk’ün sâdece Araplara Türkçe öğretmek aracığı ile yazıldığını düşünmenin Kâşgarlı Mahmud’un emeklerine haksızlık olacağını dile getiren Başaran, eserine Türk ahlâkının ne olduğu tartışması ile giriş yapıyor. Ardından, Divanü Lügat-it-Türk’ün yazılış amacını ve önemini ortaya koyduktan sonra esere göre “Âile Ahlâkı”, “Türk Toplum Yapısı”, “Türk Toplum Ahlâkı”, “Türk Siyâset-Devlet Ahlâkı” gibi konuları irdelemeye girişiyor.
Çalışmayı elinize alıp okuduğunuzda Başaran’ın “Çözülme varsa tedâvi de köklerdedir” tezine hak veriyorsunuz. Bugün kadın cinâyetleri, âile kurumunun îtibarsızlaştırılması, büyüğe saygının yitirilmesi, komşuluk, misâfirperverlik gibi hasletlerimizin ortadan kaybolması hep köklerimizden kopmamızın neticesidir. Oysa biz Türkler şeref ve haysiyet sâhibi bir milletiz. Kadına değer, âile kurumuna önem veririz. Misafir bizde “kut”lu iken komşumuzu kendimizden ayırmayız. Yaşlılarımız baş tacıdır. Yalan ve hırsızlık gibi kötü hasletler târihimizde görülmemiştir. Bunu daha da uzatmak mümkün.
Atalarımızı daha iyi tanımak için, onların ruh ve düşünce dünyasını anlayabilmek için, her şeyden mühimi kendimiz için Alka Yayınevinden çıkan bu özgün çalışmayı 15 yaş ve üstündeki herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.
Meraklısı için birkaç not: Bu kitabı okurken iki güzel tesâdüfe rastladım. Kitaptan öğrendiğimize göre Türkler âilede ve toplumda saygı gösterilen büyük kadınlar için “Altun Tarım” terimini kullanırlarmış. Yine kitaptan öğrendiğimize göre Divanü Lügat-it-Türk’te düşmanlarına karşı yenilmez olan alpler ve kahramanlar için “Kür” terimi geçmekteymiş.
Sen ne büyükmüşsün Koca Atsız! Bozkurtlar kitabında “ölen fakat yenilmeyen” kahramana Kür Şad, eşine de Altun Tarım adını boşuna vermemişsin.
KAYNAKÇA
(1) Oğuzhan Başaran, DİVANÜ LÜGAT-İT-TÜRK’E GÖRE TÜRK AHLÂKI, (s.9)
(2) Bu yazı Kitap Şuuru intisabıdır (Editörü: Ömer Karabayır). www.kitapsuuru.com
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.