Şüphesiz ki, Balkanlar’dan Anadolu’ya, Kıbrıs’tan Orta Doğu’ya, Kafkaslar’dan tüm Türkistan’a Türkler’in mâruz kaldığı katliama ve yaşadığı zorluklara hiçbir millet mâruz kalmamıştır. Muhtemel ki, kalsa dâhi târih sahnesinden silinmiş olurlardı. Vatan bildiği kıymetli topraklarını düşmana bırakmamak hususunda emsalsiz bir millet olan Türkler’in ancak katliama ve soykırıma mâruz bırakılarak vatanını terk edeceği düşünülmüştür. Târih bilen kimselerin, inkâr edemeyeceği kadar gözler önünde olan ve Türklerin başına gelen sürgünler, kıyımlar ve katliamlar ne tezattır ki Türkler’in yaptığı katliamlar olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Her ne kadar zulümler Türk’e olunca Batılılar’ın insanlık ve vicdan mefhumları devreye girmese de târih ve bizler şunu çok iyi biliyoruz ki;  son iki yüzyıl boyunca Türkler’in en acı katliamlara mâruz kaldığıdır. Yine o iliklerimize kadar işleyen, boğazımızı düğümleyen acılardan bir tanesi bundan tam yirmi dokuz yıl önce yaşandı.

Hocalı ’da 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan o kara gecede…

Târihin asla tozlanmayacak olan sayfasına bakıyoruz. Yine bir Türk yurdunda yaşanan acıların feryadı kulaklarımızda. Çok değil, bundan 29 yıl önce, kulaklarımızdan hiç gitmeyecek olan o feryat Azerbaycan’daki kardeşlerimizin feryadıdır. Kulaklarımızdan gitmeyeceği gibi, hâtıramızdan da silinmeyecektir. Aralık 1991’de Karabağ’ın başkenti olarak kabul edilen Hankendi şehrini işgal eden Ermeniler’in bir sonraki hedefi, bölgenin tek havaalanına sâhip olması ve demiryolunun da buradan geçmesi hasebiyle stratejik önem taşıyan Hocalı Kasabası’nı ele geçirmekti. Katliamdan aylar önce abluka altına alınan Hocalı’da doğal gaz ve elektrikler kesilmişti. O dönem Ermeniler Ruslar’dan aldıkları askerî teknolojileri kullanırken Azerbaycan’ın resmî bir ordusu yoktu ve yerleşim birimleri gönüllü birliklerle savunuluyordu. Tâbii ki Ermenistan’ın amacına ulaşması için her türlü alçaklık mubahtı. Karşısında asker olmasına lüzum yoktu. Çevresinin de işgal edildiği Hocalı Kasabası, aylardır bütün yollar  kesilmiş olmasına rağmen, bekliyordu. Kardeşlerimiz bir umut bekler iken, Ermeniler insanlıklarını unutmuş vaziyette gelip Hocalı’da yüzlerce masum insanı katletmişlerdir. Aklımızın dâhi alamayacağı, türlü işkencelere mâruz bırakılarak vahşîce katledilen 83’ü çocuk, 106’sı kadın, 70 hatta daha fazlası yaşlı olmak üzere birçok sivil Türk şehit edilmiştir. Ermenistan, 1992 yılının 25 Şubat’ını 26 Şubat’a bağlayan gecede Hocalı Kasabası’nda çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden 613 kişiyi katletmiştir. En büyük savaşlarda dâhi savaş dışında tutulması gereken kesime Ermeniler, insanlığa sığmayan işkenceler etmişler, bunları yaparken de hiç çekinmemişlerdir. Bu katliamdan toplam 487 kişi ağır yaralı olarak kurtulmuştur. 1275 Azerbaycan Türk’ü rehin alınmış ve 150 kişi kaybolmuştur. Katliamda tamamen yok edilen ailelerin yanı sıra, kayıp verilmeyen aile kalmamıştır. Yâni bir şekilde hayatta kalabilenler de yaşarken ölümü görmüş, tüm sevdikleri; anaları, babaları belki evlatları gözlerinin önünde acımasızca yakılmış, vücutlarının çeşitli yerleri kesilerek şehit edilmiştir.

Azerbaycan’da psikolojik baskı yaratmak ve onları yurtlarından çıkarmak gâyesi ile Ermenistan’ın yaşattığı zulümler ve aldığı canlar değil 29 yıl, üzerinden yüz yıllar geçse dâhi dünya târihinde ‘kara leke’ olarak kalacaktır. Kimi Türk çocuğu öksüz, yetim;  kimi insan evlatsız, eşsiz kalmıştır. Ne acıdır ki, şehit olan sevdiklerinin ardından yas tutamamışlar, bir mezarın başında göz yaşı dâhi dökememişlerdir. İşte Azerbaycan Türkleri Hocalı’yı böyle ıstırap içinde terk etmek zorunda bırakılmışlardır. Ermeni askerleri, 1915 yılında tıpkı dedeleri gibi, soysuzca hamile kadınların karnını deşmişlerdir. Bu akıl almaz hâdise bize Ermeniler’in hep fırsat kollayan ve masuma acımayan, vicdan mefhumundan yoksun bir millet olduğunu kanıtlar niteliktedir. Okuduğumuzda bile tüylerimizin ürperdiği bu vahşeti bizzat yaşayan Azerbaycan Türkleri, o kara geceyi ve sonra da sevdiklerinden ayrı geçen hiçbir günü unutamadı… Yurdu, ellerinden hâince alınmış, sevdikleri gözlerinin önünde birer birer şehit düşmüştü. O gözler böylesine kara bir geceyi elbette unutamazdı. Acı çığlıklar, kurşun sesleri kulaklarından hiç gitmezdi, gitmemiştir de. Oysaki Ermeniler, Ruslar’ın galeyanına gelene değin Osmanlı Devleti’nde huzurlu bir şekilde, can ve malları güvende yaşamışlardır. Osmanlı Devleti, Ermenileri hak ve adalet konusunda ayırmazken, maalesef ki Ermeniler dolduruşa gelerek o dönemde Türkler’e ihanet edip onları katletmiş, Hocalı Katliamı ile de kanlarında değişmeyecek bir nankörlük ve bozukluk olduğunu bizlere göstermişlerdir. Hafızalardan silinmeyecektir! Çünkü hiçbir neden hamile bir kadının karnının deşilmesine, çocukların yakılmasına, bir insana işkence edilmesine yetmez, yetemez!

Hocalı ‘da yaşanan katliamdan birkaç gün sonra dünyanın çeşitli yerlerinden gelen gazeteciler olaylara tanıklık ettiler ve gördüklerini gazetelere şu şekilde aktardılar:

“Ağdam ’da bulunan basın mensupları, Hocalı ’da öldürülmüş kadın ve çocuklar arasında kafa derisi soyulmuş, tırnakları çıkartılmışları görmüşler. Bu Azerbaycan Türkleri’nin propagandası değil, bir gerçektir.” Le Monde Gazetesi

“Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etmiştir.”  The Sunday Times

Hocalı insanlığın faciasıdır.” Nıe Gazetesi

Bu ve buna benzer keder dolu haberler yapılmıştı Hocalı için. Kameramanlar ve gazeteciler inkâr edilemeyecek bir vahşete şahitlik ederlerken Ermeni askerleri onlara gülerek poz vermişlerdir. Çünkü Ermeni askerleri o gece Hocalı’da savaşmamışlardır. Sivil ve masum insanlara elleri titremeksizin ateş etmişler, gözlerini bir an dâhi kırpmadan, insanları öldürüp yakmış  veyâhut çeşitli işkenceler yapmışlardır. Çünkü o çirkin gözlerini diktikleri, Azerbaycan’ın güzel toprağını elde etmenin onlar açısından başka bir yolu yoktur. Azerbaycan Türkleri’ni katlederek, vatanlarından kopararak Karabağ’a sâhip olacaklarını zannetmişlerdir. Hocalı Soykırımı, hiçbir vicdana sığdırılamaz bir acıdır. Öyle ki, yalnız 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece kararmamış, insanların vicdanî duyguları da o gece ile beraber kararmıştır. Hocalı’da yalnız Azerbaycan Türkleri değil, Ermeniler’in insanlığı, haysiyeti de ölmüştür. Bu hâdiseler bizlere Türkler’in insana verdiği değerin üstünlüğünden dolayı güçlü ve söz sâhibi olmamızın gerekliliğini ve yakın uzak fark etmeksizin nerede bir Türk varsa onunla bir olmamız, birlik olmamız gerekliliğini gözler önüne sermektedir. Üzerimize düşen vazîfe ise millettaşlarımızın başına gelen bu yürek yakan acıyı, katliamı yapanları ve yardım edenleri hiçbir zaman unutmamak, her zaman hatırlamak ve hatırlatabilmektir. Hocalı’da şehit düşenlere Allah’tan rahmet, Türkler’in ve daha nice masumların başına bir daha bu acıların gelmemesini diliyorum.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.