Millî eğitimle ilgili görüşlerimizi daha fazla uzatmadan prensipler hâlinde özetlemekte fayda buluyoruz. Bu prensipler Türk –İslâm ülkücülerinin hazırlayacakları ‘millî eğitim programlarına’ ışık tutabilir.

– Eğitim millîdir. Millî şahsiyeti ayakta tutar ve geliştirir; yabancılaşmalara ve yabancılaştırmalara karşı millî şuuru uyanık tutar.

­­­­– Eğitim, mânevî ve maddî her türlü ‘millî ham maddeyi’ ve sosyal verâseti işleyerek çağdaşlaştırır ve medenîleşme hamlesini plânlar.

–  Eğitim, sosyal değişmeleri, ağrısız ve sancısız olarak başarmanın yegâne yoludur.

– Eğitim ferdiyetten şahsiyete, yığından millete ulaşmaya yardım eder; millî çözülmelere müsâade etmez; millî târih, kültür, millî ekonomi, millî dayanışma ve millî ülkülerde birlik sağlar.

– Eğitimde, hürriyet ve disiplinin dengesini kurmak esastır. Hürriyet, milletin, kendine mensup fertlere, kendilerini serbestçe geliştirme fırsatı tanıması demektir. Disiplin ise fertlerin mensup oldukları milletin millî ve mukaddes değerlerine saygı duyması demektir.

– Eğitim, otokrasilerde rastladığımız tarzda şahsiyetleri, cemiyete tapındırmaz ve köleleştiremez. Fertler, kâbiliyet ve istidatlarına uygun bir gelişme vâsıtasında, orijinal ve aktif bir şahsiyete ulaşabilmelidir.

– Eğitim, aşırı bir ferdiyetçiliğe kaçarak millî değerlere ve normlara sırt çeviremez. Milletle ve millî değerlerle çatışan ve boğuşan bir eğitim, cemiyetin desteğini kaybeder.

– Eğitimde teori ile uygulama paralel yürütülmeli, ‘demokratik iş okulu’ şuuru hâkim kılınmalıdır.

–Sırf teoride kalan veya sırf üretimi esas alan okul tipleri tâmim edilemez. Bu tip okullar, bâzı husûsî durumlar için söz konusu edilebilir.

– Eğitim yalnız genç nesiller için değil, bütün bir millet için plânlanmalıdır. Hatta bu konuda ‘yetişkinler eğitimi’ klâsik eğitimden daha da önemli gözükmektedir.

– Eğitim ister ‘yaygın’ ister ‘örgün’ (teşkîlatlı) olsun, biri diğerini destekler ve tamamlar. Milletin istediği ve özlediği eğitim ile hükûmetlerin yürüttüğü eğitim, gâyelerde, prensiplerde ve muhtevâda çatışırsa bundan hem millet hem de devlet zarar görür. Milletin devlete ve eğitime îtimadı kalmaz, okul ve öğretmen gözden düşer. Devlet okullarına, eğitimine zıt gizli okullar ve eğitim faâliyetleri cemiyeti kaplar.

– Basın, yayın, tiyatro, sinema, spor ve turizm gibi her türlü sosyal faâliyetler, eğitim hayâtının birer parçası durumundadır. Binâenaleyh, başıboş olamazlar ve yâd ellere kaptırılamazlar. Bu konudaki teşebbüsler, millî eğitim politikası açısından çok ciddî bir plânlamaya ve denetime tâbi tutulmalıdırlar. Hürriyetlerin, millî varlığımızın aleyhinde kullanılmasına müsâade edilemez.

– Millî kalkınmada ağırlık, insan unsurundadır. İnsanın ihmâl edildiği, harcandığı, geri bırakıldığı bir ülkede her şey geri kalmış demektir. Bütün ‘aydınlarımız’ şu noktada birleştirilmelidir: İnsanın işlenmesi, geliştirilmesi, bir ülkenin mâdenlerinin, bitkilerinin ve hayvanlarının işlenmesinden çok daha önemlidir. Yâni insan unsuruna yapılan yatırım, en hayâtî yatırımdır. Bunu teslim etmek yetmez, kalkınma plânlarının bu espriye göre hazırlanması ve uygulanması gerekir. Milletimiz asla kendisine yabancılaşmadan ve târihî hüviyetini kaybetmeden gerçek bir Müslüman-Türk olarak çağdaşlaşmak istemektedir. Eğitim bunu vermelidir.

– Türk milletinin en hayâtî meselesi, tamamen kendinden olan, kendini çok seven millî târihe, millî kültüre, millî medeniyete ve millî ülkülere gönülden bağlı ve bu değerlere yabancılaşmamış aydın ve milliyetçi kadrolardır. İşte ‘millî eğitim’, Türk miletine dâima bunları vermelidir.

– Öğretmen, Türk milliyetçiliğinin gâyelerini, prensiplerini, stratejisini ve programını en iyi tarzda bilen, yaşayan ve uygulayan şuurlu kurmay kadrosudur.

– Öğretmenler, memleketin en zeki ve çalışkan evlâtları arasından seçilmeli, ciddî ve kaliteli yüksek tahsil kademelerinden geçirilerek yetiştirilmelidir.

– Öğretmen yetiştiren müesseseler, millî ve çağdaş ihtiyaçlara göre yeniden plânlanmalı, öğretmen yetiştiren kaynaklar birleştirilmeli, menşe ve formasyon farkları ortadan kaldırılmalıdır.

– Üç-altı yaş eğitimcisi, ergenlik öncesi eğitimcisi, ergenlik dönemi eğitimcisi, yetişkinler eğitimcisi, özel eğitimci, ortak ve temel güçlü bir eğitimden sonra ihtisas eğitimine ve öğretimine yönelmelidir. Eğitimci ve öğretmen, yetiştireceği ‘insan unsurunun’ özelliklerine göre ihtisas yapılmalı ve branş seçmelidir. Eğitim ve öğretim program vâsıtaları çocukların ve gençlerin gelişim basamaklarına ve sahalarına göre tespit edilmelidir.

– Öğretmen, sosyal hayâtın yapısını, işleyişini, dinamiklerini ve problemlerini kavrayacak bir sosyoloji kültürüne, insanın bedenî ve ruhî güçlerini ve imkânlarını tanıyacak ve insanın bir ömür boyu gelişimini bütün yönleri ile safha safha kavrayacak biyoloji ve psikoloji kültürüne, millî ve beşeri kültür unsurları karşısında tenkitçi ve geliştirici bir kafa yapısına, güçlü bir tahlil ve terkip kâbiliyeti ile yeni kompozisyonlar doğuran bir entelektüel güce sâhip kılınmalı, branşına hâkim ve her an yenilikleri tâkip eden bir ihtisas adamı olmalıdır.

– Öğretmen, örnek bir şahsiyete ve sağlam bir karaktere sâhip, güvenilir ve cemiyette ‘sosyal baremi’ yüksek bir kimse durumuna getirilmelidir.

– Böyle bir öğretmen kadrosunun yetiştirilmesi, devletçe ve milletçe en önemli ve en hayâtî meselemiz durumuna gelmiştir. Öğretmenini yetiştiremeyen bir millet ve devlet, tesis ve teşkîlâtı ne olursa olsun eğitiminden bir fayda göremez. Eğitimde temel unsur öğretmendir, diğerleri sonradan akla gelmelidir. Aksi halde ‘fennî kovanlarda’ eşek arısı beslemekle ‘bal’ alınamaz.

– Okullarımız, millî ihtiyaçlara; çağdaş ölçülere ve ferdin kâbiliyetine göre açılmalı ve teşkîlatlanmalıdır.

– Anaokulları, sosyo-ekonomik şartları ağır olan çevrelerde ve sosyal, kültürel tecânüsü sağlamak zorunda olduğumuz vatan parçalarında fonksiyonel müesseseler olacaklardır. Bu sebepten muhtaç bölgelere yeter sayıda anaokulu açılmalı ve eğitimci hazırlanıp gönderilmelidir.

– Aynı maksatlarla, her kademede ‘bölge okulları’ açmakta büyük faydalar vardır.

– Zamanı ve programı çok iyi plânlamış bir ‘temel eğitim’, bütün vatan çocukları için mecburî ve meccanî kılınmalı, ‘meslekî liseler’ ile ‘akademik liseler’ bu temel üzerine intibak ettirilmelidir. Bilhassa ‘temel eğitimden’ sonra tahsile devam etmeyeceklerle, zihnî veya bedenî yetersizlikleri sebebi ile edemeyeceklerle, gerekli eğitimden geçerek ‘üretim hayatında’ başarılı kılınmalıdır.

– Bedenen ve zihnen ârızalı çocuklarımız ve gençlerimiz için mutlaka ‘özel okullar’ açılmalı, sosyal ve ekonomik hayatta başarılı olmaları sağlanmalıdır. Hiçbir fert fedâ edilemez ve eğitim hakkından mahrum edilemez. Herkesin devam edebileceği ve kazanabileceği bir şeyler vardır.

Kaynakça

S.Ahmet Arvasi, Türk İslam Ülküsü 1, sayfa: 367-371

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.