Alp Er Tunga öldi mü?
Issız ajun kaldı mu?
Ödlek öçin aldı mu?
Emdi yürek yırtılur.

Yazıma Dîvânu Lugâti’t-Türk’te geçen neredeyse herkesin bildiği Alp Er Tunga Sagusu ile başlamak istedim. Alp Er Tunga, İskit-Saka İmparatorluğu’nun bilinen tek hükümdarıdır. Henüz o dönemde Türklere ait yazılı kaynaklar bulunmamıştır. Bundan dolayı da elimizde yeterli bilgi yoktur. O dönemlere ancak destanlar aracılığı ile ulaşabilmekteyiz.

İlerleyen dönemlerde ise Orhun Kitâbeleri, Dîvânu Lugâti’t-Türk, Kutadgu Bilig ve Şehnâme’de Alp Er Tunga’ya dâir bilgilere rastlamaktayız.

İran kaynaklarında Alp Er Tunga, “Efrâsiyâb” olarak geçmektedir. Büyük Turan hükümdarı Efrâsiyâb… Bu muhteşem komutan, İskit-Sakalara en ihtişamlı dönemini yaşatmıştır. Öyle ki oğulları dahi Alp Er Tunga’nın vefatından sonra devleti yönetmeye ve varlığını sürdürmeye devam etmişlerdir. Destanlara göre Alp Er Tunga’ya girmeden önce biraz devletin özelliklerine değinelim.

İskitler hakkında bize bilgi veren bâzı kaynaklar; Asur, Pers, Grek, Çin ve Sibirya buluntularıdır. Pers kaynaklarında İskit adına rastlamayız. “Sakalar” olarak geçmektedir.

İlk yurtları Altaylar, Tanrı Dağları ve Yenisey Irmağı’nın yukarı kesimleri olduğu anlaşılmaktadır.(1)

İskitlerin hâkimiyet alanı ise oldukça geniştir. Çin’in batısından, Karadeniz’in kuzeyine kadar geniş sâhalara yayılan bir kavimdir. İskitler, Alp Er Tunga zamanında bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştı ve hatta birkaç defa İran ve Arap topraklarının tümüne hâkim olmuştur. Fakat Kabil ülkesinin hükümdarının oğlu Rüstem ile baş edemeyip geri çekilmek zorunda kalmıştır. Rüstem ile mücâdelesine Şehnâme Destanı’nı anlatırken değineceğiz. Alp Er Tunga’nın en çok öne çıktığı savaşlar, İran ile yaptığı savaşlardır. Birden çok savaşları olmuştur. Hatta bu savaşlar Şehnâme’nin oluşmasını sağlamıştır.

İskitlerin kökeni de fazlaca tartışılmaktadır. Bu zamana kadar İran, Moğol, Slav, İndo-Germen, Tatar, Pers, Türk asıllı oldukları ileri sürülmektedir. Özellikle iki görüş öne çıkmıştır: Bunlardan birisi Türk oldukları görüşü, diğeri ise Pers asıllı oldukları görüşüdür. Türk olduklarını işâret eden delillerden biri, Saka adının başka bir Çince yazımı olduğu kabul edilen “So” kavminin Çin kaynaklarında Göktürklerin ataları olarak geçmesidir. Bu mesele Sakaların Türk olduğuna kesinlik getiren bir delildir. Hayat tarzları, sanatları, kültürleri başta olmak üzere Türklere benzemektedirler. Örnek vermek gerekirse, her Türk topluluğu gibi İskitlerde göçebe yaşam tarzını benimsemişlerdir. Bulundukları coğrafyada etraflarını saran dağlar mâdenler ile dolu olduğu için demircilikle çok içli dışlı olmuşlardır. Dünyada ilk kez demircilik yapan toplumdur. Ok ve yayı ustalıkla kullanmışlardır. Atı ehlileştiren Türk topluluğu olarak hem Türk târihine hem Dünya târihine geçmişlerdir. Ve yine ata daha rahat binebilmek için eyer takımlarını kullanmışlardır. Bu da ilerideki Türk topluluklarına büyük avantaj sağlamıştır.(2)

İskitlerin mâdencilikte ileri düzeye ulaştıklarını söylemiştik. O dönemde yaşayan diğer topluluklar da İskitlere “Bozkır’ın Kuyumcuları” unvanını vermiştir. Özellikle hayvan üslûbunda öne çıkmışlardır. Bunu da kıyâfetlerinin kemerlerinde kullanmışlardır. Her hayvan askerlerin rütbelerini belirlemektedir.

İskitlerin bir diğer özelliği ise pantolonu bulmalarıdır. Sebebi yine ata daha rahat binmektir. İlerleyen süreçlerde Kavimler Göçü’nün meydana gelmesi üzerine Avrupa’ya göç edilmiştir. Böylelikle Avrupa Türklerden pantolonu, gömlek iliğini, koşum takımlarını öğrenmiştir.

Arkeolojik kazılarda kurganlar incelendiğinde ise İskitlerin cenâzelerini mumyalayarak gömdüğü ortaya çıkmıştır. Mumyalanan cesetlerin üzerinde vücutlarının ön ve arka tarafında neredeyse boydan boya tamamen dövme izlerine rastlanmıştır. Yâni dövme ilk olarak Mısır’da değil, M.Ö. 7-6. yüzyılda Türklerde görülmektedir.

Eski İranlılar, Türklerin yaşadıkları ülkelere “Turan” adını vermişlerdir. Meşhur İran şâiri Firdevsî Şehnâme’sinde İranlılar ile Turanlıların savaşını anlatmaktadır. Burada Turanlılar diye bahsettikleri de İskitlerdir.

Destanlara Göre Alp Er Tunga

Alp Er Tunga, M.Ö. 7-6. yüzyıllarda yaşamış ve Türk(Turan)-İran savaşlarında öne çıkmıştır. Eski İranlılar Türklerin yaşadıkları ülkelere Turan adını vermişlerdir.(3) Bu muhteşem hükümdar, İran hükümdarı olan Keyhüsrev tarafından hile ile öldürülmüştür. Nasıl öldürüldüğünü Şehnâme Destanı’nda anlatacağız.

Maalesef Alp Er Tunga’ya dâir eski Türk topluluklarının destanları günümüze kadar ulaşmamıştır. Fakat Göktürkler ve Uygurlar, Alp Er Tunga adına yuğ törenleri düzenledikleri ve onu unutmadıklarını göstermişlerdir. Göktürkler, Orhun Kitâbeleri’nde -Bilge Kağan ve Kül Tigin Anıtı- Alp Er Tunga’ya yer vermişlerdir. Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar ve Selçuklular Alp Er Tunga’nın en eski ataları olduğunu kabul etmişlerdir.(4) Ve tahta çıkan hükümdarın Alp Er Tunga’nın soyundan geldiklerine inanmışlardır.

Alp Er Tunga Destanı’nın Türkler tarafından yazılmış parçaları elimize geçmemiştir. İran kaynaklarında Firdevsî’nin Şehnâme adlı eserinde, Efrâsiyâb adında geçen kişinin Alp Er Tunga olduğu kabul edilmektedir.

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te de yazımızın başındaki Alp Er Tunga Sagusu’nun bütün hâli yer almaktadır. Bunun dışında ise Şehnâmede’ki Efrâsiyâb’ın da İskit-Saka Hükümdarı Alp Er Tunga olduğu belirtilmiştir.

Kutadgu Bilig’de Alp Er Tunga ile ilgili beyitlere yer verilmiştir. Bunlardan bâzıları şöyledir:

Türk beyleri arasında adı meşhur ve ikbâli ayan-beyan olanı Tunga Alp Er idi.

O yüksek bilgiye ve çok fazîletlere sâhip idi; bilgili, anlayışlı ve halkın seçkini idi.

Ne seçkin ne yüksek ne bilgili adam idi, zâten âlemde ferâsetli insan bu dünyaya hâkim olurdu.

İranlılar ona Efrâsiyâb derler: Bu Efrâsiyâb akınlar salıp ülkeler zapt edermiş.

Dünyaya hâkim olmak ve onu idâre etmek için pek çok fazîlet, akıl ve bilgi lâzımdır.

İranlılar bunu kitaba geçirmişlerdir, kitapta olmasa idi onu kim tanırdı? (5)

714 yılında Kül Tigin, Oğuzlara karşı yaptığı beşinci seferi başarıyla kazanınca kitâbeye şu cümleyi yazdırmıştır: “Tunga Tigin yoghinda kiri ölürtimiz.” Günümüz Türkçesi ile de “Tonga Tigin mâteminde çevirip öldürdük.” anlamına gelmektedir. Tunga Tigin’in Alp Er Tunga olduğu kabul edilmektedir.(6)

Şehnâme ise Alp Er Tunga hakkında bize en net bilgi veren kaynaktır. Destanda benim en çok ilgimi çeken şu cümle olmuştu: “Efrâsiyâb cesur bir timsah. Av gününde erkek gibi bir arslan, savaş zamanında bir savaş fili gibidir.” Sâdece Alp Er Tunga ile sınırlı kalmayıp atalarını da aynı üslûp ile Şehnâme’de anlatmıştır. Şehnâme Destanı çok uzun olduğu için sayfalarca destan yazmak istemedim. Destanın içeriğini kısaca anlatmak gerekirse:

Efrâsiyâb dedesinin intikamının alınması gerektiğini öne sürerek İran’a savaş açar. İlk iki savaşı Turanlılar kazanır. İran hükümdarı kaçar, Dehistan Kalesi’ne sığınır. Hükümdar esir düşer. Kabil ülkesinin hükümdarı olan Zâl’dan yardım ister. Zâl yardıma gelir ve üçüncü savaş yapılır. Efrâsiyâb savaşı kaybeder ve sinirlenip hükümdarı öldürür, İran eline hâkim olur. Dehistan’dan Rey’e giderek İran tahtına oturur.

İran tahtı boş kalınca tahta bir Türk’ün oturduğunu öğrenen Zev tahta geçmeye çalışır. Tekrar iki ordu karşı karşıya gelir ve beş ay savaşır. Kıtlık olur, insanlık yok olmasın diye İran’ın kuzey tarafı Turan’a verilir. Zaman geçer, Zev ölür, Efrâsiyâb tekrar savaşa girer. İranlılar bunu duyunca Zâl’e gidip yardım ister. Zâl yerine oğlu Rüstem’i gönderir. Rüstem, Efrâsiyâb’ı yenerek tahta Keykubat’ı çıkarır. Efrâsiyâb babasını barışa iknâ eder. Barış yapılır. Zaman geçer. Keykubat ölür. Yerine Keykavus geçer. Keykavus, Araplara yaptığı bir ziyâret sırasında sarhoş edilip esir alınır. Bunu duyan Efrâsiyâb İran üzerine ordusunu hazırlar. Zâl bu sırada Keykavus’u kurtarır ve ordusunun başına geçirir. Turanlılar İran’a yayılarak herkesi tutsak eder. Zâl ordusunu Turanlılar üzerine çevirir. Büyük bir savaş olur ve Efrâsiyâb kaybeder. Destanın devamında yine savaşlar yapılıyor, Efrâsiyâb sürekli olarak Rüstem ile karşılaşıyor ve her karşılaşmada Rüstem’e yeniliyor. En sonunda ise Efrâsiyâb kaybedip elini her şeyden çekiyor. Denizler aşıp kendini bir mağaraya kapatıyor. Fakat o dönemde İran tahtına oturan Keyhüsrev intikamını almak için Efrâsiyâb’ın peşini bırakmıyor. Zere Denizi’nin civarında bir mağarada yaşadığını duyuyor. Yedi ay hazırlık yapıp denizi geçiyor. Efrâsiyâb suya atlayıp kurtulmak isterken sudan çıkartıp onu öldürtüyor.(7)

Gerçekte ise yiğitler yiğidi Alp Er Tunga, Keyhüsrev tarafından şölene çağrılıp orada hile ile öldürülmüştür. Öyle ki onun karşısına çıkmaya cesâret edemeyenler şölen esnasında hâince öldürmüşlerdir.

Son olarak şunları söyleyebiliriz ki Alp Er Tunga, milleti için yiğitçe savaşıp kahramanca can vermiştir. Şehnâme Destanı unutulmamalıdır ki İranlı şâir Firdevsî tarafından yazılmıştır. M.Ö. 8. yüzyılda bile onun kahramanlıkları unutulmamış, adına yuğ törenleri düzenlenmiştir. Kâşgarlı Mahmud’a kadar Alp Er Tunga’nın kahramanlığı gelmiştir. Günümüzde bile hâlen adını sıkça duyduğumuz bir yiğittir. Şimdi soruyorum size Alp Er Tunga öldü mü?

Kaynakça

(1) Ahmetbeyoğlu, Ali. Altaylardan Kafkaslara Türk Devletleri. İstanbul. 2017.

(2) Ahmetbeyoğlu, Ali. Altaylardan Kafkaslara Türk Devletleri. İstanbul. 2017.

(3) Güngör Erol. Târihte Türkler. İstanbul. 1996.

(4) Ahmetbeyoğlu, Ali. Sorularla Eski Türk Târihi. İstanbul. 2014.

(5) Ahmetbeyoğlu, Ali. Sorularla Eski Türk Târihi. İstanbul. 2014.

(6) Ergin Muharrem. Orhun Kitâbeleri. İstanbul. 2019.

(7) Atsız, Hüseyin Nihal. Türk Edebiyatı Târihi. İstanbul. 1943.

 

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.