“Söz gümüşse sükût altındır.”

Târih ve kültürün insan hayatına en büyük katkısı şüphesiz günlük hayatta işimize yarayacak bilgilerin tabiri câizse hap gibi tesir etmesine imkân tanımasıdır. Târih ve kültürün bize aktardığı bu tecrübe sâdece günlük hayatın basit meselelerini ve ihtilaflarını ortadan kaldırmamızı kolaylaştırmamakta, hayatımızın genel geçer tüm önemli noktalarında bizlere destek olmaktadır. Bir günü kolaylaştıran da medeniyetlerin kuruluşuna imkân veren de târih ve kültürün bize sağladığı tecrübenin kümülatif ilerlemesiyle mümkün olagelmiştir.

Ama nasıl?

Küçüklükten beri öyle ya da böyle bir sebepten dolayı bu veciz söz aklıma geldiğinde garip hissederim. Bu gurebalığın, anlam dünyasındaki yalnızlığımın bende bıraktığı tesirden kaynaklı olduğuna inanıyorum. Şimdiden baktığımda ruhî durumuma yenice anlam veriyorum. Sığ bir bakış açısıyla irdeleyince bu sözde anlaşılmayacak ne var değil mi? Gerçekten güzel bir söz ama düşündüğümüz kadar basit değil aslında. Söz gümüşse sükût altındır ama sükûtu değerli kılan bir anlam olmalı. Sözün gümüş olduğu yerde sükût neden altındır?

İlk bakışta susmak kolay bir eylem gibi görünür. Nitekim bir davranış türü olarak sizden bir şey yapmanızı bile istemez. Zihninizi idare edip konuşmak için gerekli olan sisteminizi zapt edebildiğiniz takdirde susmanın tüm gerekliliklerini sağlamış olursunuz. Görüldüğü üzere susmak fizikî açıdan çok zor bir davranış değildir. Bu konuşma sistemini idare etmek hem bilişsel açıdan hem de fizikî açıdan belli bir çaba ve enerji gerektirir ki daha zor bir süreçtir. Konuşmak daha zor bir davranış iken vecizede ifade olunduğu üzere hiçbir şey yapmamak, susmak öğütlenmiştir. Sizce susmak bir şey yapmamak mıdır, neden öyledir yahut değildir?

Susmak önemli bir davranıştır. Bağlamına göre bazen sosyal açıdan bir gereklilik bazen de kişinin keyfine ve ihtiyaçlarına bağlı bir tercihtir. Bu yazının kapsamı ve bağlamı itibariyle susmanın sosyal açıdan gerekliliği üzerine gitmekten ziyade susmanın kişinin keyfine ve ihtiyaçlarına bağlı bir tercih olması hususuna değineceğiz. Sohbetimizin bundan sonraki kısmını bu bağlamda değerlendirmemizin üslûp birliğini yakalamakta önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.

Konuşmak da susmak da insan hayatında tercih gerektiren davranışlardan önemli iki tanesidir. Bir insanın susmayı tercih etmesi tercih edebileceği başka davranışların ön koşulu da olabilmektedir. Dinlemek de susma ön koşullu davranışlardan bir tanesidir. Dinlemek için önce susmak gerekir. Konuşan bir insanın duyamayacağını ve duyamadığı için dinleyemeyeceğini kolaylıkla ifade edebiliriz. Yukarıdaki vecizeyi ele aldığımızda sükûtun altın kadar değerli olmasının sebeplerinden bir tanesinin de dinlemek davranışına zemin hazırlaması olduğunu düşünüyorum. Bilmem katılır mısınız?

“Dinle sana bir nasihat edeyim,

Hatırdan gönülden geçici olma.”

Târih ve kültür içerdiği tecrübe ve bilgi sayesinde birçok yönden hayatımıza tesir etmektedir. Biz bu bilgi ve tecrübelere okuyarak da ulaşabiliriz ve ulaşıyoruz lâkin bu aktarım sürecine bakıldığında sözlü geleneğin yazılı gelenekten daha kadim olduğu görülmektedir. Bu gelenek ve alışkanlığın günümüzde de tecrübe ve bilgi aktarımında önemli bir rolü olduğunu rahatça ifade edebilmekteyiz.

Sözel iletişimin pratikliği bu yöntemin neden vazgeçilemediğinin de bir vetîresidir bana kalırsa. Ayrıca bu yöntem, sözel iletişim, özellikle okumakla elde edemeyeceğimiz bilgi ve düşünce türlerinin edinilmesinde de önem arz etmektedir. Sözel iletişim genellikle konuşmakla başlar. Bu durum bir nevi işaret fişeği görevini üstlenir. Konuşmayı dinlemek, algılamak, değerlendirmek ve mevcut bilgi birikimler hakkında istişâre etmekle sözel iletişim devam eder. Konuşan kişiyi dinlemek bir âdabı muaşeret meselesi olduğu kadar bilinmeyeni bilmek, düşünülmeyeni düşünmek, fark edilemeyeni fark etmek ve tahayyülde olmayanı hayal etmek açısından elzemdir. Biraz düşünmenizi rica ediyorum. Geçmişte ya da halîhazırdaki iletişimlerinizi lütfen gözden geçiriniz. Dinlemek vasıtası ile öğrendiklerinizin, düşündüklerinizin, fark ettiklerinizin, hayal ettiklerinizin hayatınızda ne kadar önemli yerlere tekabül ettiğini anımsayın. Duygularla, düşüncelerle ve davranışlarla gerçekleşen aktarımın sıcaklığını, etkililiğini ve gerçekliğini değerlendirin lütfen. Okumakla ya da bizâtihi tecrübe etmekle öğrenemediğimiz birçok bilgi, durum, olay ya da varlığa dinlemekle kavuşabildiğimizi tekrar tekrar düşünelim.

Hayat haraketli bir mecradır. Var olanın değişmesi en az var olması kadar önemlidir. Var olduğu haliyle bir zamanlar ihtiyacımızı karşılamakta mahir olan duygu, düşünce, davranış, bilgi ve tahayyüller günün birinde ihtiyaçlarımıza yeterli ölçüde karşılık veremeyebilir. Dinlemek yalnızca olmayanı elde etmek açısından değil yenilenmeyi de güdülemek açısından da çok önemlidir. Çünkü sosyal dünyamızı sâdece yalnız yaşamanın sıkıcılığını gidermek için değil farklı bilgi ve düşünce kaynaklarına ulaşmak amacıyla kurgularız. Bizim anlamlandırmakta ya da fark etmekte zorlandığımız olgulara başkalarının daha kolay ve isabetli cevaplar verebileceği yönündeki kabulümüz ve beklentimiz hayatımızın yadsınamaz bir parçasıdır. İkili ya da çoklu iletişimlerin daha çok sözel iletişim kanalıyla gerçekleştiğini hesaba katarsak dinlemenin önemini bir kat daha fazla vurgulamış olacağız. Değişen dünya ve değişen sosyal münasebetlere olumlu tesirlerine de baktığımızda “dinlemek” davranışının bu yazıyla karşılaşmadan öncesine kıyasla daha ehemmiyetli bir eylem olduğunu daha rahat idrak ve iddia edebilmekteyiz.

Yaşadığımız hayatın ve inandığımız dâvâların doğruluğu, karşılaşılan güçlüklerle sınanmasıyla pekiştirilmektedir. Dinlemek; aktarılan tecrübeleri, bilgileri, davranışları, düşünceleri ve tahayyülleri hayatımızda misafir etmeden bizlere sunmasıyla ele alınan olgunun yenilenmesine zemin hazırlayarak olası karşılaşmada bizleri daha dayanıklı hale getirecektir. Dinlemek terakki için önemlidir. Bunun olumsuzu olan dinlememek bizleri durgunluğa sürükleyecektir. Bilinmelidir ki insanlık târihi ve insanın kendi târihi ele alındığında mevcut varlığın yetersiz geldiğini müşahede ve tecrübe edebiliriz. Dinlemek suretiyle kazandıklarımızın ve dinlememek suretiyle kaybettiklerimizin hesabını yaptığımızda dinlemenin niçin elzem olduğu müşahhas olarak anlamlandıracağımızı iddia ediyorum.

“Mecliste arif ol kelamı dinle,

El iki söyle sen birin söyle.”

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.