“Ey Fakir Uygur, uyan uykun yeter,
Sende mal yok, şimdi gitse can gider.
Bu ölümden kendini kurtarmazsan,
Ah! Senin hâlin nice! Hâlin nice.”
1901 yılının Şubat’ın da Doğu Türkistan’ın Hoten şehrinde dünyâya gelen Mehmet Emin Buğra, çocukluk yıllarından îtibâren Doğu Türkistan halkının içinde bulunduğu ağır koşulları ve bu durum karşısında yaşadığı acı ve çâresizliğini şu şekilde ifâde etmektedir:
“Sağımı solumu fark ettiğim günden îtibâren Çinli memurların Şarkî Türkistan halkına yapmakta olduğu zulüm ve kibirleri ve vatandaşlarının bu durum karşısındaki çâresizliği ve her haktan mahrûmiyetinden çok müteessirdim. Bu dertten çok geceler hayal ve vesveselerle uykusuz sabahlıyordum. Fakat yaşım küçük, bilgim yok, tecrübesiz, maddî ve mânevî yönden güçsüz olduğum için bu dertlerimi hiç kimseye söyleyemiyordum.”
Dindar bir âilede doğan Mehmet Emin Buğra dokuz yaşındayken ilk tahsîlini bitirmiştir. Zâten küçük yaşta babasını kaybetmiş olan Mehmet Emin, bu sırada annesini de kaybetmiştir. Annesinin kaybından ötürü şehrin önde gelen tabiplerinden olan dayısı, onu himâyesi altına almıştır. Dayısının da desteğiyle tahsîline devam eden Mehmet Emin Bey’in dayısının evinde kurulan sohbet masalarında ufku açılmış ve bu sohbetler ona öğrenme aşkı kazandırmıştır. Hatta Çinli yazar Ni Yu Ching’in söylediğine göre Buğra, bölgenin ileri gelen din âlimlerinden dersler almış ve eğitim aldığı vakitlerde üstün zekâsıyla arkadaşları arasından sivrilmiştir. Dînî ilimleri de büyük bir süratle kavrayan Mehmet Emin Buğra genç yaşlarında medresede müderrislik hayâtına başlamıştır. Buğra, yüksek ilmî ve hitâbet yeteneğinden dolayı kısa zamanda Uygur Türklerinde saygın ve nüfuzlu din adamlarına verilen “Hazretim” unvânı ile anılmaya başlanır.
Mehmet Emin Buğra’nın doğduğu ve yetiştiği dönemin şartlarına bakacak olursak; o dönem Türkistan coğrafyasında Rusya ve Çin arasındaki güç mücâdelesi sönmek bilmeyen bir yangına dönüşmüştü. Doğu Türkistan’da ise Çin yine bildiğimiz gibi zulmüne devam ediyordu. Türkler kendi vatan topraklarında her türlü haktan mahrum, ezilmekte, hor görülmekte ve hatta hem yaşam mücâdelesi hem de hak mücâdelesi vermekteydi. İşte bu ortamda doğan ve bu sıkıntıları gören Mehmet Emin Buğra, hep daha iyisini bulmaya ve daha fazlasını öğrenmeye, öğrenirken öğretmeye kendini sorumlu hissediyordu. Fakat onu yetiştirecek ve yönlendirecek kimse yoktu. O milletine en iyi şekilde hizmet etmek için târihini, kültürünü, dînini öğrenerek kendini yetiştiriyordu. Daha iyisini bulmaya çalıştığı için ve dünyânın ahvâlinden haberdar olmak için her bulduğu kaynağı okumaya başlamıştı. Özellikle 1900’lü yılların başında İsmail Gaspıralı’nın önderliğinde başlayan Ceditçilik hareketi de Mehmet Emin Bey’in rûhuna işlemişti. Çağdaş ve millî bir eğitimle kendi milletini, kendi kültürünü tanıyan, hür olan bir gençliğin ne denli önemli olduğunu bilen Mehmet Emin Bey, kendi öğrenim safhasını kenara bırakıp, öğrencilerini teşkîlâtlandırıp siyâsî mücâdele hayâtına ilk adımını atmıştı.
1931 yılında iki öğrencisinden oluşan küçük gizli bir ihtilâl komitesi kurarak çalışmalara başladı. İlk amaçları üye sayısını arttırmak, para toplamak ve silah tedârik etmekti. Çünkü vatanını, milletini, ondan sonra gelecek nesillerin zulüm görmeden, kimlikleri yok edilmeden yaşamasını sağlamak için bunlar lâzımdı. Bu amaç doğrultusunda ve yaklaşık bir yıl süren çalışmalar netîcesinde sayıları üç yüze ulaşmıştı. Elli tâne de eski ama kullanılabilir tüfek temin edebilmişlerdi.
1932 yılına gelindiğinde, ileride Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Başbakanı olacak olan Sabit Damolla daha Türkiye ve Hindistan gezisinden dönmüş ve ihtilâl için çok kıymetli bilgiler getirmişti. Bu bilgileri de hemen Mehmet Emin Buğra ile paylaştı. Bulabildikleri tüm insan ve silah gücüne bu strateji bilgileri de eklemişlerdi. Maddî olarak ellerindekiler yok denecek kadar azdı. Ancak onlar biliyorlardı ki koca Çin Sarayı’nı Kürşad, kırk çerisiyle berâber basmıştı. Bu olay onlara öyle bir îman verdi ki 1933 Kasım’ında Şarkî Türkistan İslâm Cumhuriyeti’ni kurmayı başardılar. Kısa süreli de olsa Doğu Türkistan halkının tüm dünyâya kendilerini Türk, Müslüman ve vatanlarının adının Doğu Türkistan olduğunu haykıran bu devlet, Doğu Türkistan târihinin en önemli kilometre taşlarından biri oldu. Fakat kurulan teşkîlât, özellikle her inkılapçının başına buyruk hareket etmeyesi ve Sovyet Rusya ve Çin’in devreye girmesiyle başarısız oldu. Ayrıca tecrübeli âlimlerin sayısının eksik olmasından dolayı disiplinsiz süren inkılap ve dış güçlerin içeriye sızmasından ötürü netîceye ulaşılamadı.
Mehmet Emin Buğra başarısız olmasına rağmen vatanını, devletini ve milletini savunmak için daha fazla güç toplamak için yola çıktı. Fakat Hindistan’da İngilizler onun faâliyetlerine engel olmuşlardı. Bunun üzerine Mehmet Emin Buğra, 1934 Eylül’ünde Kabil’e geçti. Burada 7 sene kalan Mehmet Emin Bey, bu süre zarfında dünyâda çıkan gazeteleri tâkip etmiş ve okumuştu. Kabil dönemi Mehmet Emin Buğra’nın düşünce ve mücâdele hayâtında bir dönüm noktası olmuştur. Kendisi bu dönemi şu şekilde ifâde temektedir:
“Bu süre içerisinde, gerçek kimliğimi açığa vurmadan, çok sayıda siyâsî ve diplomatik şahsiyetlerle, bilim adamlarıyla, yazarlar ve gazetecilerle tanıştım. Onların yardımıyla birçok Türkçe, Arapça, Farsça eseri okuma imkânı buldum. Dergi ve gazetelerden dünyâdaki siyâsî ve sosyal gelişmeleri izledim.” Aynı zamanda o, burada çok fazla araştırma da yapmıştır. Bu okuma ve araştırmaları netîcesinde Şarkî Türkistan Târihi adlı eserini kaleme almıştır. Aynı zamanda burada Türkiye’nin Kabil büyükelçisi Memduh Şevket Esendal’la görüşür. Onun da yardımları ile on öğrenciyi eğitim almaları üzere Türkiye’ye gönderir. Memduh Şevket Esendal’ın, Mehmet Emin Buğra’nın milliyetçi fikirlerinde büyük etkisinin olduğunu söyleyebiliriz.
Bu dönemde başarısız olduğu millî bağımsızlık hareketinin üstüne düşünüp, tahlil yaparak yeni bir bağımsızlık hareketi için yollar aramaktadır. Buğra bu konular üzerine düşünürken Doğu Türkistan dâvâsının bayrak şahsiyetlerinden biri olacak olan İsa Yusuf Alptekin’in bir Ortadoğu seyahati sonrası Kabil’e uğraması ile bir görüşme gerçekleştirmişlerdir. Yaptıkları istişâre sonucunda mücâdeleye Çin’de devam etme kararı alırlar. Bu karardan ötürü Buğra Hindistan’a geçer ve tutuklanır. Çin’e gitmek şartıyla serbest bırakılan Buğra, millî mücâdele hayâtının yeni bir dönemine, Çin’in savaş dönemi başkenti olan Çongçing’e doğru yola çıkar.
Mehmet Emin Buğra, Çongçing’e geldiğinde İsa Yusuf Alptekin ve Dr. Mesut Sabri Baykozi ile bir araya gelerek bir hareket başlatırlar. Bu hareket Doğu Türkistan’ın siyâsî târihînde “Üç Efendiler Hareketi” olarak adlandırılmaktadır.
Üç Efendiler’in yaptıkları istişareler sonucunda;
- Çin hükümetinden şimdilik bağımsızlık yerine savunma ve dış ilişkiler dışında bütün alanlarda tam yetkiye sâhip “Yüksek Özerklik/Âl-i Muhtariyet” talep edilmesi,
- Dâvânın anlatılması için basın yayın faâliyetlerine hız verilmesi,
- Halkın eğitim ve bilinç düzeyinin bağımsızlık idrâkine ulaştırılması,
- Akabinde temel amaç olan bağımsızlık talebinin gündeme getirilmesi hususlarında fikir birliğine varılır.
Bu fikirlerin yürütülebilmesi için resmî bir teşkîlâta ihtiyaçları vardır. Daha önceden bu gâyeye hizmet eden ve faâliyet hâlinde olan “Yurttaşlar Cemiyeti” adlı derneğin adı “Türkistan Yurttaşlar Cemiyeti” olarak değiştirildi ve çatı teşkîlâtı hâline getirildi. Bunun akabinde yayın faâliyetlerine de başlamaları gerekti. Daha önce İsa Yusuf Alptekin tarafından yayınına başlayan Altay dergisi Buğra’nın başyazarlığında Uygur Türkçesi ve Çince olarak yayınlanmaya devam etti.
Dönemin önemli olaylarından biri de Çin Anayasası için verilen değişiklik önergesidir. Anayasa Hazırlama Komisyonu, yüz seksen maddelik taslak hazırladı ve Üç Efendilerden de öneri ve tekliflerini kendilerine iletmelerini istedi. Üç Efendiler tarafından hazırlanan bir giriş ve on dokuz maddeden oluşan değişiklik önergesi 12 Nisan 1944 târihinde komisyona iletilmiş, temeli Doğu Türkistan’ın özerkliği, temel hakların verilmesi, ayrı bir millet olarak tanınma ve memleketlerine Türkistan denmesi olarak özetlenebilecek bu teklif maddelerinin bilhassa aşağıda yer alan iki maddesi ciddî tartışmalara neden olmuştur.
- Türkistan halkının Türk milletine mensup olduğu açıkça kabul edilsin.
- Anayasanın dördüncü maddesindeki Xinjiang sözü Türkistan olarak değiştirilsin.
Verilen anayasa teklifi kabul edilmemişti. Fakat Çin kamuoyunda hem bir tartışma başlatmıştı hem de Buğra ve Türkistan dâvâsı daha da bilinir hâle gelmişti.
Batı Türkistanlı Ali Han Töre başkanlığında 12 Kasım 1944’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti kuruldu. Doğu Türkistan’a girmesi yasak olan Üç Efendiler, artık yurda dönüşleri için hiçbir engel yoktu. Böylece 11 sene sonra Mehmet Emin Buğra’nın vatan hasreti son buldu.
Doğu Türkistan Cumhuriyeti ile Çin hükümeti arasında 2 Ocak 1946’da 11 Bitim antlaşması imzalandı ve Doğu Türkistan Eyalet hükümeti kuruldu. Buğra kurulan hükümette Îmar Bakanlığına atandı. Bu dönemde Üç Efendiler 19 Aylık Eğitim ve Kültür Dergisi Haziran 2022 Sayı 95 aynı zamanda “Altay Neşriyatevi” adlı bir yayınevi kurdu. Burada hem “Altay” dergisini hem de “Erk” gazetesini çıkarmaya başladılar. Akabinde Kutadgu Bilig eserinin sâhibi olan Yusuf Has Hacip adına, onu ve fikirlerini yaşatmak için bir kütüphane kurdular. Daha sonra Doğu Türkistan’da geziler düzenleyip gençler ve aydınlarla, konferans ve toplantılar yapmışlardır. Bu faâliyetlerden sonra Çin hükümeti Mehmet Emin Buğra’yı tâkip eden ve bu faâliyetlere katılan gençleri tutuklatmış, hapsetmiş ve bir kısmını da işkence yaparak öldürmüştü. 1947’de Çin hükümeti Ruslara karşı güç kazanmak için görevi Üç Efendilere bıraktı. Hükümetin başına Üç Efendiler geçti. Mehmet Emin Buğra aynı görevine devam etti. Buğra’nın da içinde olduğu hükümet “Dilde Birlik” diyerek ilk icrâatlarını eğitim sahasında yapmışlardır. Akabinde Batı Türkistan’la ticâreti yeniden başlaması için çalışmışlardır. Üç Efendiler icrâatlarını yaparken 1948’in temmuz ayında hükümeti lağvettiler. Çin hükümeti komünistlerin ilerlemesinden korkup Hükümet başkanı olan Mesut Sabri Baykozi’nin yerine Rus ve Çin yanlısı olan Burhan Şehidi’yi göreve getirdi. Onun yardımcısı olarak da Mehmet Emin Buğra’yı atadılar. Mehmet Emin Buğra onun yardımcısı olmak istememişti. Fakat İsa Yusuf Alptekin ve Mesut Sabri Baykozi ile yaptıkları görüşme sonucunda bütün milliyetçilerin hükümet dışı kalmaması için bu göreve devam etti. 1949 yılında Burhan Şehidi ve ordu komutanı Tao Zhi-yue’nin komünistlere teslim olacağı anlaşılmıştı. Mehmet Emin Buğra ve arkadaşları da komünistlere teslim olmamak için Urumçi’den ayrılırlar. Hatıralarında bu kararı şöyle anlatmaktadır: “O an var olan ortamda önümüze yalnız şu iki seçenek vardı: Ya Osman Batur ile komünistlere cephe açmalıydık veyâhut geçici olarak yurttan ayrılarak dışarıda elden geldiğince siyâset zemininde mücâdele vermeliydik. Bu seçeneklerden ilki, kuşkusuz bir inkılâpçı için en onurlu yol olduğu bilincinde olmakla birlikte; bu seçeneğin, vatanımız uğruna hayırlı bir sonuç sağlamayacağı kanısına vardık. Şöyle ki: beş, on bin kişilik silahlı güçle Çin ve Rus tarafının sayısız mekanize ve zırhlı kuvvetleri karşısında uzun süre tutunmamıza Türkistan’ın coğrâfî konumu elverişli değildi… Onurlu bir fedâi olarak ölmek nedenli ulu bir vicdânî görev ise, yüce bir umut yolunda fiilen yararlı olabilecek hayatta kalmaları da gereklidir; belki de daha önemlidir. İşte bu düşüncelerle ikinci seçeneği benimsedik.”
Hindistan’a doğru yola çıkan kâfile yolda altmış beş can kaybetmişti. 11 Aralık 1945 günü de Ladak’a ulaşmışlardı. Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin güvenli bir yaşam alanı bulmak için birçok devletle ve insanî yardım kuruluşuyla iletişime geçmişti. Fakat bunlar içinde yine umut kapısı onun öz be öz kardeşi olmuştu. 1951’in aralık ayında Mehmet Emin Buğra ve dâvâ arkadaşlarının da olduğu bir kâfile Türkiye’ye geldi. Türkiye’ye geldiğinde de mücâdelesine devam etti. Burada dergi çıkarmaya devam etti. Tüm dünyâya yapılan zulmü anlatmaya uğraştı, bunun için çabaladı. 1953 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu.
Yine görüyoruz ki hiç durmadan vatanı, milleti için hayâtını kenara bırakmış ve son nefesine kadar milletine yapılan haksızlıkları ve zulümleri yüksek sesle söylemiştir. İlmiyle, gazeteciliğiyle ve en önemlisi dâvâ adamlığıyla Doğu Türkistan dâvâsının önderlerinden olan Mehmet Emin Buğra vatan hasreti ile yanan yüreğiyle 14 Haziran 1965 günü geçirdiği kriz sonucu ebedî hayâta göç etmiştir. Biz biliyoruz ki onların tamamlayamadığı her şeyden biz sorumluyuz. Allah bizlere çelik gibi irâde ve îman versin.
Mehmet Emin Buğra 64 senelik hayâtında millî mücâdelede bulunduğu gibi birçok kıymetli eser yazmıştır. Bunlar: Şarkî Türkistan Târihî, Kalem Küreşi (Nanjing 1945), Doğu Türkistan: Târihî, Coğrâfî ve Şimdiki Durumu (İstanbul 1952), et-Türkistânü’ş-Şarḳıyye mâżîhâ ve ḥâżırühâ (Kahire 1952), el-İslâm ve’l-ḫaṭarü’ş-şüyûʿî (Kahire 1953), Doğu Türkistan’ın Hürriyet Dâvâsı ve Çin Siyâseti (İstanbul 1954), Doğu Türkistan Kızıl Çin Muhtariyetini Reddeder (Ankara 1955), Nidâʾün ile’l-ʿâlemi’l-İslâmî (Kahire 1958), Türk Yurtlarında Arap Fütuhâtı (Ankara 1958), Tibet ve Doğu Türkistan Hakkında Bilinmeyen Siyâsî Konular (Ankara 1959), Taşkent Konferansının İçyüzü ve Komünist Memleketlerdeki Yazarların Durumu (Ankara 1959), Delhi Konferansı ve Tibet (An), eṣ-Ṣırâʿu’l-istiʿmârî beyne Rûsiyâ ve’ṣ-Ṣîn li-ecli Türkistâni’ş-Şarḳıyye (Ankara 1963). Buğra’nın tüm eserleri, yazışmaları, arşiv belgeleri ve hakkında yazılanlar kızı Fatma Buğra ve damadı M. Yunus Buğra tarafından Mehmet Emin Buğra Külliyatı, Bir Arşiv Derlemesi adıyla e-kaynak olarak bir araya getirilmiştir. *
KAYNAKÇA
(1) TRT Avaz. Türk Dünyâsından İzler – Mehmet Emin Buğra. 2012. (https://www.youtube. com/watch?v=494ZAPbEiOk)
(2) Tuncer, Tekin. Hamidullah Muhammed Tarım’ın “Türkistan Tarihitürkistan 1931-1937 İnkılâp Tarihi” Adlı Eserinde Mehmet Emin Buğra. SUTAD. Nisan 2019.
(3) Kırkıl, Emin-Tuncer, Tekin. Üç Efendilerin Nanking ve Doğu Türkistan’daki Mücadeleleri. CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt:17 Sayı:1. Mart 2019.
(4) Gazcıoğlu, Gamze. Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Mücadelesi Ve Mesut Sabri Baykozi. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Ocak 2020
(5) Kurban, Nur Ahmet. Doğu Türkistan Bağımsızlık Davasının Lideri Mehmet Emin Buğra Hareketinin Dinsel Dinamikleri. Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. 2016.
*(bk. Boğaziçi Üniversitesi Ktp, nr. DS793. E2 B84 2005. Kara 1960.)
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.