• Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, Cumhuriyetin 100. yılına armağan olmak üzere bir biyografi dizisi hazırlamaya başladı. Dizinin ilk kitaplarından biri de Beşir Ayvazoğlu tarafından kaleme alınan “Erken Kayan Yıldız: Erol Güngör” adlı kitap oldu. Emîniz ki Ayvazoğlu’nun biyografi hazırlamak konusundaki başarısını ve titizliğini bilenler için, onun kaleminden Erol Güngör’ü okuyacak olma haberi heyecan verici olmuştur. Biz bu yazıda bahsi geçen eseri incelemeyi, okumak isteyenlere bir fikir vermek adına tanıtmayı amaçladık. Tanıtımda kitabın fizikî özelliklerine, içeriğine, yazarın vurguladığı noktalara ve okuyucuda iz bırakacak bölümlere yer verilmiştir.

Büyük boy olmakla berâber 212 sayfadan oluşan bu hacimli eserin içindekiler kısmını şu şekilde özetlemek mümkündür: Sunuş, Önsöz ve Kronoloji bölümlerinden sonra numaralandırılmak sûretiyle 30 başlığa yer verilmiş; ardından Sonsöz, Ekler, Bibliyografya ve Dizin bölümleriyle eser nihâyete ermiştir. Ekler başlığı altında toplamda 5 ek yer almıştır. Bunlardan ilki Refi Cevat Ulunay’ın Erol Güngör’ün kendisine yazdığı mektuba cevâben gazetedeki köşesinde yazdığı “İmzâsız Okuyucuma Cevap” başlıklı yazısıdır. İkincisi Güngör’ün okuyunca büyülendiğini söylediği, Hilmi Ziya Ülken tarafından kaleme alınan “İhtidâ Mevzuu” adlı yazıdır. Üçüncüsü Erol Güngör’ün, yakın arkadaşı Âsaf Hâlet Çelebi’nin ölümünün ardından kaleme aldığı “Çelebi Bir Dostun Ardından” adlı yazısıdır. Dördüncüsü Güngör tarafından Hilmi Ziya Ülken’in ölümünden sonra yazılan “Hilmi Ziya Ülken İçin” başlığını taşıyan yazıdır. Beşinci ve sonuncu ek ise Erol Güngör’ün ardından yazılan şiirlerin yer aldığı “Erol Güngör’e Ağıtlar” başlıklı ektir. Bu ekte Ali Akbaş, Şahin Uçar, Feyzi Halıcı, Gültekin Samanoğlu, Bahaettin Karakoç, Lütfi Şehsuvaroğlu ve İsmail Yakıt’ın şiirlerine yer verilmiştir. Kitapta Erol Güngör’ün tek başına, âilesiyle ya da arkadaşlarıyla olan birçok fotoğrafına yer verilmesi de önemlidir.

Eser bir ‘Erol Güngör Kronolojisi’ ile başlamaktadır. Bu kronolojide gerek Güngör’ün hayâtındaki önemli olaylar gerekse Güngör’ün yaşamı sırasında gerçekleşen siyâsî ve sosyal olaylar yer almaktadır. Erol Güngör’ün doğumundan (25 Kasım 1938) başlayan kronoloji yakın arkadaşı Mehmet Genç’in vefâtı (18 Mart 2021) ile son bulmaktadır. Eserin devâmına baktığımızda ilk bölümde Güngör’ün cenâze töreninin anlatıldığını görmekteyiz. Beşir Ayvazoğlu, kitabındaki bu bölümde kendisinin de katıldığını anladığımız cenâze törenine, törene katılan (Güngör için önemli) isimlerin tören hakkındaki cümlelerine ve hem Erol Güngör’ün vefâtı hem de cenâze töreni ile ilgili gazete ve dergilerde yayımlanan yazılara yer vermiştir. Kitabın devâmındaki birkaç bölümde Erol Güngör’ün âilesi, çocukluğu, ilk gençliği, gençlik yılları ve İstanbul’a üniversite için geldiği ilk zamanlar anlatılmaktadır. Yazar Ayvazoğlu, Erol Güngör’ün okul arkadaşları, onlar vâsıtasıyla tanıştığı diğer arkadaşları, Küllük ve Marmara Kırâathânesi’ndeki çevresi gibi konularda da bilgi vermiştir.

Yazarın neredeyse tüm bölümlerde Erol Güngör’ün hayâtında önemli bir yere sâhip olan isimlerle ilgili bilgiler vermesine rağmen birkaç isimden ayrı başlıklar altında bahsetmesi dikkat çekmektedir. Ayvazoğlu’nun birer bölüm ayırıp Güngör’le olan ilişkilerini aktardığı isimler şu şekildedir: Mehmet Genç, Dündar Taşer, Mümtaz Turhan, Ziya Gökalp, Hilmi Ziya Ülken ve Cemil Meriç. Yazar, adı geçen şahsiyetlerin hem kendileri hem de Erol Güngör’le nerede, nasıl, kim aracılığıyla tanıştıkları, nasıl bir ilişkileri olduğundan bahsetmiştir. Erol Güngör’le ilgili söylenenlerin ve yazılanların kitapta önemli bir yer tuttuğunu ve yazarın bunlara yeri geldikçe titizlikle yer verdiğini de söyleyebiliriz. Yazarın amacının Güngör’ü efsâneleştirerek yâhut da ‘edebiyat yaparak’ anlatmak değil; âilesinin, arkadaşlarının, hocalarının, kısacası yakın çevresinin Güngör hakkındaki his ve düşüncelerinin toplamında ortaya çıkan Erol Güngör’ü tarafsız bir biçimde okura sunmak olduğu göze çarpmaktadır.

Kitapta Erol Güngör’ün yazdığı ilk yazıdan son yazıya, çıkardığı ilk kitaptan son kitaba ve hatta yakın çevresine yazmaya başladığını/yazmayı düşündüğünü söylediği kitaplara kadar, kalemini oynatmaya başladığı ilk andan son âna kadar ne yazıp çizdiyse hepsi hakkında bilgi verilmiştir. Yalnızca ortaya koyduğu eserler değil makalelerini hangi olaylar, kişiler ve eserler hakkında yazdığı da açıklanmıştır. Yazar, bilgi verdiği bu makale ve kitaplar hakkında detaylı sayılabilecek bilgiler vermiş ve bâzı noktalarda makâle ya da kitaptan alıntıları da okuyucuyla paylaşmıştır. Güngör’ün iyi bir dostluk kurduğu şahsiyetlerin yanı sıra anlaşamadığı/kendisine karşı iyi duygular beslemeyen şahsiyetlere de değinilmiş, bu şahsiyetlerin Erol Güngör hakkındaki sözlerinden ve yazılarından bahsedilmiştir. Kitapta Erol Güngör’ün nasıl bir evlât, eş, dost, öğrenci, hoca, yazar, mütercim ve rektör olduğu sorularının cevaplarını da bulmak mümkündür.

Kitaptan öğrendiğimiz kadarıyla Erol Güngör, girdiği her ortamda ağırbaşlılığı ve çekingen duruşuyla, konuşmaktan çok dinlemeyi tercih etmesiyle, konuştuğu zaman herkesin can kulağıyla dinlemek istediği bir ilim adamı olmuş ve gönüllerde taht kurmuştur. Derslerde siyâsetten, siyâsî görüşünden bahsetmeyip yalnızca dersini anlatan bir hoca olduğu için öğrencileri tarafından çok sevilmiş ve cenâzesine kendisinden farklı görüşlere sâhip olan öğrencileri bile gelip ağlamıştır. Eserin okur için en can alıcı, en hüzünlü kısımları elbette ki Erol Güngör’ün ölümü, ölüm haberinin duyulması ve cenâze töreni ile ilgili olan kısımlardır. Sanıyoruz ki bahsi geçen kısımlarda okuyucunun kıymetli Erol hocasının ânî ölümü ve yakın çevresinin üzüntüsü ile ilgili cümlelerde gözlerinin dolmaması mümkün değildir. Kaleme aldığı eserlerdeki sâkin üslûbuyla ve kıymetli fikirleriyle gönlümüzde ve fikir dünyâmızda önemli bir yer edinen Erol Güngör’ü bu vesîleyle rahmetle anıyor, eserin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Türk târihini, Türk kültürünü, Türk dilini, Türk eğitimini, kısacası Türk’e dâir her şeyi en doğru şekilde öğrenmeye, öğretmeye ve geliştirmeye çalışan Erol Güngör’ün anlatıldığı bu eseri herkese tavsiye ediyoruz.

Yazımızın sonunda Erol Güngör’ü Feyzi Halıcı’nın kalemiyle analım:

“Bu rüzgâr ölümün yelesi değil,

Haber uğrun uğrun gelesi değil,

Sabır bağrımızı delesi değil,

Ölüm-kalım neymiş dostlar, bir görün!

Târifsiz acısı, Erol Güngör’ün.”

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.