Başlığa bakarak dergimizin sloganını attığımı düşünmeyin. Bir yolculuğa nasıl çıkılır, yolculuğun kıymeti yol üzerindeyken nasıl anlaşılıyor onu anlatma derdindeyim.

Kendimizce Türk milliyetçiliği yaptığımızı düşündüğümüz bir hayatımız vardı. Millî meselelerde duruşumuzla, kelâmımızla, kalemimizle yazıyor, çiziyorduk.

Bir gün, Denizli’de yayın yapan bir gazetede: “Denizli’de milliyetçi bir kitabevinin açıldığı” yazıyordu. İnanamıyordum! Yıllarca Türk milliyetçilerinin daha fazla okuması gerektiğini anlatmaya çalışan, Türk’ün evinin kitapsız ve kütüphânesiz olmaması gerektiğini haykıran ben, sonunda gönlümden geçen bir yerin açılmasından dolayı büyük bir sevinç içindeydim.

Birkaç defa kitap almaya gidip kitabevini gezerken nasıl heyecanlandığımı anlatamam. Kendi dünyâma ait kitapların varlığı güç vermişti bana. Dergimizin güzel insanlarından Nuri ağabeyin tavsiyesi ile eğitim sürecine dâhil oldum ilerleyen günlerde…

Şimdi diyeceksiniz ki ne eğitimi! Biz zaten her şeyi bilmiyor muyuz? Okumadan, bozkurt işareti yaparak, arabanın arkasına özlü sözler yazarak zaten iş bitmiyor mu?

Böylesine bir eğitimi ben okul hayatımda dahi almadım. Sistem var, kalite var, bilgi var, kitap var, makâle var, tartışma var, münakaşa var. İnsanın kendisini geliştirebileceği ne varsa, bu sistemin içinde.

Ben eğitime başladığımda 30 yaşındaydım. Târihten girdik, kültürden çıktık. Din eğitiminden girdik, sosyolojiden çıktık. Tüm bunların birbiriyle olan bağlantısını ve üzerimizde bıraktığı etkiyi görmenizi isterdim. ‘Yeni Ufuk’lara yolculuk nasıl olurmuş gözlerimizden anlardınız!

Ben okulda da okumuştum, dinlemiştim halbuki İstanbul’un fethini. 1453’te Fatih’in İstanbul’a girişi dışında aklımızda bir şey kalmamıştı. Bir de gemileri karadan yürütmesi. Burada ise neden İstanbul sorusu, neden gemilerin karadan yürütüldüğü mevzusu üzerinde günlerce konuşabiliyorduk. Ve İstanbul’un fethinin nedenini, nasılını, niçinini anlıyorduk. Kur’an’daki bir ayet üzerinde günlerce tartışabiliyorduk. Âyetin inmesinin sebepleri ve o dönem yaşananlarla birlikte âyeti daha iyi anlayabiliyorduk. Sadece ezber değildi çünkü mesele. Mesele, bir şeyi anlamak, idrak etmek ve uygulamaktı.

Gençleri görmenizi çok isterim. Lise ve üniversitede okuyan gençlerin o heyecânını, gözlerindeki ışıltıyı… Dergiye gelmeden önceki halleriyle, geldikten sonra gelişen o süreci… Her anlamda kendilerini geliştiren gençleri gördükçe aklıma Ozan Arif’in şu şiiri geliyor:

Her zaman söylerim, Allah biliyor,

Gençleri görünce yüzüm gülüyor,

Gözümün önüne Başbuğ geliyor,

Ey gençler, Bozkurtlar, sizden vazgeçmem,

Ben size verdiğim sözden vazgeçmem.

İnsanın eğitime ne kadar aç olduğunu yaşayarak görmek beni çok mutlu etti. Derginin, ana felsefelerinden bir tânesi zâten eğitimin herkes için ve her dönem olduğuyla ilgiliydi. ‘Onlar birbirinin öğrencisi ve öğretmenidir’ diyerek herkesin bilgiye, eğitime ihtiyâcı olduğunu vurgulanıyor. Gençler; çeşitli yerlerde kahve içip dedikodu yapmak, zararlı maddelerle tanışıp, nefsine hoş gelecek tonlarca şeyi yapmak yerine bu güzel yerde eğitim alıp kendisini geliştirmeye çalışıyor. İnanın çok ama çok değerli!

Türk milliyetçiliğinin öğrenilecek bir şey olduğunu Yeni Ufuk’ta öğrendim ben. Kendimce çok kitap okuduğumu düşünürken, burada sistemli kitap okumanın ne kadar değerli olduğunu anladım. Birlik içinde hareket edenlerin yumruk gibi olunca neleri başarabileceğini burada gördüm.

Türk’ü burada tanıdım desem kızmazsınız umarım! Türk’ün değerlerini, hassâsiyetlerini, yaşayışını kendi hayâtında uygulamak başkaymış. Türk, başka bir dünyâya açılan kapının anahtarıymış. O kapının anahtarı olmayınca kapıda bekleyip boşa çabalamanın kimseye faydası yokmuş. Türk’ün ayak izlerinin, Türk’ün kalp atışının bu kadar güzel anlatıldığı ve hayâta geçirildiği Yeni Ufuk’ta geçirdiğim her dakika, yaptığımız her sohbet sâlih amel gibi geliyor bana. Yeni Ufuk’tan daha kıymetli vakit geçirdiğim bir yer yok zîra!

Değerli okuyucular. Abarttığımı ya da bir pazarlama taktiği uyguladığımı falan düşünmeyin lütfen. Yüreğimin tam ortasından gelen cümleler bunlar.

Allah ‘Yeni Ufuk’lara doğru yaptığımız yolculuğun mürüvvetini görmeyi nasip etsin…

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.