Her insanın hayâtında belli dönüm noktaları vardır. Yaşadığımız ânın hayatımızın dönüm noktası olacağını, o andan sonraki hayâtımızın genel gidişâtını şekillendireceğini elbette o an bilemiyoruz. Bu dönüm noktaları çoğunlukla bizim gündelik meşakkatlerimiz, koşuşturmacalarımız arasından çıkagelir ve bizimle bütünleşen hatta bizi kuşatarak içine alan bir hal alır. Daha önce hiç gitmediğimiz bir şehirde, hiç bulunmadığımız bir ortamda üstelik hiç de aklımızda olmamasına rağmen karşılaştığımız insanlar birdenbire hayatımızın en mühim şahsiyetleri oluverirler. Bu durum aynı şekilde karşınızdaki kimseler için de en az sizinki kadar net bir şekilde tecelli etmiştir.
Bizce tesâdüfî yahut da rastlantı olarak cereyan eden bu durum, elbette çok evvelce planlanmış, yazılıp-çizilmiş bir senaryonun icrâ edilmeye başlanmasından başka bir şey değildir. Belki de açılan perde aslında târihî seyir içinde hiç kapanmayan bir sahnenin bize açılan kısmından ibâretti. Bu düşünce bizi, bildiğimiz ve becerebildiğimiz ölçüde bize açılan perdenin içini doldurmaya ve var gücümüzle gayret etmeye yöneltti. Başlangıçta kısık seslerden ibâretmiş gibi görünen ve öyle kalacağına kesin gözüyle bakılan bu mütevâzı gayretler, memleketin birçok noktasındaki pek çok münzevî kimse için “Yeni bir Ufuk” tâyin etmeye başladı. Aynı dertten mustarip olan, farklı zaman ve mekânlarda aynı hissiyatlar içinde bulunan kimseler biraz evvel bahsettiğimiz “tesâdüfî hâdiseler ve rastlantılar” sonucu bir araya gelmeye başladıkça meselenin ehemmiyeti de daha net bir şekilde şeffaflaşarak zihinlere oturmaya başlamıştı. Bu andan îtibâren yapılması gerekenler ve izlenilmesi gereken istikamet artık akışına bırakılamayacak kadar ciddi bir mesele hâlini almıştı. Bu ciddiyeti bize kazandıran, her adımı bir sonraki için temel yapmayı öğreten ve bugün atılan o temeller üzerine büyük büyük binâları inşâ etme ufkunu bize sağlayan üç-beş yapraklık bir dergiden başkası değildi. Bu dergi; o güne kadar anlatılan bütün hikâyelerin, bütün efsânelerin ve bütün kahramanların hem ete kemiğe bürünmüş hâli hem de en hissiyatlı tarafı idi. Ortada, “yazısı yayınlanmayan yazar dergi çıkarır” yaklaşımından öte bir ıstırap vardı ki bu vaziyet hiç de küçümsenecek türden değildi.
Ülkü erlerinin sînesindeki derin ıstırap, küçük bir gruba büyükçe adımlar atma ve büyük sözler söyleme mesûliyeti yükledi. Bu mesûliyet bir mecbûriyet hâline dönüşerek vazîfeden kaçan alçaktır şiarıyla birlikte çelikten bir zırha büründüğünde ıstırapların netîcesi olan amatör bir yayın onlarca vilâyette yüzlerce kişinin eline geçip gönlüne sirâyet etmeye başlamıştı bile. Üstelik eline aldığı bu amatör yayın aracı ile heyecanlanan, mutlu olan ve geleceğe dâir ümit besleyen sadece bizim neslimiz değildi. O hiç kapanmayan tiyatro sahnesinin perdelerini ilk açan nesil bizlerden çok daha heyecanlı bir şekilde yeniden besmele çektiğinde her şey daha da farklılaşmış, derin bir anlam ve ruh kazanmıştı. Yeni Ufuk, üç beş aceminin birkaç satır karaladığı bir dergi olmanın ötesinde, etrafında bir araya gelen kalabalıkların hızla kalabalık olmaktan uzaklaşarak bir bütün hâlini almaya başlaması neticesinde bir dergiden çok daha fazlası olmayı çok kısa bir sürede başarmıştı.
Yeni Ufuk’la tanışıklığını rastlantı ve tesâdüfî olarak değerlendiren, hayâta dâir birazcık da olsa muhakeme yapma zahmetinde olmayan çoğu kimse kalabalıklar içinden sıyrılamadan öylece gelip geçti. Onlar, belki de nasîbi başka yerde olanlar yahut da sırası henüz gelmeyenlerdi. Sırası gelenler, nasîbi olanlar, bir arada yol yürümenin lezzetini tadanlar şimdilerde Yeni Ufuk dergisinin yüzüncü sayısına dokunmak için gün sayıyor.
Yeni Ufuk dergisi hem yüzüncü sayısına ulaşması hem de şu âna kadar oluşan muhtevâsı sebebiyle yakın siyâsî tarihimizde çıkan dergiler içinde bir adım önde olacaktır. İlk kez burada kalem oynatan genç yazarların önümüzdeki on yıllarda Türkiye’nin ve Türk milliyetçiliği hareketinin önemli fikir ve düşünce insanları olacağı göz önünde bulundurulduğunda ise derginin önemi bir kat daha artmaktadır. Yeni Ufuk, etrafında oluşan ve oluşacak olan yayın organları ile genel olarak Türk siyâsî târihi, özelde ise Türk milliyetçiliği ile alakalı çalışma yapacakların başucu kaynaklarından olacaktır.
Her sayısı kıymetli olan dergimizin sembolik ve bir o kadar da anlamlı olan yüzüncü sayısı vesîlesiyle dergimizin bu günlere gelmesinde zerre emeği olan herkese çok teşekkür ediyorum. Nice yüzüncü sayılarda buluşmak ümîdiyle…
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.