Yeni bir hikâye yazılıyor. Bunun şu sıralar pek farkında değiliz. Hikâyenin mutlu sonla mı biteceği ya da yarıda kesilip kesilmeyeceği şu an için belli değil. Hikâyenin türünü biraz kestirsek de sonunu bilmemize imkân yok. Emin olduğumuz tek şey; hikâyenin daha yeni başladığı.
Şu an elinizde tuttuğunuz, hikâyemizin başrolü Yeni Ufuk dergisi yüzüncü sayısına ulaştı. Türkiye’de yüz sayı dergi çıkarmanın kendisi başlı başına bir hikâyeyken bu derginin konusu gereği etkilerini tam târif edebilmemiz için biraz daha zaman gerekecek. Türk târihi ya da Türk milliyetçiliği târihinden bakıldığında kısa bir süredir yayımlanan Yeni Ufuk dergisi, başarıları ve başarısızlıkları bir yana, iddiası ve fikrine duyduğu müthiş güven ile yolculuğuna devam ediyor. Bu yolculuğun sonuçlarından bağımsız olarak da konuşulmaya değer pek çok tarafı var.
Dokuzuncu yaşına yaklaşan Yeni Ufuk dergisinin neden çıktığı ve bu süre boyunca neler yaptığını bir yazıya sığdırmak zor olacaktır. Ama birkaç temel bakış açısını ve onu farklı kılan ilkelerin neler olduğunu yeniden hatırlayabiliriz. Ben, derginin eski bir il temsilcisiyim. Nasip oldu, derginin yolculuğuna yakından şâhitlik etme fırsatı buldum. Şüphesiz, ilk sayıyı elimize aldığımızda işin buralara varacağını düşünmemiştik. Türk milliyetçiliği târihinde bu sayıları görmüş dergi gerçekten çok azdır ve hepsi de gücü nispetinde Türk milliyetçiliği külliyatına ve milliyetçi pratiğe katkı sağlamışlardır. Her şeyden önce Yeni Ufuk dergisi de kendisini bu târihin bir parçası sayıyor ve bu silsilenin sıkı, nitelikli, etki üreten bir halkası olma niyetini her seferinde ifâde ediyor.
Yeni Ufuk dergisini incelemeye başladığımızda gözümüze ilk çarpan derginin kapakları oluyor. Derginin çoğu sayısında, âbide şahsiyetlerin büyük fotoğrafları dikkat çeken manşetlerle kapakları süslüyor. Geçen yüz sayıda, ayın konusuyla alâkalı ya da o ay içinde vefat etmiş fikir, sanat, siyâset ve mücâdele insanlarının kapaktan anıldığı ve dergi içerisinde konuyla ilgili yazıların bulunduğu sayılar ağırlığı oluşturuyor. Dergide kapaktan verilen konu ya da şahsiyet, o ayın sayısı için özel olarak kaleme alınmakta ve çoğunlukla o yazıları genç Türk milliyetçileri yazmaktadır. Türklüğe büyük hizmetleri olmuş kişileri hem kocaman fotoğrafların olduğu kapaklarla duyuran hem de etraflı yazılarla inceleyen derginin böylece bu isimlere yaptığı atıfla kendisini de bu isimlerin mücâdelelerinin bugünkü izdüşümüne oturtmak istediği anlaşılıyor. Çok alışık olmadığımız tarzda ve sıklıkta devam eden bu anma ve yeniden hatırlatma çabası, samimi bir ahde vefanın ötesinde, yayın kurulunun ciddi bir fikrî geri beslenmesinin olduğunu da gösteriyor. Her biri neredeyse tablo gibi olan Yeni Ufuk kapaklarında, ele alınan konu ya da şahsiyet adeta bağırıyor gibidir. Ciddi bir müktesebata ve ancak bunun getirdiği bir özgüvene dayanabilecek Yeni Ufuk sayıları, hemen hemen her sayısında Türklüğün meselelerini ve Türklüğe hizmet etmiş kişileri yüksek sesle ele almayı sürdürüyor.
Yeni Ufuk dergisinin dikkat çeken bir başka özelliği ise şu an hayatta olmayan fikir, ilim ve sanat adamlarının bâzı eski yazılarını iktibas etmesidir. Her sayısında çok önceleri yayımlanmış birkaç yazının yer almasına özen gösteren dergi, böylelikle, çoğunluğumuzun unuttuğu ve önemini hâlâ koruyan metinleri yeniden okurlara sunmuş oluyor. Bu durumun bir diğer getirisi, derginin büyük kısmında yer alan yeni yazılarla birlikte dönemler arası sembolik bir bağ kurulması oluyor. Yayın kurulunun, eski yazıların yeni dergide yayımlanması ile fikrin geleneğine, metinler ve meseleler arasındaki irtibata ve fikrin tekâmül hatlarına vurgu yapmayı amaçladığı anlaşılıyor. Derginin, benzerlerinde pek rastlamadığımız şekilde eski metinlere atfettiği önemden, Türk milliyetçiliği fikrinin bugünkü teorik seyrine ve pratiğine yönelik ciddi kaygıları taşıdığını anlıyoruz. Çünkü bu hassasiyette fikrî iz takibi yapma ve geleneklilik vurgusu ancak sıkı bir bugün eleştirisini ve samimi bir telaşı gösterir.
Yeni Ufuk dergisindeki bâzı yazılarda ve temsilcilerinin yaptığı açıklamalarda sürekli ifade ettikleri bir diğer husus ise milliyetçilik eğitimi meselesidir. Derginin ısrarla altını çizdiği bu meseleyle de diğer yayınlardan ayrıldığını görüyoruz. Çünkü Yeni Ufuk dergisi; milliyetçiliği, belli bir eğitimin sonunda ulaşılacak bir seviye olarak görüyor. İhtiyacımız olan tipin ağaçta yetişmediğini ya da bakkalda satılmadığının altını çizen dergiye göre milliyetçilik; bir müfredata dayanır ve bir formasyon sonucunda kişide belirir. Bu iddiasıyla birlikte derginin, nispeten dinamik dönemlerimizden konu ve kavramları sayfalarına taşıması kadar tartışmalı güncel mevzularda da görüşler ileri sürmekten geri durmadığını görüyoruz. Elbette bunların başlıcası kimin Türk milliyetçisi olduğu ve nasıl olunacağı konusundaki derginin açık beyanlarıdır.
Geçen yüz sayıda pek çok genç milliyetçinin ilk kalem tecrübelerini edindiği, fikrin heyecânının yaşandığı ve aynı heyecânı paylaşanların buluştuğu bir okula dönüşen Yeni Ufuk dergisi, Türk milletine duyduğu derin sevginin ve bu sevginin beraberinde getirdiği sorumlulukları elinden geldiğince yerine getirmeye devam edecektir. Türk milletinin büyük bir çoğunluğu özgürlüğüne kavuşmuş olsa da hâlâ Doğu Türkistan’da çok büyük bir Türk kütlesi esâret altında yaşamaktadır. Irak ve Suriye Türkmenlerinin geleceği hâlâ belirsiz ve türlü tehlikeler içindedir. Kırım Türkleri ve nice Türk ülkeleri hâlâ Rus işgali altındadır. İran’da Fars tahakkümü devam etmektedir. Kısacası Türklüğün dertleri çoktur ve bizden azimli çalışmalar beklemektedir. Bu mânâda daha yolun başında bile değiliz. Ama ümitvarız. Bütün bu meselelerin inançlı ve becerikli Türk çocuklarının elinde çözüm bulacağına inanıyoruz. Bu inancımızı târihimiz pekiştiriyor. Yeni Ufuk Dergisi gibi dergiler çok sayıda milliyetçinin yetişmesine vesile olarak Türklüğün geleceğinde muhakkak belirleyici olacaktır.
Son olarak, 100’üncü sayısı çıkan Yeni Ufuk dergisini tebrik ediyor, bu süre boyunca dergiye emek vermiş, tashihçisinden tasarımcısına, editörlerinden dağıtıcılarına kadar bütün dergi çalışanlarına büyük bir özveriyle çıkardıkları dergiler için teşekkür ediyorum. 2010’ların Türkiye’sinde milleti için çalışmanın lezzetini duydukları ve aynı lezzetten bize de bahsettikleri için Yeni Ufuk âilesine en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Nice yüzüncü, iki yüzüncü, üç yüzüncü sayılara…
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.