Bu dünya ümit dünyâsıdır, ne için ümitsiz olalım?

Bir önceki yazımızda Kadim okullarında uygulanan eğitimlerden, bu eğitimlerin çağa uygun olmayışından ve ezbere dayalı eğitim anlayışına sâhip olduğundan bahsetmiştik. İsmail Bey’in de bu düzenin değişmesi, yenilenmesi gerektiği düşüncesinde olduğunu; araştırmaları, karşılaştırmaları sonucunda birtakım fikirler ürettiğine değinmiştik. Bu yazımızda da Cedit okullarının durumundan bahsedeceğiz ve Gaspıralı’nın okulunda nelere önem verdiğini anlamaya çalışacağız.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Cedit hareketi de bir ihtiyaçtan doğmuştu. Çarlık esâreti altında yaşayan Türklerin aldıkları eğitim, onları herhangi bir kalkınmadan uzakta tutuyordu. Hâli hazırdaki okullar görevlerini tam anlamıyla yerine getiremedikleri için İsmail Gaspıralı, Cedit okullarını kurdu. Bu okulun temel amacı, çağın gerekliliklerine ve ilme uygun bir eğitim yapmak, Rusya’daki Türklere öncelikle okuma yazma öğretmek ve akabinde gereken diğer bilgileri vererek nesilleri yetiştirmek olmuştur.

Okulun Fizikî Durumu Nasıl Olmalıdır?

Okulun dışından yâni fizikî özelliklerinden başlayacak olursak burada da önem verilen unsurlar olduğunu görürüz. İsmail Gaspıralı Bey, köydeki veya şehirdeki okul nereye kurulacaksa en güzel binânın mektep olmasını istemiştir hatta bunu şu şekilde ifade etmektedir: “…Ekser mekteplerimiz hayvanlara münâsip ahırlar sûretindedir; bunları ıslah ve tâmir edip sıbyanı rahat ettirmek bizim borcumuzdur. Şehrin ve karyenin (köyün) en güzel binâsı mektep olmalıdır. Çünkü en mukaddes binâ budur. Mektep sıbyan bağı (çocuk bahçesi) sıbyan Kabe’sidir. Cümle (bütün) mekteplerimizde sıbyana cedit usûl hükmünce ders edilmesini murat etmelidir (ders verilmesi arzu edilmelidir). Gerek olan fenler bu usûl ile yengil (kolayca) tahsil ediliyor.”[1]

Onun dışında mektebin nasıl olması ve içinde neler bulunması gerektiği de şu maddelerle açıklanmıştır.

  1. Mektep pencereleri büyük ve sınıfın içi aydınlık olmalıdır.
  2. Döşemesi temiz ve kışın sıcak olmalıdır.
  3. Öğrenciler için oturacak sandalye ve çalışmak için masa olmalıdır.

ç. Derste kullanmak için tebeşirli tahta olmalıdır.

  1. Öğretmen, cemaate ve büyüklere başvurup mektebi hoş hale getirmelidir.[2]

Öğrenmenin gerçekleştiği ortam da neyin nasıl öğretildiği kadar önemlidir. Öğrencilerin boylarına uygun masa ve sandalyelerde oturmaları, öğretmenin dersi anlatırken tahtayı veya herhangi başka bir materyali kullanması, sınıfın çok sıcak ya da çok soğuk olmaması, ders ortamının çok loş veya aşırı aydınlık olmaması öğrencinin dikkatini ve öğrenme sürecini olumlu etkileyen hususlardır.

Okulun Kuralları Nelerdi?

Cedit okullarının yeni bir anlayışla ortaya çıkması sebebiyle yeni kuralları olmuştur. Kadim okullarında uygulananın aksine bâzı kurallar bu okulun amacının yenilik ve ilme uygunluk olduğunu bize gösterir. Ayrıca bu okulda öğretmene ve öğrenciye de kıymet verilir. Önemli olduğunu düşündüğüm bâzı kurallar üzerine birkaç söz etmek istiyorum.

İlk olarak okula başlayacak öğrencinin kaydedilmesinde geçerli olan kurala bakalım: “Okul, yılda iki sefer öğrenci kaydetmektedir”[3] . Bunun öncelikli sebebi, derslerin bireysel olarak yapılmamasından dolayı öğrencinin diğerlerinden geri kalmamasıdır. Kadim okullarında dersler bireysel olarak yapıldığı için yıl içinde öğrenci ne zaman mektebe gelirse o zaman kaydedilmekteydi. Bu da sınıfta bir düzenin olmamasının ve öğretmenin belirlenmiş bir programa göre ders işlememesinin bir ispâtı olmaktadır.

İkinci olarak “bir öğretmene en fazla 30 öğrenci verilmesi” kuralıdır. Öğretmene çok öğrenci verilmesi demek öğretmenin performansını tam ortaya koyamaması, öğrencilerine tam anlamıyla dokunamaması demektir. Sınıf mevcudu uygun sayıda olduğunda ders aktif olarak işlenir, her öğrenciyi derse dahil etme fırsatı doğar, öğrencilere daha fazla uygulama yaptırılabilir bu da sağlıklı öğrenmelerin gerçekleşmesine yardımcı olur.

Üçüncü olarak “bir günde bir dersten, en fazla bir saat ya da kırk beş dakika görülmelidir. Aksi, öğrencide bıkkınlık ve yılgınlığa yol açar” ve “bir günde, en fazla, sabahtan üç saat, öğleden sonra iki saat olmak üzere toplam beş saat ders yapılmalıdır. Teneffüsler on dakika, öğle arası kırk beş dakika olacaktır” kuralı öğrenciler için önemli kurallardan biridir. Küçük çocukların dikkat süreleri kısadır. Saatlerce hiç ara vermeden ders işlemek, ders içinde farklı etkinlikler yapmamak öğrenciler için zulüm olur. Sabahtan akşama kadar okulda vakit geçirmek ve çocuğa oyun oynayacak vakit bırakmamak da eğitime faydalı olan bir durum değildir. Bu kurallar ayrıca Cedit okullarının pedagojiye uygun olarak hazırlandığının bir ispâtıdır.

Dördüncü olarak “öğretimde bireysel ilerleme değil grup olarak sınıf hâlinde ilerleme ve başarı önemlidir” kuralı da yenilikçi düşüncenin sonuçlarındandır. Kadim okullarında öğretmen öğrencileriyle tek tek ders işlemekteydi ve her öğrencinin seviyesi farklıydı. Bu kural sâyesinde Cedit okullarında öğretmen sınıfın hepsiyle aynı anda aynı derse başlayıp aynı şeyleri öğretmektedir. Bu sâyede öğrenciler birbirlerine yardımcı olabilmektedir, ayrıca sınıfta rekâbet ortamı da oluşmaktadır. O yaş grubundaki öğrenciler rekâbet duygusunu severler ve bu durum iyi yönetilebilirse rekâbet duygusu, olumlu şekilde kullanılabilmektedir.

Beşinci olarak “her dersin sınavı olmalıdır” ve “her haftanın sonunda öğrencinin o haftaki başarı durumunu gösteren bir belge verilmelidir” kuralı eğitim öğretim için çok önemli iki kuraldır. Bu kurallar okulda ölçme değerlendirme yapıldığını gösterir. Ölçme değerlendirme sâyesinde bir öğretmen öğrencisinin neyi öğrenip öğrenmediğini anlayabilmektedir ve gerekli gördüğü yerlere tekrar değinebilmektedir. Cedit okullarına ölçme değerlendirmenin gelmesi öğrencilerin eksik olduğu yerlerin tespit edilmesinde, eğitim programındaki ve öğretmendeki eksikliklerin tespit edilmesinde kolaylık sağlamıştır.

Okulun diğer kuralları da şu şekildedir.

  1. Dînî bilgiler öncelikli olmakla birlikte öğrenciye sağlam bir okuma yazma eğitimi vermek ve günlük ihtiyâca uygun bilgileri sunmak amaçlanır.
  2. Sâdece erkek çocukları değil, kız çocukları da okutulmalıdır.
  3. Cuma günü ve millî bayramlarda okul tâtil olmalı; yazın ya okul kapanmalı ya da dersler hafifletilmelidir.

ç. Öğrenciyi dövmemek ve azarlamamak gerekir. Dersi öğretmek için ceza değil teşvik gerekir.

  1. Namaz sûreleri dışında ezbere yer verilmemeli, öğrencinin konuyu anlaması ve nakledebilmesi üzerinde durulmalıdır.
  2. Yazma ve okuma dersleri toplu olarak yapılmalıdır.
  3. Temel eğitim için beş sene çoktur, iki sene yeterlidir. Diğer üç senede çeşitli zanaatlar öğretilmelidir.
  4. Bir konu tam öğrenilmeden diğerine geçilmemelidir.

ğ. Eğitim bütün sınıflar ve öğrenciler için aynı anda başlayıp aynı anda biter.

  1. Her dersin sınavı olmalıdır.

ı. Okuma yazma öğretildikten sonra ilk olarak Türkçenin kuralları, ardından Rusça ve Arapçanın kuralları öğretilmelidir.[4]

Cedit Okullarında Öğrencilere Neler Öğretilirdi?

Cedit okullarında, öğrencilere ilk olarak okuma yazma öğretimi verilmekteydi. Bunun yeterli olmadığı görüşüne sâhip olan İsmail Bey elbette ki yeni okulunun eğitim programına başka dersleri de eklemiştir. Bu derslere baktığımızda Kur’an, din dersleri, peygamberler târihi, İslâm târihi, Türk halkları târihi, aritmetik, tabiat bilimi, coğrafya ve hijyen derslerinin olduğunu görmekteyiz. Bu dersler program dâhilinde dört yıla bölünmüştür. Her kademede belirli saatlerde işlenmektedir. Okulun birinci yılında, öğrencilere ilk olarak okuma yazma dersleri verilirdi. Bunun yanında birinci sınıflara din, aritmetik ve hijyen dersleri okutulmaktaydı. İkinci sınıflara ise okuma ve yazmalarını geliştirmek amacıyla okuma yazma dersleri ayrı olarak verilirdi. Ayrıca Kur’an, din, peygamberler târihi, aritmetik ve hijyen dersleri de gösterilmekteydi. Üçüncü sınıfta öğrencilerin yazma becerileri geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bunun için yazma dersleri devam etmekteydi. Ek olarak Kur’an, din, İslam târihi, aritmetik, tabiat bilimi, coğrafya ve hijyen dersleri işlenmekteydi. Burada dikkat edersek İslam tarihi, coğrafya ve tabiat bilimi dersleri yeni eklenmiştir. Bu da Cedit okullarının zorluğunun kademe kademe arttırıldığını göstermektedir. Son sınıfta ise öğrencilerin akıcı okuma becerilerini geliştirmek amacıyla okuma dersi tekrar koyulmuştur. Bunun yanında ise yazma, Kur’an, din, İslam târihi, Türk halkları târihi, aritmetik, tabiat bilimi, coğrafya ve hijyen dersleri işlenmekteydi.

Program incelendiğinde dînî derslerin ağırlıklı olarak işlendiğini görmekteyiz. Bunun sebebi ise doğru bir dînî eğitimin çocuğun yetişmesinde ne kadar önemli olduğunun anlaşılmasındandır. Yanlış verilen dînî eğitimin toplumu ne kadar kötü etkilediğini medreselerin durumundan anlayan Gaspıralı, doğru bir eğitimle halkın desteğini de alacağını düşünmüştür. Ayrıca verilen derslerden anladığımız kadarıyla matematik, coğrafya, tabiat bilimi derslerinin işlenmesi okulun ilimden uzak olmadığının ve Çarlık Rusya’sının Türk kelimesini yasaklamasına rağmen Türk târihi dersi koyması Cedit hareketinin milliyetçiliğinin de ispatıdır.

Cedit Okullarında Okuma Yazma Öğretimi Nasıl Yapılırdı?

Okulun hedeflerine baktığımızda ilk olarak okuma yazma öğretimini görüyoruz. Çünkü okuma yazma bilmek kişinin etrafındakileri okuyabileceği, diğer bilgilere bu bilgisini kullanarak ulaşabileceği anlamına gelir. Okuma yazma öğretiminin kuralların aşağıdaki maddelerdeki gibidir.

  1. Elifbanın hepsi birden verilmez. Başta 3-5 harf yeterlidir. Öğretilen harfler öğrenciye iyice belletilmelidir.
  2. İlk dersten îtibâren yazıya başlanmalıdır.
  3. Okuma yazma öğretimi basamaklar şeklinde öğretilmelidir.

ç. Harfler verildikten sonra mutlaka kendi dilimizden kelimeler gösterilmelidir.[5]

Bu kurallar günümüzde de geçerliliğini sürdürmektedir. Cedit okullarında öğrencilere “usul-i savti” denilen bir yöntemle yaklaşık 40 günlük bir sürede okuma yazma öğretilmekteydi. Bu yöntemde ilk olarak öğrenciye anlamlı heceler, kelimeler oluşturulabilecek birtakım harfler verilir bu harflerin çıkış yerleri öğrenciye mutlaka hissettirilirdi. Burada harfi hissetmekten kastımız öğrencinin harfi kulağıyla duyduğunda seçebilmesi, ayırt edebilmesidir. Böylece öğrenci duyduğunu yazarken zorluk çekmeyecektir. Harfler kulakla hissedildikten sonra hemen mutlaka yazıya başlanmalıdır. Okuma ve yazma eş zamanlı olarak öğrenilirse daha kolay ve kalıcı öğrenilmektedir. Belirlenen harfler öğretildikten sonra harflerin baştaki, ortadaki ve sondaki yazılışları öğretilmekteydi. Ardından bu harflerle anlamlı heceler ve kısa kelimeler oluşturulmaktaydı ve bu sâyede öğrenilen yeni bilgiler öğrencide kalıcı olarak yer etmekteydi. Harflerin öğretilmesinde belirli bir aşamadan sonra “dikte” dediğimiz yani öğretmenin söylediğini öğrencinin duyduğu şekilde yazması etkinliğine mutlaka yer verilmiştir.

Bir harf grubu tam anlamıyla öğrenilmeden diğer grubun harfleri Cedit okullarında verilmemekteydi. İşlenen konuların hepsinde bütün sınıfın konuyu anlamasına özen gösterilmekteydi. Öğrenciler tarafından öğrenilen harflere yenileri eklendikçe yapılan etkinlikler de çeşitlilik göstermekteydi. Örneğin oluşturulan heceler veya kelimelerin daha uzun olması gibi… Etkinliklerde kullanılan hece veya kelimelerin anlamlı birer kelime olmaları ayrıyeten önemli bir noktadır. Çünkü anlamsız hece ve kelimeler öğrencinin gözünde canlanmaz, sâdece harfleri birleştirmiş olur. Bu yüzden ileriki zamanlarda okuduğunu anlama problemleri yaşayabilir. Şimdiki okuma yazma öğretiminde öğrencilere belirlenen harf grupları verilmeye başlanınca rastgele herhangi bir anlamı olmayan heceler ve kelimeler verilmektedir. Bu durumda yukarıdaki cümle bahsettiğimiz okuduğunu anlama problemlerine yol açmaktadır. Türkiye’deki öğrencilerde ciddi oranda okuduğunu anlama problemleri yaşandığı her yıl yapılan sınavların incelenmesinde ortaya çıkmaktadır.

Okuma yazma öğretiminde en önemli noktalardan birisi de öğrencinin okuduğunu anlayabilmesi ve anlatabilmesidir. Metni okuyan öğrencimiz metinde neler geçtiğini, kahramanları, olayın nerede yaşandığı sorularına hızla cevap verebilmelidir. Cedit okullarında da bu beceriyi öğrenciye kazandırmak için etkinlikler yapılmıştır. Sesli okuma alıştırmalarına bütün sınıf katılmıştır ve metin parçalar hâlinde okunmuştur.

İkinci yazımızın sonunda bütün söyleyeceklerimizi toparlayacak olursak Cedit okullarının yola koyulurken belirlediği hedeflerine ulaştığını söyleyebilir, yetişen Ceditçilerin sayısından da bunu anlayabiliriz. Kadim okullarının yetersizliğinden kaynaklanan vaziyeti değiştirme amacıyla çıkılmış bu yolda İsmail Gaspıralı Bey, dönemin şartları göz önünde bulundurulursa çok mühim bir iş başarmıştır. Cedit okullarında uygulanan sistemi, okuma yazma kurallarını veya okulun işleyişindeki diğer kuralları bu yazımızda okuduk. Okulun öğrenciye ve öğretmene kıymet verdiğini ve öğrencinin yaşı îtibâriyle içinde bulunduğu gelişim evrelerinin o dönemde göz ardı edilmediğini; ders saatlerinden, kurallardan veyahut programların hazırlanışından anlayabiliriz.

Bu okullar yıllar geçtikçe pek çok aydın yetiştirmiştir. Bugün ismini duyduğumuz, Türk milletine büyük hizmetler etmiş aydınlar bu okullarda yetişmiştir. Buradan da anlıyoruz ki Cedit okulları sâdece dersleri iyi anlatmakla kalmamış, güçlü bir millî şuur aşılamıştır. Bir milletin kaderinin yetişmiş insanlarda olduğunu gören İsmail Bey bu konuda verdiği hizmetle Türk milletinin son 200 yılının belki de en etkili ve en önemli şahsiyetlerindendir. Onun yetiştirdiği nesiller şehit nesli olmuştur. Çünkü Çarlık arkasından gelen Sovyet Rusya bulduğu bütün Cedit aydınını şehit etmiştir. Ruhları şad olsun.

[1] Gaspıralı, İsmail. Seçilmiş Eserleri-4: Eğitim Yazıları.Sf.468 Neşre hazırlayan: Yavuz Akpınar. Ötüken Neşriyat. İstanbul 2017. A.E. Sf. 483.

[2] A.E. Sf. 483.

[3] A.E. Sf. 464.

[4] Mehmet Soyuçok. Usul-i Cedit’te Okuma Yazma Öğretimi. Millî Kültür Araştırmaları Dergisi. C.3.S.1.2019. Sf: 5

[5] A.E. Sf.464

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.