Bir milletin çocukları şüphesiz geleceğinin teminatıdır ve yetiştirilmesine ne kadar önem verilirse milletin istikbali de o ölçüde parlak olacaktır. Türk milleti de bu gerçeğin farkında olduğundan olsa gerek bu konu üzerine onlarca atasözü ve deyim üretmiş, destanlarında ve halk hikayelerinde çocuk yetiştirme üzerine harika misaller oluşturmuştur. Örneğin Dede Korkut’a bakacak olursak Oğuz Türkleri her çocuğu özel bir ilgi ile yetiştiriyor; onlara geçmişteki atalarının kahramanlıkları anlatılıyor, Boğaç’ın millete zarar verebilecek olan kızgın bir boğayı ortadan kaldırması örneğinde olduğu gibi kahramanlık yapmaları halinde isim veriliyordu. Destanların, özellikle Oğuz Kağan Destanı’nda, hemen hepsinde kahramanımızın çocukluğundan itibaren nasıl özenle yetiştirilip milletini türlü sıkıntılarından kurtardığına şahitlik ederiz. Yılların tecrübe süzgecinden geçip günümüze gelen atasözü ve deyimlerimizde de “Ağaç yaşken eğilir” örneğinde görüldüğü üzere çocuk yetiştirmeye ne kadar önem verildiği açıktır. Dilerseniz bir de tarihimize göz atalım.

Tarihimiz, Türk milletinin büyük faydalarını gördüğü kahraman evlatlarıyla doludur. Bu büyük kahramanların çocukluklarına bakacak olursak yukarıda bahsettiğimiz önem verilmiş, tarih bilinci kazanmış, millî kültür ile büyümüş ve büyüdüğünde de milliyet aşkına gark olmuşlardır. Bu sayede yaptıkları büyük işler ile milletimizin gönlüne taht kurmuş ve unutulmazlardan olmuşlardır. Bununla beraber Türk milletini yeterince tanıyamamış kendine yabancı kimseler de çıkmamış değildir. Bu kimselerin düştüğü gafletlerle de Türk milletinin başına olmadık işler açmıştır. Birinciler olmasa ikincilerin yaptığı hatalarla belki de Türk milleti çoktan tarih sahnesinden silinmiş olurdu.

Şu misalleri vererek yukarıdaki dediklerimi somutlaştırmak isterim. Orhun yazıtlarında Türk milletinin kendine dönmesi çağrısı yapılır ve aksi takdirde vatanını kaybedeceği, istikbalinin yok olacağı gibi felaketlerden söz edilir. Bunların geçmişte olduğu yine olabileceği belirtilir. İstiklal harbimizi hatırlayalım, kongrelerde gündeme gelen mandacılık fikri vardı bir de Türklüğün kendi kendini kurtarabileceği fikri. Birincisini savunanlar ya Türk milletini yeterince tanıyamadıklarından yahut da ihanet içinde bulunduklarından bu fikri savunmuş olmalılar. Ancak her iki durumda bu fikir millî varlığımıza büyük bir tehdittir. İkincisini savunanlara gelecek olursak onlar, az önce bahis olunan Türk milletinin büyük faydalarını gördüğü kahraman evlatlarındandırlar.

Tarihimizden, deneyimlerin aktarıldığı halk hikayeleri ile deyim ve atasözlerimizden, milletin kendi ürünü olan destanlarımızdan kısaca söz ettik. Bunları göz önüne alarak yetiştirecek olduğumuz çocukların Türk milletinin kaderini etkileyeceğini ve onu tanıdığı ölçüde yıldızını parlatacağını unutmamak gerekir. Ancak son yıllarda çocukların yetişme tarzına baktığımızda dehşete düşmemek elde değildir. Yabancı kültürlerin imgeleriyle harmanlanmış çizgi filmler, milli benliğimize aykırı hasletler taşıyan çocuk kitapları, yapmacık kahramanlar(!) yaratan küresel filmler ile sosyal medyanın vurduğu darbeler gelecek nesillerimizi bizden koparıyor. Kendinden uzak, milletine yabancı yetişen nesiller bir milletin kıyameti değildir de nedir?

Bu kıyamete çareyi yine kendi tarih ve kültürümüzde saklı görüyorum. Yukarda bahsedilen İstiklal harbinin önderliğini yapmış, Türk milletini bir yalımın içinden çekip çıkarmış olan Gazi Paşa’nın ‘’Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler başarmak için kendinde kuvvet bulacaktır.’’ sözü yazımızın ana fikrini hülasa eder niteliktedir. Bu güzel ve anlamlı sözle yazımı noktalıyorken bütün çocuklara Atatürk’ün bir hediyesi olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı da kutluyorum. Millî kültürümüzün yansıtılacağı ve taze bedenlere Türklük şuurunun aşılanacağı nice 23 Nisanlara.

TTK

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.