Toplumların kendilerine özgü olan gelenek ve göreneklerini nesillere aktarmasıyla ister sözlü ister yazılı oluşan maddî ve manevî her şey kültür olarak adlandırılır. Kültür toplumun, milletlerin adeta kimliğidir. Toplumun yaşaması ve ayakta kalması için nesillerimize kültür aktarımını doğru ve net bir şekilde yapmalıyız. Bir milleti tanımak için ilk önce kültürüne bakarız. Bu yüzden kültürümüzü korumak nesillerin bağlılığıyla olur… Farklı kültürleri öğrenmek ve onlar hakkında bilgi sahibi olmak zor değildir.
Kültürleri tanıtmak için yazılan kültür yazıları, makale ve kitap sayesinde bireyler kültürler hakkında kolayca bilgi sahibi olabilirler. Farklı kültürleri tanımak, onlar hakkında bilgi sahibi olmak insanın hayata bakış açısını geliştirerek dünyayı algılama şeklini değiştirmeye yardımcı olup aynı zamanda daha çok kültür konuları hakkında bilgi edinme isteği uyandırır. Çünkü ne kadar çok araştırma ve bilgi edinirsek o kadar merak duygumuz artar.
İnsanoğlu hayatı bildiği ve öğrendiği kadar algılar, ne kadar çok okursak ve öğrenirsek o kadar hayata geniş pencereden bakarız. İnsanlar kendilerini değiştirmek ve geliştirmek için okuyup bakışını değiştirebilir. Genel kültür yazılarını okumak kişide muhakeme becerisini kazandırır. Kültür toplum ruhudur. Ruhsuz beden ne ise kültürsüz toplumda odur. Toplumu meydana getiren kültürümüzdür. Kültürümüze sahip çıkmak her ferdin vazifesidir. İdealist bir toplum olmak için kültürümüze hâkim olmak zorundayız.
Türkmen kültürü çok zengin bir kültürdür. Türkmen kültürü açısından en zengin bölgelerden biri de Kerkük şehridir.
Türkmen Kültüründe Hoyratlar ve Mȃniler
Mȃni, Güney Doğu Anadolu bölgesinde hoyrat diye adlandırılmıştır. Hoyratlar Kerkük edebiyatında nazım şeklinde ve yedi heceden oluşmaktadır. (4+3, 3+4, çok azda 2+5) rastlanmıştır. Nadir olarak 8 heceli hoyratlarda vardır. Hoyratların önemli özelliklerinden biri de cinaslı olmalarıdır. Cinassız hoyratlar da vardır. Hoyratlar farklı tarzlarla çok özel bir ahenk ve ezgi ile okunur. Okunuş usulleri sadece Kerkük hoyratlarına mahsusutur. Hoyrat okumaya başladıkları zaman ilk “Ağamağam” şeklinde başlarlar. Hoyrat Türkmen toplumunda sevinç, üzüntü, yiğitlik, medih ve hikmetli sözleri dile getirir. Ama en çok işlenen Aşk ve Gurbet konusudur. Aşk konusunda hoyratçı sevgilisinin güzelliğini, cilvesini, duruşunu ve uğrunda çektiği acıyı, ona olan özlemini ve yaşanması mümkünken yaşayamadığı acıyı samimi bir şekilde anlatır. Hoyrat örneği:
Aya benzer
Cemalu aya benzer
Kirpikleru oh olıp
Kaşlaru yaya benzer
Güldü yarı
Ağladı güldü yarı
Leblerin bal tasıdır
Cemalin gül diyȃrı
Gözden kara
Sürmedi gözden kara
Bir sürmesiz göz gördüm
Sürmeli gözden kara
Men deyanım
Köskü aç men deyanım
Hüsnü gören yanarmış
Koy görüm men de yanım
Türkmen Kültüründe Masallar
Kerkük’te masal yerine matal deyimi kullanılır. Türkmen kültürünü ve edebiyatının önemli bir bölümünü oluşturan masalların kaynağı nerden geldiği belli değildir. Sözlü geleneği ifade eden masallar anlatıcılar tarafından yalın biçimde anlatılmıştır. Yüz yıllar boyu süren bu gelenek derleyiciler tarafından tespit edilip yazılı kaynaklara dökülmektedir. Uzun uzun anlatılan masal türü yanında kısa masal türleri de vardır. Masal “hikâye, efsane ve destan” olmak üzere 3 bölüme ayrılmaktadır ve insan hayatında önemli yerleri vardır. Masallar hayal ve olağanüstü olay olmasına rağmen insanın doğduğu havasını taşımış olup o ülkenin hayal gücünü masallar yoluyla ifade etmektedir. Masallar çocuklar için okutulan eğlenceli olmasına rağmen didaktik eğitici ve öğretici özelliği de vardır. Masallarda değişmeyen hayvan kahramanlar bulunmaktadır. Bunlar “keçi, horoz, tavuk, tavşan ve tilki” bunun yanında kahraman şahsiyetlerde bulunmaktadır. Bunlar “keloğlan, padişah kızı, zengin çocuk, fakir çocuk, peri kızı, gulyabani” gibi şahsiyetlerdir. Masallar anlatılırken kısa ve yalın cümlelerle anlatılması çocukların hafızalarına kayıtlı olmasını sağlamaktadır. Masal anlatımı her yörenin ağız özelliklerine ve hayal gücüne göre değişiklik göstermektedir. Masallar da Kerkük ağzına özgü geçmiş zaman “dı, di, du, dü” ve şimdiki zamanla anlatılır. Kerkük masallarında ve her bölgede olduğu gibi tekerlemeler, söz kalıpları ve deyimler farklılık göstermektedir. Bu tekerlemelere çok mühim görev yüklemişlerdir. Tekerlemeler masalın başında söylenerek dinleyicinin dikkatini toplayarak ve masala ısındırmak için söylenir. Bu klişe sözler dinleyicinin kulağına hoş gelerek dikkatini anlatıcıya verir.
Kerkük masal ağızlarında bu tarz tekerleme ile masala başlarlar:
Bir varıydı, bir yoxuydu. Yalan gerçekten çoxuydu. Yalanı qoydular çuvala, dayadılar duvara. Gerçeği qoydular qavluğa, astılar qazuğa. Aman aman içinde, qerbil saman içinde. Deve berberliğ eder, eski hamam içinde. Hamamçının tası yox, peştamalın ortası yox. Birreye vurdular palanı, ottuzki yerden çektiler qolanı. Dedi: eşq ossun veya efferim, nece uydurduv bu yalanı? Kerkük masalının sonunda kullanılan bir deyim: “Men de gettim, mene bir şey vermediler” Masallarda uzun sözün kısa anlatılmasında kullanılır: “ne başıvızı ağırdım”
Türkmen Kültüründe (Leyleler) Ninniler
Türkiye Türkçesindeki ninni Kerkük Türkleri arasında leyle diye adlandırılmaktadır. Kerkük’te çocukları uyuturken belirli bir ezgi eşliğinde söylenen leyleler başında, ortasında ve sonunda “leyle balam leyle” veya “ülle balam ülle” söylenir. Aile içinde bir sıkıntı var ise o anki duruma göre ağıt şeklinde söylenir. Ağıt dediğimiz sazlamağ dörtlükleri insanın ruhunu derinden etkiler. Leyleler sadece çocuğu uyutmak için değil bazı bölgelerde farklı konularda da leyle söylerlerle “dua, arzulama, dilek, sevme (oxşama), hastalık, nazardan korunma” gibi çeşitli konularda da dörtlükler söylenebilir. Kadınların süslü motiflerle söylemeleri sadece çocukları uyutmak için değil kendilerinin de ruhun boşalarak rahatlamalarını sağlar. Duygulu anlatım ile dil estetiği bakımından sözlü geleneği yaşatmaktadır. Ninni Örneği:
Balam yatıb gül kimin
Uzanıptı dal kimin
Yol dögerem senivçin
Duvana abdal kimin
Nenem leyle eylesin
Leyle bilmez neylesin?
Eger leyle bilmezse
Beşik desin belesin
Leylev leyle ederem
Leylev Haqtan dilerem
Seni veren Xudadan
Can sağlığı dilerem
Şirin düşer
Yay oxa şirin düşer
Sen yat men leyle edim
Görsev ne şirin düşer
Türkmen Kültüründe Ata Sözleri
Edebiyatın olmazsa olmazlarında biri de Atasözleridir. Atasözleri eskiden atalarımızın söylediği sözlerdir. Yıllar öncesinde yaşayan atalarımız gördükleri, duydukları ve yaşadıkları olayları söylemişlerdir. Günümüz halk arasında tekrarlana tekrarlana söylenmiş ve dilimizin bir parçası haline gelmiştir. Atasözleri, milletin unsurunu oluşturur. Bilgi ile düşüncenin doğruluğunu ortaya çıkaran ve dilbilgisi bakımından kısa ve özlü cümlelerle anlatılırken bu sebepten dolayı kolayca hatırlanır halk arasında yaşantımızda anlatım canlılığı kazandırır. Sözler dizimi dilimizin bir parçası olmasından ziyade atasözlerinin içerdiği duygu ve düşünce ile her ferdin kafasını besleyerek önce eğitim ve daha sonra olgunlaşmasını sağlamaktadır. Atasözleri bizlere geçmişi, geleceği, dünü, bugünü, yarını anlatın sözlerdir. Kerkük’te Atasözünün karşılığı “eskiler söylemiş, eskiler sözü ve bizden öncekilerin sözü” şeklinde ifade ederler. Türkmenler arasında gündelik yaşantımızda konuşma sırasında konuşmayı kesmeden uygun ve güzel bir kalıp ile atasözünü dile getirir. Halk arasında konuşma esnasında birbirlerine öğüt vermek, yol göstermek, hikmet, ibret, tecrübe, bilgi gibi birçok konuda söylenir. Güçlü bir yapıya sahip olan atalar sözü kelime anlamı bakımından büyük bir değere sahiptir. Yazılı edebiyatımız içinde büyük bir hazine olduğu unutulmamalıdır.
Türkmen Atasözünden Örnekler:
Ac aman bilmez, Uşağı zaman bilmez.
Beyyük su calar, Kuçik ayağ bular.
Qız yalan oğlan yalan, Ümrüme düştü talan.
Nenem ellere versin, Babam ellerden alsın.
Adam olacğ uşağ baxışınnan bel
Türkmen Kültüründe Tekerlemeler
Halk edebiyatı ürünlerinin birçok türü vardır. Tekerleme seyirlik ve eğlendiricidir, çocuklar yuvarlak halka halinde bir küme oluşturarak tekerlemeler söyler. Türkmenler arasında “uşağ me’nileri” denir. Tekerlemeler kendi aralarında konulara ayrılır, bir kısmı renklerin, parmak adlarının ve rakamlardan oluşan çocukların hafızalarına kolayca yerleştirerek ezberlediği eğitici-öğretici bir amaçla meydana gelmiştir. Türkmenlerin tekerleme karşılığında başka bir deyim kullanmazlar. Tekerlemeleri çocuklar arasında kış-yaz fark etmeksizin oynarken söylenen en güzel eğlence aracıdır. Sözlü halk edebiyatının çocuk geleneğinde önem taşıyan tekerlemeler, bazen yalnızca kafiye gereği taşıyan kelime veya sesler bulunur. Örnekler:
Axçı buxçu
Nenev babav sanduqçu
Bir sanduq yap menimçi
Ene pene lüp pene
Verdi ehmed şıx sene
En pen püf
Allah bir yağış ele
Dam duvarı yaş ele
Paşa qızı geçende
Babıcını yaş ele
Bibi su
Su geti
El yattı
Gün battı
Ete ete
Sarı sebete
Yımırta qoydum
Hanı cüce
Türkmen Edebiyatında Bilmece
Halk edebiyatının sözlü geleneğini oluşturan en yaygın kümelerinden biridir. Düşünce zekâ ve dikkat testleri yanında eğlence ve oyun niteliği açısından halk edebiyatının önemli türlerinden biridir. Türkmenler arasında Bilmeceye ‘Tapmaca’ denilir. Fiil kökünden oluşmaktadır. Bu sözcüğü Azerbaycan Türk camiasının yoğun olduğu İran’ın Tebriz, Azerbaycan Cumhuriyeti ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde yaşayan topluluklar da kullanır.
Tapmaca oyunu, genellikle kış aylarının soğuk günlerinde yaşça büyük nine ve teyzeler tarafından çocukları soba kenarına toplayıp hem eğlenmek hem de hoş vakit geçirmek için oynanan bir oyundur. Tapmaca oynuna başlamadan önce “Tap nedi-tapış nedi? = Bul nedir- buluş nedir?” diye kalıplaşmış bir deyim ile sorulur. Bunu duyan dinleyiciler pür dikkat ile dinlerler. Sorulan tapmacanın çözümünü bulabilmek için ip ucu isterler. Tapmacalar dil ve ağız özelliklerini taşıyan mensur ve manzum biçimdedir. Nesir halindeki tapmacalar da uyak düzeni vardır. Bazı tapmacalar ölçü ve kafiye itibariyle meydana geldiği için yozlaşmada günümüze kadar gelmektedir. Örnekler:
Ağ odada, sarı ilan (lamba)
Axşam geli, sebbeh gider (Uyku)
Altı su, üstü ataş (Nargile)
Cennet’ten çıxmaz (Çocuk)
Dişleri var dişlemez (Tarak)
Dunya altınnan geçer (Kalem)
Gece gunduz resim yapar (Ayna)
Türkmen Kültüründe Mutfak
Bugün Türkmenler Uluğ Türkistan’ın merkezinde, Türkmenistan’da, Tacikistan’da, Özbekistan’da, Karakalpakistan’da, Kazakistan’da, Hıtay’da, Afganistan’da, İran’da, Suriye’de, Stavropol’da, Astraganda ve ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde geniş bir coğrafyada yaşamaktadırlar. Bütün Türk boylarında olduğu gibi Türkmenlerde ekmeğin çok önemli bir yeri vardır. Başlıca ekmek çeşitleri mayalı hamurdan yapılan çörek, mayasız olarak yapılan petir, yağlı petir ve külçedir. Ekmek tüketimi yemeğe oranla çoktur. Ekmekten sonra etli, sütlü ve pirinçli yemekler gelir. Tandır, Türkmenlerin ekmek pişirdikleri ocaktır. Bu her evde vardır. Herkes ekmeğini evinde pişirir. Tandırda ekmek pişirilirken misafir gelirse, misafire ekmek ikram edilir. Misafir ekmeği iki eliyle koparmalıdır. Tek elle koparmak günah sayılır. Ayrıca ilk pişen ekmeği de kimseye vermezler. Hamuru hazırlamak için önce “kendirik” denilen bir dokuma üzerine un kepeğinden ayrılmak için elenir. Elekten geçirilen un, tepsi biçiminde “hamir çanak” denilen tahta bir kap içine konulup; su, tuz ve maya ile yoğrulur. Ekmeğin daha iyi pişmesi için “dürtgüç” denilen, ucunda birkaç çivi bulunan aygıtla hamur üzerinde delikler açılır. Ekmek, yemek yanında yenildiği gibi; ekmekten et, süt ve türevleriyle çeşitli yemekler de pişirilir. Türkmenler konukları geldiğinde ya da karşılıklı ziyaretlerinde öncelikle çay ikram ederler. Bu genelde yeşil çaydır. Çay, “çeynek” adı verilen özel kaplarda içilir. Çay kış aylarında olduğu kadar, yaz aylarında da harareti gidermesi özelliğiyle çokça tüketilir.
KAYNAKÇA
Saatçi, Suphi. Kerkük Çocuk Folkloru. Ötüken Neşriyat. 2008
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.