“İnsanın boğazının düğümlenmesinin ne demek olduğunu şimdi anlıyorum.”

Sonunda, Mehmet sorulara bir cevap verebilmişti. Bu cevap karşısında bu kez susan taraf Ali’ydi. İlk defa arkadaşının gözlerinden böyle yaşların dökülüp gittiğini görüyordu. Bir cesaretle Mehmet’in omzuna elini koydu ve “Ne oldu sana, nedir bu hal?” diye belki de kırk defa arkadaşına yönelttiği soruyu kırk birinci kez sordu. Mehmet önce gözlerinde belirip sonra tüm vücuduna hızla yayılan bir öfkeyle şöyle dedi: “Dikmişler heykelini, teröristin heykeli dikilir mi hiç?” O zaman Ali bunca durgunluğun, hüznün ve öfkenin sebebini anladı. Evet dikmişlerdi, bir teröristin heykelini dikmişlerdi. Hem de bu kişi Eruh’a düzenlenen baskının planlanmasını yapan ve yürüten kişiydi, Mahsum Korkmaz’dı.

Takvim yaprakları şimdi büyük bir hızla PKK’nın ilk eyleminin yapıldığı 1984 yılına doğru savruluyordu. Tarih 15 Ağustos 1984. Hiç kimse bu tarihin bu kadar hafızalarda kalıcı olacağı bilmeden güne uyanmış, her zamanki günlük telaşlarla bir günü daha bitiriyordu. Türkiye haritasının güneyindeki iki il ise 15 Ağustos’un kalıcı ve yakıcı izlerinin kendi sınırları içindeki olaylarla gerçekleşeceğini bilmiyordu. Siirt’in Eruh, Hakkari’nin Şemdinli ilçesi için bugün farklı bir gündü, hatırlamak istemeyecekleri derecede farklı ve kötü. Saatler büyük bir hızla akıp 21.30’u göstermeye başladığında gökyüzünün karardığına yeryüzünün çökmediğine pişman olacağı bir katliamın gerçekleşmesinin vakti gelmişti. Teröristler ilçe merkezine doğru yönelmiş ve silah sesleri etrafta yankılanmaya başlamıştı. Silah seslerini duyan köylüler, kan davalı iki ailenin çatıştığını düşünmüştü. Teröristler ise bu sırada büyük bir hızla ilerlemiş ve camileri, kahvehaneleri basmıştı. Camilerde hoparlörlerden Türkçe, Kürtçe ve Arapça propaganda yapmaya başlayan teröristler, kahvehanelerde de vatandaşları esir alıp propagandalarını yaptılar. Böylece insanlar tahminlerinde yanıldıklarını ve işin bir aile çatışması olmadığını anladılar. “Sizi kurtarmaya geldik, sizin için geldik” diyen teröristleri dinleyen vatandaşlar, camiden gelen bir anonsla bu sefer daha da ürkmeye başladılar. “Dikkat dikkat Ziraat Bankası Müdürü Sezai Yılmaz, çok acele bankaya gel! Gelmemen halinde elimizde olan eşin ve çocuğun yarım saat içinde öldürülecektir.” Evet, halkı kurtarmaya gelenler, onların paralarına da talipti. Bankayı soymak için kasayı patlayıcılarla patlatmaya kalkışmışlardı ama kasayı yine açamamışlardı. Anahtarın müdürde olduğunu öğrenince de bütün köyde onu aramışlardı.  Banka müdürü ise bu anonsu saatlerdir saklandığı tavuk kümesinde duymuştu ama onlara yardım edemez, onların devletin bankasını soymalarına da yardım edemezdi. İçinde büyük bir korku ve acıyla teslim olmadı. Oğlunu dizinden vurdular, eşinin de bileziklerini alıp kaçtılar ama bankayı soyamadılar. Saldırıda jandarmada yazı işlerinde görevli Erzincanlı Jandarma Onbaşı Süleyman Aydın şehit düştü ve böylece PKK terör eylemlerinin ilkini yapmıştı. Halkla ilişkisi çok iyi olan yazıcı Süleyman Aydın’ın ardından ismi ilçe merkezindeki bir caddeye verildi. İlçe meydanında da saat kulesi yapıldı.

Peki, adını terör eylemleri ile duyuran, onca cana mal olan PKK kısaca ne?

Kürdistan İşçi Partisi (PKK), şiddeti aracı olarak kullanan Marksist-Leninist bir terör örgütüdür. Hedefi, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Bölgelerini de kapsayan Irak, İran ve Suriye üzerinde bir Kürt Devleti kurmaktır. 25 Kasım 1978’de Diyarbakır Fis köyünde gerçekleştirilen toplantı ile PKK terör örgütünün kurulmasının girişimleri gerçekleşmiştir. Terör örgütü 1984 senesindeki Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlayıp 1989 senesine kadarki süreçte yerel halka karşı bir terör uygulamıştır. PKK terör örgütünün buradaki amacı örgütün desteklenmesiydi.

PKK’nın teşkilat yapısını analiz edersek eğer, siyasi kanadı olan Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi (ERNK) ve askeri kanadı olan Halk Kurtuluş Ordusu (ARGK) ve bunların alt birimlerinden oluştuğunu görürüz. Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi (ERNK), Kürdistan Yurtsever İşçiler Birliği, Kürdistan Yurtsever Gençlik Birliği ve Kürdistan Yurtsever Birliği adlı yapıların çatısı konumundadır. ERNK memur, işçi, gençler gibi halk kesiminden destek sağlayıp eleman kazanmayı hedef alır. Yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerini de böylece gerçekleştirir.  ARGK ise örgütün silahlı kanadıdır. Burada eyalet komutanları, bölge komutanları vardır. Büyük şehirlerdeki eylemler, yurt dışındaki kamplar, hepsi bu birimin çatısı altında sevk ve idare edilip yaptırılır.

PKK, 2002 senesinde KADEK (Kürdistan Özgürlük ve Demokrasi Kongresi), 2003 senesinde Kongra-Gel (Halk Kongresi) isim değişikliklerini almıştır. Fakat 2005 senesinde tekrardan PKK olarak ismini kullanmaya başlamıştır. Örgütün kuruluşu ve ilk genel sekreteri ise Abdullah Öcalan’dır. Örgütün bunca zamandır var olmasının altında yatan etkene de inersek bunun örgütün gelir kaynaklarına bağlı olduğunu görürüz.  Bu gelirleri de yaptıkları soygun ve gasplarla, yandaş devletlerin yardımıyla sağlamaktadırlar. İngiliz polisi ve narkotikten sorumlu haber alma örgütü NCIS (National Criminal Intelligence Servise) PKK’ya dair çok önemli bir veri tespit etmiştir. Terör örgütü PKK bu verilere göre Avrupa Birliği’nde satılan eroinden yarı yarıya sorumludur[1]. Ayrıca örgüt birçok iş adamı ve zenginden haraç almakta buradan da ciddi bir gelir elde etmektedir. Doğu ve Güneydoğu’da birçok ticari kuruluşa yaptığı baskı ve tehditle güya onlardan “vergi” almaktadır.

Peki, bu örgütün komutanlarından olan Mahsum Korkmaz ya da kod adıyla Agit kimdir necidir? Kendisi 1956 Diyarbakır Silvan doğumlu. Ailesinin Batman’a taşınmasıyla birlikte PKK’ya katılır.  70’li yılların başında “Kürdistan Devrimcileri” diye yaygın adıyla “Apocular” diye tanınan grupla tanışır. PKK’nın en gözde militanlarından olur.  28 Mart günü Gabar Dağı’nda gece 24 kişilik bir grupla yürürken yine PKK’lı teröristler tarafından öldürülür. Uzun süre örgüt içinde Mahsum Korkmaz’ın ölümü tartışılır. Şemdin Sakık bu ölümü Apo adlı kitabında anlatır ve suçlunun kendi aralarından Feyzi Aslan olduğunu söyler. Apo ise Feyzi’yi bütün bunlara rağmen mükafatlandırır.

Evet, Mehmet’i gördüğünde sarsan o heykel terörist Mahsum Korkmaz’ın. 15 Ağustos 1984’ün 30. Yıl dönümünde Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Yolçatı köyünde bu teröristin heykeli dikildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı heykelin dikilmesinin ardından “terör örgütü propagandası yapıldığı” gerekçesiyle kapsamlı bir soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında Lice Sulh Ceza Mahkemesi’nden heykele suç eşyası olduğu gerekçesiyle el konulması kararı talep edildi. Talep üzerine Lice Sulh Ceza Mahkemesi, heykele el konulması kararı verdi. Heykel 4 gün Türk topraklarında sergilendi. Yapılan operasyonla PKK’lı Mahsum Korkmaz heykeli yıkıldı. Direnen göstericiler ekiplere zorluk çıkardı ve günün sonunda 1 ölü 1’i asker 3 yaralı meydana geldi.

Son olarak; “Evet, teröristin heykeli de dikilirmiş, diktiler.”

[1]Güngör, Uğur Tayfur. Türkiye’de Gençlerin Terör Örgütlerine Katılma Nedenleri Ve Sonuçları. Yüksek Lisans Tezi. Selçuk Üniversitesi, 2010.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.