Sekiz senedir şampiyon olamayan Fenerbahçe’nin, daha da önemlisi Fenerbahçelilerin ıstırabı nedir? Bu durum daha ne kadar sürecek? Bahsettiğimiz elbette çok yönlü bir sorun fakat biz bugün konumuz gereği Fenerbahçe’nin asırlık evi Kadıköy’ün deplasmana dönüşmesini Akonuşacağız.
Efendim bilirsiniz amatör küme takımı bile olsanız evinizde oynadığınız maç her zaman daha rahattır çünkü sahayı bilirsiniz, rüzgâr nerden eser kestirmek zor değildir. Top nerede rahat sürülür tümsek nerededir hepsi artık ezberinizdedir. Sahaya dair kas hafızanız oluşmuştur.
Uzun otobüs veyahut uçak yolculukları yapmadığınız için yorgun da değilsinizdir. En önemlisi taraftar desteği her daim arkanızdadır. Haksız olsanız bile! Hakem aleyhinize düdük çaldığında veyahut karşı taraf atağa çıktığında ıslık korosuyla çok güzel baskı yapabilirsiniz. Sloganlara da yansımıştır bu durum aslında: “Burası Kadıköy Buradan Çıkış yok!”. Yani evinde maç oynamak hem taraftara hem de topçulara sanki gerçekten “evini” koruyor gibi bir motivasyon sunuyor.
Olaya tersinden bakarsak da deplasmana gitmek her zaman daha zordur. Bilinmeze giden uzun yolculuklar ve her an sizinle dalga geçmeye hazır taraftar. Evinde olmanın rahatlığıyla top koşturan karşı takımla rekabet edebilmenin zorluğu vesaire.
Normal şartlarda Fenerbahçe gibi büyük takımlar için evinde oynamak ise küçük takımlara nazaran çok daha rahattır. Stadınız daha büyüktür, akustiği daha güzeldir, taraftar sayınız çoktur ve köklü mâzîniz sayesinde taraftarın duyduğu mensûbiyet şuuru bambaşkadır.
Fakat “normal şartlarda” dedim çünkü sekiz yıldır şampiyon olamamanın faturasını yönetime kesen taraftarlar maça gitmeyip takımı bahsettiğimiz atmosferden mahrum bırakarak bir nevi yönetimi cezalandırmaktadır. En ufak hatada kendi topçusunu ıslıklar, ilk mağlubiyette yönetim istifa sloganları gecikmez. Yani artık taraftarının önünde oynamak Fenerbahçe için daha zor bir hâle gelmiştir. Adeta ezelî rakibinin stadında oynuyormuşçasına bir zorluktur bu.
Son iki sezondur iyi gidişatın etkisiyle tribünler tekrar dolmaya ve taraftar takımına tekrar sahip çıkmaya başlamış gibi görünüyor. Burada karşılıklı bir etki söz konusu. İyi futbol ve iyi yönetim taraftarı mutlu ediyor, mutlu taraftar da takımı motive ediyor ve ortaya daha iyi futbol çıkıyor. Günün sonunda Kadıköy tekrardan rakipler için adeta cehenneme dönüşmüş oluyor.
Peki neden bir sayfa bunu anlattık?
Özellikle soğuk savaşın başladığı yıllardan beri süregelen fikir savaşlarında Türk milliyetçiliği maçı evinde oynadığını unutmuştur da ondan!
23 Cumhuriyetin Kuruluşu, 44 Türkçülük-Turancılık Davası, 68 Olayları ve 80 Darbesi. Cumhuriyet tarihinde ideolojiler için en belirgin kırılma noktaları diyebiliriz. Bu dört olayın en büyük ortak noktası ise başrollerden birinin her zaman Türk milliyetçiliği olmasıdır. Yani Anadolu denen coğrafyada yapılacak her maçta taraflardan birisi mutlaka milliyetçilik olmuştur. İlk üç maçın kazananı ne kadar Türk milliyetçiliği olmuş olsa da 80 darbesi için aynısını söylemek pek mümkün değildir. Hâlâ alnımız ak başımız dik olarak Türk milliyetçiliği yapabiliyorsak elbette bunun müsebbibi 80 darbesindeki onurlu duruşumuz ve taviz vermeyen tavrımızdır. Fakat 80 darbesiyle başsız kalan milliyetçilerin toparlanması 90’ların ortalarına kadar sürmüş, 97’de Başbuğ Alparslan Türkeş’in rahmetli olmasıyla da bu toparlanma yarım kalmıştır. 97’den günümüze ise özü unutturulan, parça pinçik edilen bir Milliyetçi Hareket görüyoruz.
2023 Türkiye’sine baktığımızda yirmi altı yıldır atlatılan bütün badirelere rağmen Anadolu coğrafyasında söz söylemek isteyen herkesin sahada Türk milliyetçileri ile karşılaşması ve yenmesi şart gibi görünüyor fakat bu noktada birbiriyle derdi olmaya on bir tane milliyetçi bulamadığımız için sahadaki görüntü pek iç açıcı olmuyor genelde. Gerçi bulabilirseniz de bu sefer devreye başka faktörler giriyor. Ev sahibi olduğu halde sahayı ve taraftarı tanımayan bir ekiple karşılaşıyorsunuz. Hâliyle taraftar ya mutmain olmadan destekliyor ya da ne yapacağını şaşırıyor ve karşılıklı olarak kimse yapılan işten tatmin olmuyor.
Efendim kıssadan hissemiz şudur: Onca badireye rağmen Türk milliyetçileri büyük bir şevkle hâlâ mücâdele etmektedir fakat mücâdele ederken Türk milliyetçiliğinin teorisinden bihaber, milletinin felsefesinden noksan bir şekilde “benlik” ve “beylik” davasına düşmüş bir şekilde göze hitap etmeyen ittire kaktıra oynanan bir futbol ortaya koymaktadır.
Türk milliyetçileri yirmi sene sonra da hâlâ Anadolu coğrafyasında muhatap alınan taraf olacaklarına kesin gözüyle bakmaktadır ya da bir gün bir teknik direktörün gökten zembille inip her şeyi düzelteceğine inanmaktadır. Yoksa bu rahat ve dağınık halin hiçbir izâhı yoktur.
Bu iki ihtimal de sadece “ihtimal ”den ibarettir. Üçüncü ve daha yüksek orana sahip bir ihtimal daha vardır: Küme düşmek ve Anadolu coğrafyasıyla beraber Türklük üzerinde söz söyleme hakkını kaybetmek.
Bu ihtimali bir an önce ortadan kaldırmak Türk milliyetçilerinin önündeki en zarurî iştir çünkü Türk milliyetçilerinin en büyük gâyesi Türk milletinin ebedî bekasını sağlamaktır ve eğer bugün Türk milliyetçilerinin bir bekâ sorunu varsa bu doğrudan Türk milletinin de bir bekâ sorunu demektir!
Elbette bu problemi ortadan kaldırmak için öncelikle “benlik ve beylik” davası bir kenara bırakılmalıdır. Bu işte reçete tektir: Özüne dönmek. Yani Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp beyefendilerle başlayıp Sadri Maksudi Arsal, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Seyyid Ahmet Arvasi ve Ayhan Tuğcugil beyefendilerin devam ettirdiği ve Kudretli Albay Rahmetli Alparslan Türkeş’ in taçlandırdığı Türk milliyetçiliği fikrini özümsemek ve muhâfaza etmek. Neredeyse kırk yıldır tekâmülü durmuş bir fikir elbette olduğu gibi muhafaza edilemez. İnşa edilirken yapıldığı gibi Türk milletine uygun bir şekilde tekâmülünü de sağlamak gerekecektir. Elbette bu aşamaya gelmeden evvel bekâ sorununu ortadan kaldırmak şarttır.
Tüm bu şartlar yerine getirildiği zaman Anadolu coğrafyasında kuralına uygun olarak oynanacak her maçı Türk milliyetçilerinin kazanması kaçınılmaz olacaktır. Kuralına uygun diyoruz çünkü mesele yekvücut olmuş bir Milliyetçi Hareketle son bulmuyor. Maça çıkmadan ve maç esnasında her türlü hile ve akıl oyununa karşı dikkatli olmak gerekiyor. Nasıl mı?
Birkaç senedir Türkiye’de moda haline gelen bir davranış var. Oynadığınız futbol taraftarı memnun etmiyorsa suçu hakeme, federasyona hatta sahanın zeminine atıp dikkatleri dağıtmak ve çıkan kaostan faydalanıp kaytarmak. Eğer Türk milliyetçiliği sahaya eksiksiz çıkmışsa bu tür oyunlara ihtiyacı kalmaz çünkü özgüvenlidir. Fikrine güvenir, bir kere metodu ilimdir yahu! En önemlisi de maçı kendi sahasında kendi taraftarının huzurunda onlar için oynamaktadır. Bütün parametreler kendisinden yanadır.
Zaten Türk milliyetçiliği sahaya çıkıyorsa amacı sadece maçı kazanmak değildir, olamaz. Asıl amaç maçı kendi felsefesini ortaya koyarak, kendinden taviz vermeden kazanabilmektir. Yani sadece iktidar olmak yetmez, hem iktidar hem muktedîr olmak şarttır çünkü savaş, Aliya Izzetbegoviç’in dediği gibi, düşmana benzediğin zaman kaybedilir.
Anlatmaya çalıştığımı biraz açıklayabilmişsem görmüşsünüzdür ki işimiz hayli zordur. Türk milliyetçileri bir an evvel yekvücut olmalıdır. Yıllarca tekâmül eden Türk milliyetçiliği fikrini muhâfaza etmeli, akabinde de tekâmülünün devamını millete uygun şekilde sağlamalıdır. Tüm bunları yaparken de türlü ideolojik saldırı yöntemlerine karşı tedbir almalı, tâbiri câizse dört gözü açık, gece uyumaz şekilde nöbet tutmalıdır.
Zaten Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş Dokuz Işık Doktrin’in daha en başında uyarıyor: “Yolumuz uzun ve çetindir. Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir sürü engel çıkacaktır. Bu çetin yolda dayanabilecekler, bizimle gelsinler. Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, gerçekten inananlar kafilemize katılsınlar.”
Yolumuz ne kadar uzun ve çetin de olsa sonu kesin sûrette aydınlığa çıkmaktadır. Türk milliyetçileri Türk milletinin huzurunda Türk milleti için mücâdele edecek ve bu maçı eninde sonunda kazanacaktır çünkü en güçlü silah fikir, en güçlü fikir ise Türk milliyetçiliğidir!
Milli devlete uyanacağımız sabahlara…
2024-02-06
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.