Tabiî olan şey, insan müdahalesi olmaksızın mevcut olan şeydir. İnsan – fert ve cemiyet olarak tabiata ve tabiattaki keyfiyetlere müdahale ederek, oradaki varlıkları birer sosyal değer haline getirmekle kültüre ulaşır. İnsanlar, bir bakıma maddeyi, bitkileri ve hayvanları yani insandan gayb olan şeyleri işleyip değiştirerek maddi kültür unsurlarını elde ederlerken, diğer taraftan bizzat insanı yoğuran ve sosyalleştiren manevi kültür değerlerini keşfederler.
Ekonomi, ekonomik faaliyetler, teknikler ve üretim vasıtaları bütün yönleri ile gerçek bir kültür faaliyetidir. Tabiatın, birikmiş millî ve beşerî tecrübenin ışığında işlenip geliştirilmesi, canlı ve cansız tabiatın insanın hizmetine alınması ve bu keyfiyetin güçlü bir eğitim ile desteklenip organize edilmesi göstermektedir ki ekonomi bütün yönleriyle gerçekten de bir kültür faaliyetidir.
Kaldı ki dinin, törenin ve ahlâkî değerlerin sosyal ve ekonomik hayat üzerindeki etkilerini inceleyen pek çok sosyolog ve fikir adamı mevcut bulunmaktadır. Meselâ, Max Weber Din Sosyolojisi’nde modern kapitalizm ile protestanlık ile ilişki kurar, ekonomik olayların din olaylarından nasıl etkilendiğini ortaya koyar. Öte yandan W. G. Sumner, örf ve adetlerin insan hayatında yön tayin edici faktör olduklarını, insanların hem düşünce hem de aksiyonlarını kontrol ettiklerini iddia eder. Din, ahlâk, hukuk ve töre gibi manevi kültür unsurları birer bağımsız faktör kabul edilerek ekonomik hayat sosyolojik metotlarla incelenebilir ve incelenmelidir. Sosyal hayatın tek faktörlü izahına daima karşı çıkmış bulunduğumuz hâlde, böyle bir araştırmanın manevi değerler karşısında daima ve peşinen menfî tavır almış kimseleri ikaz bakımından faydası olabilir diye düşünmekten de kendimizi alamıyoruz. Üstelik biz de öyle bir acayip aydın tipi teşekkül etmiş bulunuyor ki dinin ve törenin ülkemiz ekonomisi üzerindeki menfî etkilerine hiçbir araştırma yapmaksızın inandıkları halde, bunların ekonomik hayat ve faaliyetler üzerinde müspet etkilerini asla düşünmek istememektedirler.
Bilhassa Marksistler, hem manevi kültür değerlerinin, maddi üretim ilişkilerinden biçim aldığını, bunların maddi üretim ilişkilerini etkilemediğini doktrinlerine temel olarak alırlar; hem de fırsat buldukça, din ve töremizin ülkemizdeki üretim ilişkileri üzerindeki menfî tesirlerini propaganda etmek isterler. Onlar bu tutuşları ile, her şeyden önce kendi doktrinlerini red ve inkar ettiklerinin farkında değiller mi? Yoksa işlerine geldiği zaman din ve törenin ekonomik hayat üzerindeki etkilerini kabul, işlerine gelmediği zaman da red mi ediyorlar? Bu mu bilimsel düşünce dedikleri?
Bize göre, din ve töre gibi manevi kültür değerlerinin sosyal ve ekonomik hayat üzerinde önemli etkileri bütün tarih boyunca mevcut olmuştur, bugün de bu etkileri devam etmektedir ancak bu faktörün etkileri de sosyal hayatın çok faktörlü yorumu içinde gelişen ve incelenmeye değer bir cihet olarak almak ve mübalâğalardan sakınmak esastır.
Bugün ülkemizde cereyan eden ekonomik faaliyetlerin müspet veya menfî durumunu tayin eden pek çok faktör bulunmaktadır. Bununla beraber, ekonomik hayatımızda ve faaliyetlerimizde dinimizin, töremizin, ahlak ve hukukumuzun etkisiz olduğunu sanmak da mümkün değildir. Üretimimizde, tüketimimizde, alışverişimizde ve sosyal iş bölümümüzde, bu manevi kültür değerlerinin, tamamı ile etkisiz olduğunu iddia etmek çok büyük bir cesaret olur. İleride bu konuya tekrar döneceğiz.
KAYNAKÇA
S, Ahmet, Arvasi. Türk İslam Ülküsü 2. İstanbul: Bilgeoğuz Yayınları. 2015. s. 54-55
2024-05-11
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.