Kitap; akıllı, okuma sevgisi ve alışkanlığı kazanmış her insanın en yakın dostu ve rehberidir. Onun için derim ki kitapsız bir dünyada yaşamak çekilmez bir yük ve üzüntüdür. Gerçek vefakâr dosttur kitaplarım. Kitap okumanın ne kadar önemli olduğunu anlamak ve anlatmak ancak okuyan insanların anlayabileceği bir şeydir. Şahsen üzülerek şunu ifade etmek isterim ki ülkemizdeki mevcut kütüphanelerde çalışan görevliler, sadece raflardaki kitapların bekçiliğini yapmaktadırlar. Bugün yurdumuzdaki çocuklar ve gençlerimiz aşktan, şevkten mahrum kaldıkları, talebeler derslerden bıktıkları, orta yaşlılar işten güçten zaman bulamadıkları, yaşlı insanlarımız ise kahvelerden kurtulamadıkları için kitap okumuyorlar. Oysa bunlar birer hüsnükuruntudan ibarettir ve katiyen mazeret sayılmaz. Buna karşılık diyorum ki geleceğin Türk gençlerine, ağrı ve sızılardan başka bir dertleri ve şikayetleri olmayan yaşlı büyüklere, sıkıntı ve bunaltıdan feryat eden herkese ellerine küçük bir kitap veya dergi alıp okumalarını tavsiye ederim. Güzel bir kitap her şeyden önce radyo, televizyon, sinema, tiyatro vs. gibi haberleşme araçlarından daha mühimdir, elzemdir. Faydalı bir kitap okuyan insanın ufku genişler, dünya görüşü ve müsamahası bir yelpaze gibi her tarafa yayılır ve serinletir. İnsan onu okuyunca kelime dağarcığı zenginleşir, bilgi ve irfanı artar, bazı kitaplar da insanın konuşmasına ve üslubuna incelik ve zarafet katar.
Kitap okumanın pek faydalı olmadığını düşünen bir insana mesela bir hurma tanesini verip yemesini söylemek isterim. Sonra da ona şunu sorayım: “Ey insanoğlu! Bu hurma şimdi seni büyüttü mü?” Tabii ki hayır diyecektir. O takdirde o şahsa şöyle cevap vermem gerekecektir: “Bakın, o hurmanın sana faydası olmadığını iddia edemezsin. O hurma şimdi vücuduna dağıldı ve her bir zerresi gerekli yerlerde depolandı, kanına karışarak sana güç verdi. İşte okuduğun kitaplar da öyledir. Okuduğunda zihninin en ücra köşelerine girer, nüfuz eder. Şunu da ifade etmekte lüzum görmekteyim. Bana hayat veren o bilgi hazinesi değerli kitaplar, asla ve asla susuz kalmış bir ağaç veya yetim kalmış evlatlar gibi horlanmamalı; bulunduğu cemiyetin en itibarlı, en yüksek yerleri alabilmelidir.
Son olarak şunu söylemek isterim: Okyanusta, denizde kötü bir havada şiddetli dalgalarla boğuşan bir gemi nasıl ki sığınacak emin bir liman arıyorsa ben de en yakın arkadaş ve sınırsız bilgi kaynağı olan kitaplarıma sığınıyor, onlarla dertleşiyor, haşır neşir oluyorum. Kitaplarımdaki insanlar -şahsen- sokaktaki insanlardan daha hayırlı ve cana yakındır.
Kitap; akıllı, okuma sevgisi ve alışkanlığı kazanmış insanın en yakın dostu, arkadaşıdır öğretmenidir. Onun için her zaman derim ki kitapsız bir dünyada yaşamak çok ağır bir yüktür. Gerçek vefakâr dosttur kitaplarımız.
Kitapların Işığında
Kitap, kitap, kitap…
Kitabın sıcak havasını soluyup ondan nasibini alanlara imreniyor, kitap okumaya doyamıyor, dem bu dem deyip devamlı okuyorum. Kitaplığım dolup taşmış, onun aşkıyla dolup taşan, seven kardeşlerimize büyük zevkle kitap hibe etmekten kendimi alamıyor ancak gelin görün ki bu naçiz hediyemi kabul edecek âdem bir kişi bulamıyorum.
Eskiden beri hep düşünür, taşınırdım. Acep insanoğlu bu hazzı niçin tatmaz, neden her gün birkaç sayfa okuyup feyiz almazlar? En sonunda düşünüp şuna karar verdim: “Bu insanların nefisleri, yürekleri, akıl ve melekeleri çoğunlukla kararmıştır.”. En sonunda bu gibi bahtsızlara “Yüce Allah; akıl, fikir, idrak ve feraset versin.” demekten başka bir söz bulamıyorum.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.