
Kavramlar inceleme altına alınmadığı takdirde bazı yumuşatılmış açıklamalar, bazı mahiyeti anlaşılamayan sloganlar yüzünden masumlaşabiliyor ve zihinlerde o şekliyle yer edebiliyor. Bu yüzden bir kavramı çarpıtmadan gerçekliğe uygun olarak irdelemek onu en doğru şekilde anlamamıza yardımcı olur. Doğru anlaşılması gereken kavramlardan biri de anarşizmdir.
İnsanın ortaya koyduğu kavramları anlamak için öncelikle insanı bilmek gerekmektedir. İnsan, yaratılışında belli meziyetlerle donatılmıştır: sabır, merhamet, doğruluk, adalet, alçakgönüllülük ve yardımlaşma bunlardan bazılarıdır. Bu meziyetler insan fıtratından gelir. Ancak insan, zamanla nefsine yönelerek bu meziyetlerini köreltebilir; yalana söyleyebilir, haksızlık edebilir, kibirlenebilir ve bencilleşebilir. İnsana verilen meziyetler nefis terbiyesi ile yeşerir veya nefsin azgınlığıyla körelir. Burada akıl, insanın yol göstericisi; nefis ise terbiye edilmesi gereken yönüdür. İnsanın melekleşmeye yönelmesi de hayvanî arzularına esir düşmesi de bu dengenin doğru veya yanlış işletilmesine bağlıdır.
İnsanî özellikler, onların yokluğu veya tahrif edilmiş hâlleri üzerinden anlatılıp farklı bakış acılarıyla incelenebilir. Bu durum kavramlar için de böyledir. Mesela adaletin kıymetini zulümle, merhametin kıymetini kinle anlayabiliriz. Ancak şunu unutmamak gerekir ki zulüm adaletin yokluğudur. Aynı şekilde anarşizmi anlamak da düzeni anlamlandırmakla mümkündür. Düzen; hukukî, fiilî ve ahlakî olarak incelenebilir.
Toplum için düzen, milletin ortak değerlerle uyum ve devamlılık içerisinde yaşamasıdır. Bu akış içerisinde meydana gelen olaylar; nesillerin birbirinden kopuk olmamasına, milletin dünü ve bugününün ahenk içinde olmasına olanak sağlar. Bu sebeple dünün tecrübesi bugüne aktarılır, şimdiki neslin daha az hata yapması sağlanmaya çalışılır. Dilin korunması, geleneklerin sürmesi, tarihî bilincin diri tutulması toplumun düzeni içerisinde gerçekleşir.
Düzenin kaynağı, geçmişteki insanların dışında toplumdaki inanç sisteminin kaidelerinden de meydana gelmektedir. Dinler; yasakları ve serbestlikleri ferdin ve toplumun daha rahat, daha doğru bir hayat sürmesi için ortaya koymuştur. Yaratıcının insanı insandan daha iyi tanıdığını bildiğimizde neden düzenine tabii olmamız gerektiğini anlamlandırmamız kolaylaşır.
Devlet, düzenin en üst temsilcisidir. Devletin olmadığı yerde milletin de varlığı tehlikeye girer. Bu sebeple devlet otoritesinin korunması milletin bekası için zorunlu görülür.
Şimdi düzen kavramının ışığında anarşizm kavramını inceleyebiliriz.
Anarşizm Nedir?
“Anarşizm; devletin ve zorunlu otoritelerin ortadan kaldırılmasını, insanların kendi özgür iradeleriyle bir araya gelip gönüllü birliktelikler kurmasını savunan düşünce akımıdır.”[1]
Aslında bu şekilde bakıldığında insanın özgür iradesinden bahsedilerek masum bir bakış açısı kazandırılmaktadır. Oysa içerisinde yer alan devletin ve zorunlu otoritelerin ortadan kaldırılması mevzusu irdelenmelidir. Devlet denen organizma insanlar için kontrol mekanizmasıdır. Ferdî ve sosyal adaleti tesis etmek için oluşturulmuş bir kurumdur. En basit anlamda şu anlatıyı hepimiz duymuşuzdur: İnsanlar; sosyal bir varlık olmanın getirdiği ihtiyaçları karşılamak için bir araya geldi, daha sonrasında bunları tesis edecek kurumun adına devlet dedi. Aslında buradan bakıldığında tanımdaki ikinci kısımdaki gibi insanlar kendi özgür iradeleriyle birlik kurarak devletleşmiştir. Dolayısıyla burada anarşistlerin aslında gönüllü birlikteliğe dayalı bir sistem istemekten daha çok kaosun hâkim olduğu bir dünyayı istedikleri söylenebilir. Çünkü devletin olmaması demek toplum için kaos hâlidir. Bu yüzden milletler devletsiz kaldıklarında, devletleri güçsüzleştiğinde zulüm görmüş ancak devlet çatısı altında kendileri gibi dosdoğru yaşayabilmişlerdir.
İnsanın zorunlu otoriteleri; onun nasıl yaşayacağını belirleyen, ona birtakım kurallar verenlerdir. Bunlar dinî ve millî otoriteler olarak incelenebilir. Dinî ve millî otoriteler ortadan kalktığında insanlar ortak değerler etrafında uzlaşamazlar. Çünkü insanlar bir arada yaşamak için kurallara ihtiyaç duyarlar. Eğer bu kuralların etrafında toplanamazlarsa bir kaosun içine sürüklenirler. Bu kurallar herhangi bir dayatmanın eseri değildir, tarihî süreç içinde kendiliğinden gelişir ve bu düzen içerisinde yaşayıp yaşamamak, ferdin kendi tercihidir. Dolayısıyla bir baskı yoktur ancak düzensizlik ferdî statüyü aşar da topluma mâl olmaya başlarsa devlet müdahale eder. Otorite Avrupa’da baskı, zorbalık gibi kavramları hatırlatsa da Türk milletinde durum böyle değildir.
Dinî ve millî otoriteler ihtiyaçtır. Bununla birlikte otoritesizlik insanın geleceğinin yok olması demektir. Milletler tek boyutlu değil dünü, bugünü ve yarınıyla üç boyutlu varlıklardır. Eyleme geçerken bunu göz önünde bulundurmak gerekir. Millî otoriteler dünün tecrübesi ile yarını inşa etmek için vardır. Tecrübe edilen hatalar tekrar edilmesin, güzellikler tekrar yaşansın diye insan hayatında yer almıştır. Bugün için kötü olan vakalar, yarın için güzel günler getirebilir. Tıpkı bir annenin ateşe tutmak isteyen çocuğuna kızması gibi. O an çocuk ağlar, üzülür ama hem şimdide eli yanmaz hem de gelecekte yapmaz.
Millî otoriteler ortadan kaybolduğunda insanlar kim olduğunu yeniden tanımlamak isteyecek ve bu durum toplumun parçalanma sürecini başlatacaktır. Tıpkı Osmanlı’nın son zamanlarında olduğu gibi…
Bir insanın yetişmesindeki en önemli süreçlerden bir tanesi onun eğitim hayatıdır. Eğitim insanın belli bir şuur içerinde yaşamasını sağlar. Millî otoriteler bu kazandırılan unsurların yapı taşları niteliğindedir. Ortadan kalktıklarında aktarılacaklarla herhangi bir robottan farksız insan yetiştirilir. Bu da ne ferde ne de topluma fayda getirebilir.
Millet olma bilincini kaybeden bir toplumda bencillik, hizipleşme ortaya çıkar. Milletteki dayanışma, birbirine destek çıkma özellikleri kaybolur. Bununla birlikte insan yalnızlaşır. İnsan sosyal bir varlık olduğu için yalnızlaştığında zarar görür ve topluma da zarar verir. İnsan toplum hayatına uyum sağlayarak ilerlemeli ve bu uyum ona doğruluk ve mutluluk getirmelidir.
Dinî otoriteler Allah’ın insana koyduğu kurallar bütünüdür. Bu kurallar genel çerçevededir, millî kültür ile içi doldurulur. Yeni bir oyun programlandığını düşünün bu oyunu her ayrıntısıyla ayrı bir şekilde incelemiş kurgulamış olan bir programcı var. Bu programcı bize oyunun nasıl oynanacağıyla ilgili bir kılavuz hazırlamış ve bu kılavuzu anlamlandıralım diye oyunu en iyi bilen oyuncuyu bizim yanımıza göndermiş. Bütün bunları yok sayıp deneye yanıla öğrenmeye çalışırsak pek çok hata yaparız. Oyunu yeri gelir bozarız, yeri gelir keyifsiz bir süreç yaşarız. Başarı şansı oldukça düşer ve oyunu anlayıp keyfini çıkarmadan kapatırız. Dinî otorite de bunun gibidir. Kılavuz Kur’an’ı Kerim, davranışlarında örneklik olan en iyi oyuncu Hz. Muhammet (s.a.v.) bilinip anlaşılmadan, onların getirdiği kurallara uyum sağlamadan yaşamak güçleşecek, hayat anlamını yitirecektir. Bu hayat bir oyun değil ki kapatıp koyalım bir kenara.
Dinî ve millî otoriteler ortadan kalktığında hak–hukuk gözetilmez, zulüm, yalan, hırsızlık artar. Çünkü ortak ölçü ortadan kalkar.
İnsanların doğru ve yanlışları şahsileşir. Herkes kendi doğrusunu yaşamak ister, ortak hukuk kuralları kaybolur. İnsanlar neyi neden yaptığını bilemezler, anlam dünyaları farklılaşır. Bunalımlar ve intiharlar artar.
Dinî otorite olmadığında nefsin arzuları hâkim olur. Bu da insanı hayvandan aşağı bir noktaya sürükler.
Dinî otoritenin temel bilgi kaynağı Kur’an’ı Kerim’de yer alan düzenle ilgili bazı ayetler şunlardır:
Nisa Suresi, 59. Ayet: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve Resul’üne götürün. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, bu daha hayırlıdır ve sonuç bakımından daha güzeldir”
Enfal Suresi, 46. Ayet: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve aranızda adaletle hükmedin. Allah size olan bağlılığınızı, ancak bu yolla tamamlar. İyi bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”
Maide Suresi, 8. Ayet: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir toplum nefsine karşı eğilimli olsa bile adaleti ayakta tutun…”
Bu ayetler, olması gerekenin adaletle hükmetmek olduğunu, bunun daha hayırlı ve güzel bir şekilde sonuçlanacağını açıkça ifade etmektedir.
Anarşizm Ne Değildir?
Anarşizm özgürlük değildir.
Peki, özgürlük nedir?
Özgürlük; kişinin kendi iradesiyle karar verebilmesi, başkasının özgürlüğünü ihlâl etmediği ölçüde istediğini yapabilmesidir.
Prof. Dr. Özcan Köknel’in Kaygıdan Mutluluğa Kişilik adlı eserinde; özgürlük, temel toplumsal güdüler olarak tanımlanır. Kitapta, bireylerin davranışlarına engel olunmasının kaygı yaratabileceği vurgulanır. Bu bağlamda özgürlük, bireyin iç ve dış engellerden bağımsız olarak kendi potansiyelini gerçekleştirme yeteneği olarak anlaşılabilir.
Kitapta özgürlüğün, bireyin içsel çatışmalarını aşarak ve toplum ilişkilerinde dengeyi kurarak deneyimlenebileceği ifade edilir. Bu süreç, bireyin hem iç hem dış dünyasında özgürlüğü deneyimlemesi için gereklidir. Bu anlayış, özgürlüğün sadece ferdî haklar ve bağımsızlıkla sınırlı olmadığını, aynı zamanda milletin birliğini ve kültürel bütünlüğünü, devletin egemenliğini ve millî birliği koruma sorumluluğunu da içerdiğini savunur.
Buradan anlayacağımız şekliyle anarşizm özgürlüğü kapsamayan bir kavramdır. Çünkü özgürlük başkalarının sınırlarının başladığı yerde durabilirken anarşizm kendisi sınırlayan otoritelerin tamamına karşıdır. Sadece yıkmayı hedefler, alternatif bir yapı iddiası yoktur.
Sonuç
Anarşizm süslü cümlelerle, insanın nefsine hitap eden sloganlarla kendisini iyi göstermeye çalışmaktadır. Oysa anarşizm nefsinin kölesi olmuş bir insanın arzularından doğabilecek sapkın bir felsefedir. Ferdin ve toplumun doğasına aykırı istekleriyle anarşizm, karmaşa dışında insana bir ürün sunmamaktadır. Son olarak Seyit Ahmet Arvasi’nin söylediği gibi:
“Anarşizm; insanı hayvani içgüdülere, toplumu kaosa ve devleti mezarlığa sürükleyen bir zehirdir. Ona kapılan milletler, tarih sahnesinden silinmeye mahkûmdur.”
[1] Kropotkin, Peter. Anarşist Ahlak. Ayrıca bknz: Britannica, “Anarchism” https://www.britannica.com/topic/anarchism (Erişim Tarihi: 09.10.2025)

