Can Azerbaycan, Dağlık Karabağ’da gerçek bir zafer kazandı. Cenab-ı Allah mübârek etsin. “O topraklar bizimdi.” “Dağlık Karabağ Azerbaycan’dı.”

Çok sevinçliyim, hem Karabağ toprakları yeniden ezan sesine kavuştu hem “Dağlar Kızı Reyhan” Gence’nin özgürlüğü dolayısıyla daha coşkuyla söylenip dinlenecek. Ve benim hatırımdan bir asker anasının kollarını açıp eğilerek yürekten “Oğlum, düşmana kurt gibi saldır!” deyişi hiç çıkmayacak. Allah (C.C) o analardan râzı olsun! Şehitlere rahmet eylesin! Gâzilere âfiyet versin!

Çok sevinçliyim. Gördüm ki “Dış Türkler” bize ait “ütopya” olarak görülürken bütün millete mâl olmuş. Kıbrıs Çıkartması sırasında halkın ruhundaki o dâvânın, küllerinin savrulması ile yeniden alevlendiğini görmüştüm. Şimdi de bütün kesimlerin aynı ruh ve heyecanla “Can Azerbaycan’ın” yanında olduğunu görmek çok sevindirici. Bütün televizyon kanalları olaya aynı ilgiyi gösterdi, zafer sevincine aynı duygularla ortak oldu. Çıkartma günlerinde halk Girne Terzihânesi, Magosa Kırâathânesi açarken Aydın Belediyesi de Girne Mahallesi, Lefkoşe Bulvarı açmıştır. Bugünün Aydın Büyükşehir Belediyesi de toplu taşıma araçlarının önüne “Can Azerbaycan” yazdı. Gerisi gelir herhalde.

Eskiden böyle miydi? Gençliğimizde muârızlarımız, muhatâplarımız oralarda Türk kalmadığını iddia ederlerdi. Onların Türklüklerini kaybettiklerini uydurma belgelerle anlatmaya çalışırlardı. Bu anlayış ve engellemelerden dolayı Almanya birliğini sağlarken biz hayal kırıklığı yaşadık. Zamanımızın çoğunu dış Türklerin varlığını ispat etmeye ayırdık. Aydınlar, basın (o zamanlar televizyon yoktu, medya denmiyordu) konuya ilgi göstermediler. Kazâra, gazetelerden herhangi birisinde bir haber çıkarsa olay olur, birbirimize haber verir, okur, okuturduk. Şu alıntılar o tür küpürlerden: Sovyetler Birliği ile imzâlanan Kültür Anlaşması gereğince konserler vermek üzere Rusya’ya giden Ayla Algan, büyük bir ilgi ile karşılanınca “O kadar hislendim ki gözlerim yaşardı.” demiştir. Çoğunluğu Türk olan dinleyiciler kendisine çılgınca sevgi gösterilerinde bulunmuşlar, saatlerce sahneden indirmemişlerdir. Dinleyiciler “Çanakkale türküsünü deyiniz.”, “İstanbul Kızları türküsünü istiyoruz.”, “Eğer mümkünse bir Kars türküsünü candan dileriz.” şeklinde yazılar yazan pusulalar gönderdiler. (1)

Geçen yıl Rusya’da 23 gün kalan ve beş ayrı yerde konserler veren Emel Sayın, Azerbaycan’ın başşehri Bakü’de büyük ilgi görmüş ve konser salonları dolup taşmıştı. Azerbaycanlı gazeteci Samir Takızâde’nin gönderdiği ve Azerbaycan Türklerinin hasretini dile getiren iki şiirin sanatçı tarafından şarkı yapılması isteniyor.

Ufuklar al boyanır

Ben seni bekliyorum

Yıl geçer ay dolanır

Ben seni bekliyorum (…) (2)

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Korutürk’ü Kerkük Havaalanı’nda çok kalabalık bir halk kitlesi Türkçe olarak “yaşa, var ol, hoş geldin” nidalarıyla karşılamıştır. Irak Türklerinin sevinç gösterileri arasında şehirde dolaşan Korutürk, petrol bölgelerini de gezdi. (3)

Zamanla yeni sömürgecilik, lobi, terör konularını öğrendikçe dış Türklerin aynı zamanda ne büyük imkân olduğunu anladık ve hayıflandık. Neden hayıflandığımızı anlatmak konumuz dışında fakat öneminden dolayı lobi için bir parantez açalım ve şu ilginç anekdotu kaydedelim: “Birand’dan takip edelim: 15 Ağustos 1974’te Türk ordusu Magosa’ya girdiği sırada Rum lobisinin önde gelenlerinden Brademas, ABD Dışişleri Bakanı Kissinger’a, Türkiye’ye ambargo uygulanmalı, diyordu. (…)

BM’nin yanındaki otelden dışarı bakıp Rum göstericileri işâret eden Kissinger, Turan Güneş’e: “Amerika’ya bir milyon göçmen göndermezseniz başım derde girecek.” dedi. Kissinger’in bu esprisine cevap üç ay sonra, Cumhurbaşkanı Korutürk’ten geldi: “ABD’ye gidecek bir milyon göçmen bulamam ama Rus sınırından bir milyon asker veririm.” (4)

Çok sevinçliyim. Bahtiyar Vahapzâde gibi bir büyük insanı, bir Türkiye âşığını üzdüğümüz günler geride kaldı artık. Biz: “Târih zaman zaman hazırladığı fırsatları, susanların karşılarına çıkarır ve geliyorum demez. Bundan faydalanmak kişioğlunun kâbiliyetine bağlıdır. (…) Dün istemeye istemeye kendimizi Kıbrıs olaylarının ortasında bulduk. Yarın Kerkük’te, bir başka gün Azerbaycan’da silâhlar patladığı zaman Türkiye artık bu sese kulaklarını tıkamayacaktır.” (5)

İşte demiştik. O gün, bu gündür.

Türkiye bu sese kulaklarını tıkamadı ve her yerde:

“Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Âzer bir boydur.

Karakalpak, Kırgız, Kazak bunlar bir soydur.” türküsü söylenmeye devam ediyor.

İşte “Dış Türkler” bir ütopya değil, bir gerçeklik.

KAYNAKÇA

(1)Günaydın Gazetesi, 12 Temmuz 1974

(2)İnci Ekran 1 Mart 1978

(3) Günaydın Gazetesi, 29 Nisan 1976

(4) Arslan Bulut, Tercüman Gazetesi, 26 Temmuz 1991

(5) Mustafa Kayabek, Türkçülük ve Turancılık, Milli Hareket sayı:23 s.16-17, Haziran 1968

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.