Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan ve kültürel bir kimliğin temel taşı olan önemli bir araçtır. Her toplumun kendi dili ve dilbilgisi kuralları vardır. Günümüzde Türk dünyası ilişkileri olumlu ve oldukça birlik şuuru kazanmaya başladı. Türkler şanlı tarihin derinliklerinden yararlandıkça kendini daha iyi tanımaya başladı. Ata babalarının izinde iz sürerken mazilerinde kökleri birleşen bu millet 21. yüzyılın Türk asrı olmasına canı gönülden inandılar. Bütün Türk dili konuşan uzak ve yakın coğrafya kaderini hasretle yaşayan, bağımlı ve bağımsız Türk cumhuriyetleri ortak bir dil üzerine çalışmalar başladı. Tabi ki lehçelerin bazıları birbirlerinden tamamen uzak kalması, anlamak ve idrak etme konusunda birtakım zorluklar doğurmuştur. Türk dünyasının bin yıllık tarihinde ağızdan ağıza, ağızdan taşlara kendini not ettiren deyimleri ve atasözleri anlamını hiçbir zaman yitirmemiştir. Günümüzde sözleri veya telaffuz şekli biraz fark gösterebilir ama deyim ve atasözleri anlamını hala o günkü anlamıyla korunmaktadır. Bu lehçelerin doğması elbette büyük bir coğrafya, aradan geçen uzun yıllar ve siyasî ilişki sorunları nedeniyle ortaya bir takım yalancı eşdeğerlilik sözler türemiştir. Yalancı eşdeğerlilik sözler tüm lehçeler arasında farklı anlamlar almış, bazıları ise olduğu gibi kullanmıştır. Tüm Türk dünyası dilde, fikirde, işte birlik sağladığı zaman bütün bu tarz çalışmalar kendi gücünü yitirecektir. Bu yazımızda Türkçenin önemi ve Türkçenin Türk kültürel mirasında oynadığı rol üzerinde durulacaktır.
Türkçenin Kökenleri ve Yayılımı
Türkçe, Türk halkları tarafından konuşulan bir dil olup Batı Trakya’dan Bakü’ye Gagauzya’dan Sibirya’ya, Türkmeneli, Doğu Türkistan, Tebriz, Altaylardan Kerkük’e kadar yani Doğu’dan Batıya kadar yaşayan Türk halklarının bulunduğu yerlerde konuşulan dildir. Türkçenin kökenleri, Türkistan’ın geniş bir coğrafyasında bulunan Türk boylarına dayanmaktadır. Türklerin kökeni, milattan önceki dönemlere kadar uzanmaktadır. Yapılan araştırmalar, Türklerin Altay Dağları ve çevresindeki bölgelerde yaşadığını göstermektedir. Türk halklarının tarih boyunca göçebe bir yaşam sürdürdüğünü hepimiz iyi biliyoruz. Bu göçler, Türk boylarının farklı coğrafyalara yayılmasına ve bu bölgelerde Türkçe’nin konuşulmasına yol açmıştır. Türkçe’nin eski yazılından en iyi korunup varlığını devam ettiren belgeleri, Orhun Abideleri olarak bilinen metinler günümüze kadar yetip gelmiş ve bizlere büyük mesajlar aktarmaktadır. Orhun Abideleri, 8. ve 9. yüzyıllarda yazılmış ve Göktürk Kağanlığı dönemine ait olup bu metinler, Türkçenin tarihini, kültürel değerlerini ve toplumsal yapısını yansıtmaktadır. Türkçenin yayılımı, Türklerin tarih boyunca gerçekleştirdiği göçlerle ilişkilidir. Türkistan’dan başlayarak Türkler, genellikle doğuya akın ederek büyük Selçuklu, Osmanlı gibi cihan İmparatorluğu kurmuş, Türkçenin yayılımında da önemli rol oynamıştır.
Türkçenin Anadolu’da gelişimi ve evrimi, Türkçenin özelliklerini etkilemiş ve İmparatorluk dönemlerinde Türkçe, birçok dillerle karışıp gitse de varlığını korumuştur. Tabi ki doğudaki Türkçe ile Anadolu’daki Türkçe birbirlerine uzak kalması nedeniyle ek, kök gibi konularda ayrışmıştır. Buna en büyük nedenlerden biri de Rus etkisini gösterebiliriz. Bugün Türkçe, Türkiye’nin resmi dili olup, Anadolu’da yaklaşık 150 milyon kişi tarafından ana dili olarak konuşulmaktadır. Ayrıca, Türkçe Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi Türk dünyasında da Türk dili olarak görülmektedir. Türkçe, Türk halklarının tarih boyunca Türkistan’dan Anadolu’ya göç etmesiyle birlikte bu coğrafyalara yayılmıştır.
Türkçenin Önemi
Türkçe, Türk halklarının ortak bir iletişim aracı olarak alırsak ve Türkçe’nin korunması ve geliştirilmesi, Türk kültürel mirasının önemli bir parçasıdır. Dil, bir toplumun tarihini, değerlerini ve düşünce sistemini yansıtır. Türkçe, Türk kültürünün ve kimliğinin bir ifadesidir. Türkçe, Türk milletinin ana dili, anamızın karnından ve beşikte duyduğumuz ninnilerle süslenen, ata babalarımızdan günümüze taşıdığımız ve tarih boyunca büyük bir önem verdiğimiz dildir. Türkçe, tarihin derinliklerindeki atalarımızın iletişim aracı olmuş, kültürlerini, düşüncelerini ve değerlerini bu dille nesilden nesille aktarmış bir dil olarak varlığını sürdüre gelmiştir. Türk tarihine baktığımızda, Türkçenin önemi ve etkisi açıkça görülebilir. Hun İmparatorluğu’ndan Göktürk Kağanlığına, Selçuklu Devleti’nden Osmanlı İmparatorluğu’na kadar uzanan dönemlerde, Türkçe hem devletin resmi dili hem de halk arasında da yaygın olarak kullanılan statüye sahiptir. Bu dönemlerde Türkçe, edebiyat, hukuk, bilim, ticaret ve siyaset gibi birçok alanda etkisini hissettirmiştir. Türkçenin önemi, milli kimliğin ve kültürün korunmasında da büyük bir rol oynamış ve Türk milletinin tarih boyunca yaşadığı göçler, savaşlar ve farklı coğrafyalara yayılması, Türkçenin farklı lehçeler ve şiveler şeklinde zenginleşmesine yol açmıştır. Bu da Türkçenin çeşitliliğini ve zenginliğini ortaya koymuştur. Türkçenin tarihsel önemi aynı zamanda Türk edebiyatının gelişimiyle de ilişkilidir. Divan edebiyatı, halk edebiyatı, tasavvuf edebiyatı gibi farklı edebiyat türlerinde Türkçe, şiirlerin, hikayelerin ve destanların ifade aracı olmuştur. Büyük şairlerimiz, yazarlarımız ve düşünürlerimiz, Türkçenin zenginliğini hatta güzelliklerini eserlerinde ortaya koymuşlardır. Türkçenin önemi sadece geçmişte kalmamış, günümüzde de devam etmektedir. Türkçe, eğitim, iş hayatı, kültürel etkinlikler ve sosyal ilişkiler gibi birçok alanda kullanılırken Türk dünyası da diğer Türk lehçeler üzerine büyük gelişmeler elde etmektedir. Ayrıca, Türkçenin korunması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için dil politikaları ve Türk Dil Kurumu gibi kurumlar önemli rol oynamaktadır.
Türkçenin Kültürel Mirasa Etkisi
Türkçe, Türk edebiyatının ve şiirinin gelişiminde büyük bir rol üstlenmektedir. Divan edebiyatı, halk edebiyatı ve modern Türk edebiyatı gibi farklı dönemlerde ortaya çıkan edebi eserler, Türkçenin zenginliğini ve güzelliğini yansıtmaktadır. Türkçe, atasözleri, deyimler, tekerlemeler ve masallar gibi folklorik unsurlarla da zenginleşmiştir. Bu kültürel miras, Türkçenin özgün yapısının ve zenginliğinin bir göstergesidir. Türkçenin kültürel mirasa olan etkisi, dilin taşıdığı değerlerin ve zenginliklerin yanı sıra dilin kendine özgü yapısı ve kullanımıyla da birçok dillere örnek olarak bilinmektedir. Türkçenin kültürel mirasa etkisi, öncelikle Türk edebiyatı ve sanatında kendini gösterir. Türkçe, yüzyıllar boyunca şairlerin, yazarların ve düşünürlerin eserlerine ilham kaynağı olarak yarenlik etmiştir. Edebiyatımızda yer alan destanlar, manzum hikayeler, ağıtlar, masallar ve efsaneler, Türkçenin zenginliği ve derinliğini yansıtır. Örneğin, “Dede Korkut Hikayeleri” gibi eserler, Türkçenin gücünü ve anlatım yeteneğini gösterirken aynı zamanda Türk kültürünün köklü geçmişini korumaktadır.
Türkçenin kültürel mirasa olan etkisi, geleneksel sözlü kültürümüzde de kendini gösterir. Örneğin; Türk masalları, tekerlemeler, halk hikayeleri, atasözleri, maniler ve tekerlemeler gibi sözlü geleneğin bir parçası olan ifadeler, Türkçenin zengin dil yapısını yansıtırken aynı zamanda Türk kültürünün değerlerini aktarmaktadır. Bu ifadeler, kuşaktan kuşağa aktarılarak Türkçenin mirasını ve toplumsal belleğini korur. Türkçe, aynı zamanda Türk toplumunun millî kimliğinin oluşumunda ve sürdürülmesinde önemli bir role sahiptir. Ortak dil, insanların birbirleriyle anlaşmasını ve birlikte hareket etmesini sağlar. Bugün Türk dünyasının da bunun için büyük çaba sarfettiğini ve Almatı’da ortak Türkçe üzerine yapılan toplantılardan açık görmekteyiz. Türkçe, Türk milletinin tarihî ve kültürel birliğinin temel taşıdır. Dil, toplumun değerlerini, inançlarını, düşüncelerini ve deneyimlerini ifade etmenin en önemli yoludur. Türkçe, Türk toplumunun ortak kimliğini ve birliğini koruma ve güçlendirme görevini üstlenir.
Türkçenin Korunması ve Yaygınlaştırılması
Türkçe’nin korunması ve yaygınlaştırılması, dilimizin değerini ve zenginliğini sürdürebilmesi için önemli bir adımdır. Türkçenin korunması ve yaygınlaştırılması için bazı yöntemler oldukça önemlidir. Örneğin; dil politikaları, dil eğitimi, dilin medya ve internette kullanımı, dilin yayılımı, dilin dijital içeriklerle desteklenmesi, toplumsal farkındalık gibi yöntemler düşünülebilir.
Türkçenin korunması için etkili dil politikaları oluşturulmalıdır. Bu politikalar, Türkçenin eğitim sistemi, medya, yayıncılık ve resmi işlemler gibi alanlarda yaygın olarak kullanılmasını teşvik etmelidir. Türkçenin gelecekte de yaşamasını sağlamak için etkili dil eğitimi programları geliştirilmelidir. Türkçenin dilbilgisi, kelime dağarcığı ve dil becerileri gibi yönleriyle öğretilmesi önemlidir. Dil eğitimi, anaokulundan üniversiteye kadar tüm eğitim basamaklarında yer almalıdır. Türkçenin medya ve internet gibi iletişim kanallarında yaygın olarak kullanılması, dilin korunmasında kritik bir rol oynamaktadır. Yayın kuruluşları ve internet platformları, Türkçe içeriğin çeşitliliğini artırarak dilin günlük hayatta kullanılmasını teşvik etmelidir. Ayrıca Türk dünyası ortak TV yayınlar üzerine mutabık olmaları oldukça önemlidir. Türkçenin Türkiye dışındaki Türk toplulukları ve diasporalar arasında da yaygınlaşması önem taşır. Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi desteklenmeli ve Türk kültür merkezleri aracılığıyla Türkçe eğitimi verilmelidir. Teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte dijital içeriklerin önemi artmaktadır. Türkçe dilbilgisi, kelime dağarcığı, edebiyat eserleri ve dilin tarihi hakkında dijital kaynaklar oluşturulması önemlidir. Mobil uygulamalar, çevrimiçi sözlükler ve e-kitaplar gibi kaynaklar Türkçenin kullanımını destekleyebilir. Türkçenin korunması ve yaygınlaştırılması için tüm Türk dünyasında toplumsal farkındalık oluşturulmalıdır. Dilin önemi ve değeri hakkında kamuoyunu bilgilendirmek için kampanyalar düzenlenmeli ve etkinlikler yapılması gereklidir. Türkçenin korunmasının bir toplumun ortak sorumluluğu olduğu vurgulanmalıdır.
Ana Dilin Kulağa Sinişi
Ana dil, bir kişinin doğal olarak konuştuğu ve anladığı aynı zamanda da düşünüp tefekkür ettiği bir dil olarak tanımlanır. İnsanlar için ana dil, genellikle çocukluk döneminde öğrenildiği ana karnından itibaren dil gelişiminin temelini oluşturduğu dildir. Ana dil, bir kişinin düşünme, iletişim kurma ve dünyayı anlama sürecinde temel bir rol oynar. Dünya üzerinde binlerce farklı dil bulunmaktadır ve her insanın ana dili farklı olabilir. Örneğin, İngilizce, Rusça, İspanyolca, Çince, Arapça gibi diller insanların ana dilleri olabilir. Ana dil, bir kişinin kültürel kimliği, değerleri ve düşünce yapılarıyla da yakından ilişkilidir. Ana dilin yanı sıra, insanlar yaşamları boyunca ikinci veya üçüncü dil olarak başka dilleri öğrenebilirler. Bu diller, bir kişinin ikinci dil veya yabancı dil olarak edindiği dillerdir. Bir dil bilen bir kişi, iki dil bilen işi kişidir. İkinci dil, bir kişinin ana dili dışında öğrendiği bir dilken yabancı dil, kişinin doğal olarak düşünemediği bir dil olarak tanımlanır. Ana dilin önemi büyüktür, çünkü kişinin düşüncelerini ifade etmesine ve başkalarıyla iletişim kurmasına olanak sağlar. Ana diliyle ifade etmek, duyguları, düşünceleri ve deneyimleri daha doğru ve etkili bir şekilde aktarabilme imkânı verir. Ana dilin güçlü bir temeli, kişinin diğer dilleri öğrenmesini ve iletişim becerilerini geliştirmesini kolaylaştırabilir. Elbette, daha geniş bir açıklama yapabiliriz. Ana dilin öğrenilmesi, karmaşık bir süreçtir. Ana dil, bir kişinin doğal olarak konuştuğu ve anladığı bir dildir. İnsanlar, doğduklarından itibaren etraflarındaki dil ortamını taklit ederek ve çevrelerindeki insanlarla etkileşim kurarak ana dillerini öğrenirler. Bu süreç genellikle çocukluk döneminde gerçekleşir ve dil gelişiminin temelini oluşturur. Çocuklar, etraflarındaki sesleri ve kelimeleri taklit ederek başlarlar. Zamanla, dilbilgisi kuralları ve kelime dağarcığını öğrenirler. Bu süreçte, aile, çevre, okul ve toplum gibi faktörler önemli bir rol oynar. Ana dilin öğrenilmesinde, dilin kullanımına maruz kalma, etkileşim, tekrarlar ve geribildirim gibi faktörler önemlidir. Tüm bunlardan dolayı da çocuklarla iletişim kurarken veya yanlarında doğru ve dürüstçe olmamız icap eder.
Ana dilin güçlü bir temeli, yukarıda da bahsedildiği gibi kişinin diğer dilleri öğrenmesini ve iletişim becerilerini geliştirmesini kolaylaştırırken, ikinci veya yabancı dilleri öğrenmek, farklı kültürlerle etkileşime girmesini, daha geniş bir insan topluluğuna erişimini ve farklı perspektiflerden düşünme yeteneğini artırmasını sağlar. Sonuç olarak, ana dil, bir kişinin düşünce, iletişim ve kimlik oluşturma sürecinde temel bir role sahip olan doğal olarak öğrenilen ve daha sonra sistematik tekâmül ettirdiği dildir.
Dil ile ilgili Türk dünyasının Kazan Türklerinin yetiştirmiş olduğu şairi, yazar hem yayımcı Abdullah Tukay’ın (1886-1913) yaşadığı dönemlerde dile karşı baskılardan dolayı ana dilim kaybolmasın diye kaleme aldığı İy Tugan Têl adlı şiirinde de ne kadar önemli ve bir milletin var olabilmesini, içinden dünya kadar çıkarabileceğimiz anlamı kısacık şiirine mücessem edebilmiştir.
İy tugan těl, iy matur těl, etkem enkemněñ tělě!
Dönyada küp nerse bělděm sin tugan těl arkılı.
İñ ělěk bu těl bêlen enkem bišekte köylegen
Annarı tönner buyı ebkem hikeyet söylegen.
İy tugan těl! Hervakıtta yerdeměñ běrlen siněñ,
Kěckěneden añlaşılgan şatlıgım, kaygım miněm.
İy tugan těl! Sinde bulgan inñ ělěk kılgan dogam:
Yarlıkagıl, dip üzěm hem etkem enkemně, Hodam!
Ey Doğan (Ana) dil (Türkiye Türkçesi ile)
Ey ana dil, ey güzel dil, anamın babamın dili!
Dünyada çok şey bildim sen ana dilim sayesinde.
En önce bu dilde anacığım beşikte ninni söylemiş.
Sonra geceler boyu ninem masal, hikâye söylemiş.
Ey ana dilim! Her zaman yardımın ile senin,
Küçüklükten anlaşılmış sevincim, kaygım benim.
Ey ana dilim! Sendedir ilk önce ettiğim duam:
Bağışla, diye beni, anamı ve babamı, Hüda’m!
KAYNAKÇA
Abdullah Tukay’ın yazdığı şiiri Tataristan’da onun üzerine yazılmış bir makaleden Tatar Türkçesi ve Rusçadan çevrilmiştir. arsk.atarastan.ru
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.