Kıymetli Kardeşim Memo(Mehmet)…
Bu mektubu senin şahsında bütün, Memo, Hasso, Hüsso, Yussu’lara yazıyorum.
Eminim beni en iyi sen anlarsın. Gerçi bu mektubun senin, gönlün, aklına da tercüman olacağına inanıyorum.
Mektubu yazarken kimi zaman üzüntülü, acılı, kızgın ve hatta sitemkâr olacağım. Şimdiden kusurumu bağışla…
Memo uzun zaman oldu seninle şöyle gecenin geç saatlerine kadar sohbet etmeyeli.
Hani o sohbetlerimizde vatan derdik, millet derdik.
İnanç birdi. Ülkü birdi. Beraberce kıtalara adalet götürürdük, Nizam-ı Alem kurardık.
Gerçi yaşımız küçük, makamımız yoktu. Paramız, pulumuz hiç yoktu.
Ama olsun yüreğimiz büyüktü.
O kadar çok şey paylaşırdık ki, bazen konuşmadan bakışlarımızla anlaşırdık.
İkimizin de kimliği birdi. Yine hoş bir.
Birileri fitne fesat yaysa da biz biriz.
Memo Türklük gururu, şuuru ve İslâm ahlâk ve Faziletine baş koymuştuk.
Türk olmanın tadında ve gururunda idik. Destanlarımızdan bahsederdik, kahramanlarımızı övgü ile anardık.
Çünkü tarihimiz bir/birdi…
O günler emperyalizm, kızıl rengi ile yurdumuza, evimize, ocağımıza dahası kimliğimize göz dikmişti.
Halklardan bahsediyorlardı… Oysa biz halklar görmüyorduk… Çünkü biz zaten bir halktık. Biz bir millettik.
Sonra kızılların yanı sıra bir de Türklüğümüzle uğraşan yeşiller vardı… Bizi kafir ilan eden, bize karşı kızıllarla omuz omuza olan.
Onlara göre biz ırkçı, faşisttik.
Memo biz ne zaman ırkçılık yaptık? Kimi ırkından dolayı şiddete uğrattık?
Oysa bize ırkçı diyenlerin kendileri ırkçılık yapıyorlardı. Kızıllara göre halklar zaten ırklar değimliydi?
Yeşillere göre ise, Türklük suç, geri kalan ne kadar boy, soy, aşiret, klan, azınlık varsa onların ırkçılığı mubahtı.
Yıllarca bu böyle sürdü.
Memo şimdi de kızılların yanı sıra, AB’ciler, ABD’ciler, liboşlar bilmem daha neler neler ve kimler çıktı.
Batı emperyalizmin uşaklığına toptan soyundular. Demokrasi, dediler, AB dediler, yurdumuza, kimliğimize, dilimize, dinimize küfredip bölmeye çalışıyorlar.
Memo sen de sustun…
Sadece sen mi, Hasso, Hüsso, Ahmet, Mehmet’te sustu.
Yoksa, yoksa!
Sende mi bu ayrılıkçı, bölücü yalanlara inanır oldun?
Yoksa şüpheye mi düştün?
Yoo … Hayır…
Memo seni tanırım…
Sen beni tanırsın…
İkimizde özbe öz Türküz.
İkimizin de ortak soyadı Türk…
Öyle ise Memo bu suskunluk niye? Yunus Buğra Yılmaz
Can Memo biliyorum sen de aynı duygulardasın.
Ama sen sustun, ben sustum.
Meydan bölücü, yalancı, iftiracılara kaldı.
Şimdi açılım deyip, aramızı açmaya çalışıyorlar.
Bu oyunlara gelmeyeceğiz Memo…
Ben Hayta Yörüklerinden… Sen, Kürt Türkü Bican aşiretinden,
Hüsso Ciran aşiretinden, Yusso Karakeçili aşiretinden, Muro Abbas Uşağı aşiretinden..
Ömer Botan aşiretinden… Her biri Türk, her biri Türkoğlu Türk.
Kardeşim
Bu fitne tohumlarını yıllar evvel İngilizler toprağımıza ektiler… Sonra diğerleri izledi…
Türk Milliyetçiliği davasında Ülkücü kimliği ile yer alan ve Kızıl bölücüler tarafından şehit edilen, Doğubayazıtlı Mustafa Yardımcı, Ağrı’dan Mustafa Kılıçarslan, Bingöl Belediye başkanı Hikmet Tekin ve daha nice ülküdaşımız aynı yürekle aynı ülküye ve Millet olma şuuruna sahip değimliydik?
Millet olmak için; tarih birliği, ülkü birliği, din birliği, bayrak birliği, kültür birliği, Toprak birliği, Dil birliği gerekli.
Peki bunlardan hangisinde ayrılıktayız,
Tarih mi?
Hayır..
Ülkü mü?
Hayır?
Din mi?
Hayır.
Bayrak mı?
Hayır.
Kültür mü?
Hayır.
Hangisinde, hangisinde ayrıyız.
Şu çokça söyledikleri, dilde mi?
Memo, iyi Osmanlı Türkçesi bilenin anlayacağı ve Osmanlı Türkçesinin Önosmanlıca Türkçesi olan senin, Hassonun kullandığı ağzı ayrı sayıyorlar. Uyduruk alfabe yapıp, ayrı imiş gibi gösteriyorlar.
Kızıl Rusya bunu Ortaasya/Doğu Türkelinde uygulamadı mı?
Eti, kanı, canı, dili, ruhu bir olanlara sen Özbeksin, sen Kırgızsın, sen Kazaksın demediler mi? Ve alfabelerini ayrı ayrı hazırlamadılar mı? Uyduruk tarihler yazmadılar mı?
Oysa öz bir, soy bir, kök, birdi.
Şimdi bize bunu yerli uşakları ile birlikte yapmaya çalışıyorlar.
Kimi Liboş, kimi yeşil liboş, kimi cemoş, kimi AB’eci, ABD’eci değil mi?
Hepsisi de kökümüzü kurutmak, bizi bize kırdırmak, bizi Anadolu’dan sürmek istemektedirler. Batı emperyalizmi kendisine epeyce uşak, ajan bulmuş; Devletimizi, ordumuzu tasfiye etmek istemektedirler.
Meşru olan ordumuzu ilegal, terör örgütünü legal yapmaya çalışıyorlar.
Ve biz suskunuz Memo.
Sadece ben konuşsam, bana sen bizi asimile etmek istiyorsun diyecekler hainler…
Ama sen konuşursan Memo sana diyemezler…
Memo seninle M. Şükrü Sekban’ın Kürt Meselesi kitabını, M. Şerif Fırat’ın Doğu İlleri ve Varto Tarihi, Kadri Kemal Kop(Sevengil) in kitaplarını ve Mehmet Göktürk’ün Kürtlerin Boy ve Soy Tarihini okuyup, hainlere cevap vermek için azmı çırpınmıştık.
Hani Kürt Türkü Ülküdaşlarımız, Kon Yayınlarını kurup, ilk M. Şükrü Sekban’ın kitabını yayınlamıştı. O gün heyecanımıza diyecek yoktu.
Batı ve Kızıl Emperyalizmin propagandasının karşısında, bizim sesimiz cılız kalıyordu. Çünkü bizim paramız yoktu.
Şimdilerde zenginlerimiz var, onlarında yürekleri ölmüş be Memo…
Türklük düşmanlarının onlarca gazetesi, Televizyonu var.. ya bizim!
Kaç tane var?
Onların yüzlerce yayınevleri var ya bizim?
Biz yoksul kaldık be Memo…
Biz ülkümüzle yaşarken birileri paralar kazanıp, vatana, millete ihanet ettiler. Etmediğini sananlarda gaflet ve delalet içindeler be Memo…
Şimdi öfke ile isimlerini sayacağım…
Ne ise kendileri anlasınlar..
Vicdanlarına sorsunlar…
Ve cevap versinler, bizi niye yalnız bıraktıklarını…
İsteseler onlarca televizyon kurarlar..
İsteseler gazete çıkarırlar..
Kendileri yapmadıkları gibi yapanlara da yardımcı olmadılar.
Reklam vermezler, aksine Türk milletinin, devletinin düşmanlarının gazetelerine televizyonlarına yardım ederler..
Bu nasıl iştir Memo…
Biz gayri meşru kazancı da bilmeyiz.
O yüzden garibiz be Memo.