Medeniyet” hepimizin idrakinde farklı şekillerde kendini gösteren, anlam karmaşasını algımızın farklılığına bağlayabileceğimiz anlarda” Medeniyet nedir?”, sorusuna muhatap olduğumuzda” modern yaşam eşittir medeniyet” şeklinde yaftalayıp, kendimizce işin içinden kolaylıkla sıyrılabileceğimiz bir kavram. Bir kavramın iyi tanımlaması, insan idrakinde oluşan sorulara ne kadar iyi yanıt verildiğiyle ilgilidir. Medeniyet;“Bir millet ve toplumun maddî, manevî varlığına ait üstün niteliklerden, değerlerden, fikir ve sanat hayatındaki çalışmalardan ilim, teknik, sanayi, ticaret vb. sahalardaki nimetlerden yararlanarak ulaştığı bolluk, rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzı, yaşama biçimi, medenilik, uygarlık(1)”diye geniş bir şeklide tanımlanabilir. Esasında medeniyetin ne olup, ne olmadığından ziyade düşünülmesi gereken nasıl vücuda geldiğidir. İnsanlar bugünkü bolluk, rahatlık ve güvenlik içindeki hayat tarzına nasıl ulaşmışlardır? Elbette ki birçok aşamadan uzun tecrübelerden elde edilen birikim sonrası üst düzey bir kültür seviyesi ve yaşama biçimine kavuşmuşlardır. Fakat bir sorun vardır: Günümüzden geçmişe doğru gidildiğinde medeniyetin oluşma aşamaları netliğini kaybetmektedir. O zaman medeniyet kavramını daha net bir hale getirmek bilimin zaruri bir görevi haline gelmektedir.

                Bahsedeceğimiz kitap tam olarak geçmişin boz bulanık havasını netleştirerek, medeniyetin köklerini deşifre etmeye çalışmıştır. Eser Amerika’nın en çok okunan tarihçisi Will Durant’ın bir nevi ustalık dönemini yansıtmakla beraber, nasıl ki medeniyet uzun bir birikimin ürünüyse, “Medeniyetin Temelleri” isimli eser de Will Durant’ın uzun yıllar süren bilimsel birikiminin müstesna bir ürünü şeklinde tecessüm etmiştir. Durant uzun araştırmalarını yerinde incelemeler şeklinde sürdürmek için uzun yıllarını yurtdışında, dünya gezisinde geçirmiştir. Bu uzun süren çalışmalarının meyvelerini tarihçi karısı Ariel Durant’la beraber çıkarmış olduğu 10 ciltlik “Medeniyetin Hikâyesi” isimli eser sayesinde toplamıştır. Mezkûr eser bilim dünyasında bir efsaneye dönüşürken, kitabın önsözü ise adeta sözün özü kıvamında esere başlayanların yüksek ilgisine mazhar olmuştur. Yayıncıların gözünden kaçmayan bu husus önsöz kısmının ayrı bir şekilde basılmasına vesile olmuş, birçok açıdan yetkin, sözün özü diyebileceğimiz bu eser dünya üniversitelerinin müfredatında okunması zaruri eserler arasında yer almıştır.  İşte “Medeniyetin Temelleri” ismiyle tanıtmaya gayret edeceğimiz, eser 10 ciltlik “Medeniyetin Hikâyesi”  isimli esere giriş diyebileceğimiz, önsöz kısmını oluşturmaktadır.

                Eser 5 ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde “Medeniyetin Şartları” adı altında kaleme alınmıştır. İlk bölümde isminden anlaşılacağı üzere medeniyetin jeolojik, coğrafi, ırki ve psikolojik şartları ele alınmıştır. Medeniyetin kökeninde ekonomik, siyasi, ahlaki ve zihni olmak üzere her biri bir bölüm başlığına tekabül edecek şekilde eser içerisinde sınıflandırılmıştır. Bölümler farklı alt başlıklara ayrılmıştır. Her alt başlık anlatı içerisinde kendisine yer bulan kavramların toplu bir şekilde verilmesiyle başlamıştır. Zannedersem bunun sebebi eserin müstakil bir eser olarak yazılmamış olması ve bir önsöz özelliği göstermesinden kaynaklanmaktadır. Örneğin: “Sanayinin Temelleri” başlığı altında- “Ateş, İlkel Aletler, Dokumacılık ve Çömlekçilik, İnşaat ve Taşıt, Ticaret ve Maliye” yazılmış olup, bahsedilen kavramlar başlık altında topluca verilerek, kaleme alınmıştır. Eserde bahsedilen bu kavramların bugün akılda oluşturduğu akislerden ziyade ilk şekline odaklanılmıştır. Durant yeri geldiğinde bahsedilen kavramın etimolojik kökenlerine dair tespitlerini ortaya koyarken, mezkûr kavramın farklı dillerdeki gelişimiyle medeniyetin ortak temellerine vurgu yapmıştır.

Durant medeniyetin oluştuğu şartları ele alarak, medeniyetin kendi nazarında nasıl tanımlanması gerektiği konusunda söze başlamıştır. Medeniyet O’na göre; kültürel yaratmayı harekete getiren sosyal bir düzendir.(s.15)Medeniyetin oluştuğu fiziki çevrenin insan unsurunun gelişimine sağladığı katkılar çarpıcı örneklerle belirtilirken, anlatılan zaman dilimin insanlığın en az bilinen dönemi olmasına karşın, Durant’ın kaleminde oldukça manidar bir pozisyona kavuşmuştur. Eser medeniyetin oluştuğu şartları belirtirken, medeniyetin oluşması safhasında birçok tasavvurunu da belirli bir fikir ekseninde okuyucuya sunma yolunu tercih etmiştir. Satır aralarında rastlanan cümleler aslında derin fikri perspektiflerin anlaşılabilir halde sunulmasından ibarettir. Örneğin; coğrafi ve iktisadi şartlar bir kültür vücuda getirir ve kültür de bir insan tipi yaratır. İngiliz medeniyetini yapan İngiliz değildir, İngiliz’i İngiliz yapan İngiliz Medeniyetidir.(s17)Medeniyetin oluştuğu şartlar, tetkik edilen birçok faktörün matematikte ki toplama tarzı kalem kalem hesaplanarak yazılmasıyla ve işlem sonucunda elde edilen verilerin, tek cümlelik etkileyici tespitlerle sunulmasıyla ortaya konulmuştur. Örneğin; Medeniyet köylünün kulübesinde başlar, ama çiçeğini ancak şehirde verir(s17). Bir nevi tarım toplumunun şehir toplumuna dönüşümünde ki uzun süreçler gayet etkili bir dille kısa ve öz bir şekilde ortaya konulmuştur.

                Durant’ın eserinde ki konuların bütünlüğü medeniyetin kökenine odaklanmıştır. Eserde ki bölümler arasındaki bütünlük, bakış açısıyla farklılık göstermiştir. İktisadi, siyasi, ahlaki ve zihni bakış açılarıyla medeniyetin kökeni anlamlandırılmaya gayret gösterilmiştir. Neredeyse her bölümde her paragrafta medeniyetin farklı bir kavram başlığı altında ki kökeni ile ilgili bir teori sunulmuştur. Teoriye destek mahiyetinde geçmişte belirli bir bölgede yaşamış olan insan grubunun davranış tarzı ortaya konulmuştur. Yazar bazen arkeolojik verilerle anlatısına dayanak oluştururken, bazen de geçmişten günümüze uygar toplum seviyesine ulaşmamakta inat eden toplumların bozulmamış davranış şekillerini sosyolojik tespitlerle sunmuştur. Eldeki verileri ortaya koyarken, bazen farklı araştırmacılarının sözlerini aktararak bilimsel kadrajı geniş tutmuştur.  Farklı yorumlar bilinmeyen geçmişin teamül safhalarına ilişkin kafada kalan soru işaretlerini azaltmaya yöneliktir. Sessiz kaldığı “bilinmiyor” olarak nitelendirdiği durumları dahi günümüzde ki yansımaları ekseninde anlamlı kılmaya çalışmıştır. Durant insanlığın ilk dönemlerin de insanı vahşi statüsüne indirgerken, aslında gelişme temayüllerinin bütününe sahip olduğunu belirtmektedir. Bu gelişme temayüllerinin hızla ilerleyecek evreye ulaşmasında ki ilk parıltılar Durant tarafından adeta samanlıkta iğne arar gibi insanlık geçmişinde aranıp tespit edilmiştir. Durant neticede medeniyet gelişim basamaklarından geriye doğru yönelerek, insanlık için sır olan ilklere ulaşmaya çalışılmıştır.

                Sonuçta bugün medeniyet lafzı altında ele alınabilecek birçok kavramın modern dünyada ki son halinin nasıl bir kökene sahip olduğu, Durant’ın uzun soluklu çalışmalarının bir mahsulü şeklinde ortaya çıkmıştır. Kültür basamakları zirveye ulaşarak, günümüz modern insanını ortaya çıkarmadan önce bugün basit olarak nitelendirilen gelişmeler, köklü bir medeniyetin temelini oluşturmuştur. İlk insan her ne kadar vahşi olarak tanımlanmış olsa da ürettiği medeniyetin ilk kıvılcımları büyük yangınlara evirilerek günümüzün modern dünyası meydana getirmiştir. Bu açıdan bakıldığında, Durant’ın eseri muammaların düğümlerini çözmek, bilinenden bilinmeyenin esrarını anlamak için insanlığın geçmişine ilişkin soru işaretlerine cevap olmaktadır. Okunulması halinde çok şey kazandırabilecek bir eser…

Medeniyetin Temelleri

Will Durant (Çevirmen: Nejat Muallimoğlu)

Erguvan Yayınevi, 3.Baskı, İstanbul, 2012, 149 Sayfa, ISBN:978-975-6335-75-8

KAYNAKÇA

(1)Misalli Büyük Türkçe Sözlük- Kubbealtı Yayınları- İlhan Yaverdi-2005

Bir yanıt yazın