Günümüzün dikkat çeken savaşlarından biri de kültür savaşı ve medeniyet boğuşmasıdır. Emperyalistler, bir ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini ele geçirmeden önce o ülkenin insanlarının kafa ve gönüllerini fethetmek isterler. Çeşitli vasıta ve tekniklerden istifade ederek sömürülmek ve ele geçirilmek istenen ülkede, kendilerine sempati duyan veya açıkça kendilerinden olan kadrolar geliştirmek isterler. İşte, yeni sömürgecilik “neokolonyalizm”, bu fikirden hareket eder.

Yeni sömürgecilik kendini çok iyi gizlemesini bilir. O açıkça meydana çıkmaz. Kendine insanları cezbedecek bir maske ve balıkları oltaya çekecek cazip bir yem bulur. Kapitalizmin özgürlükler ve insanlık ideali için, sosyalist ve komünistlerin sosyal adalet ve dünya işçilerinin kardeşliği maksadı ile savaştıklarını söyleyerek fukara ve yalnız kalmış ülkelere sızmaları bu kabildendir.

Emperyalizm, kendini gizleyecek maskeyi ki çok defa bu siyasi bir ideoloji karakterindedir, bulduktan sonra onun propagandasına girişir. Bunun için her türlü vasıtaya başvurur. Bu kitleleri ele geçirmeye matuf bir eğitim faaliyeti halinde organize edilir. Basın yayın vasıtaları, sinema tiyatro ve her türlü sanat kolu harekete geçirilir. Gerekirse öğretmen ve öğrenci mübadelesi yoluna başvurulur yahut okullar açılır. Ülke içinde ve ülke dışında mevcut ve kitleleri bağrında toplayan dernek ve teşkilatlarda seminerler, açık oturumlar, konferanslar düzenlenir veya bu gibi faaliyetler yetişmiş kadrolar kanalı ile kontrol edilir. Kısaca, emperyalizm ele geçirmek istediği ülkelerde, çok yoğun propaganda ile önce ideolojisinin yerleşmesini temin eder, daha sonra adını, bayrağını ortaya çıkarır. Emperyalizm, bazen de kendi ülkesinde ve ele geçirmeye çalıştığı ülkelerde, geri kalmış ülkelere kültür yardımı yapmak ve kalkınmaların hızlandırmak üzere kadro hazırlamak maskesi arkasına gizlenerek çeşitli okullar açar. Fukara ülkelerin çocuklarını, kendine uygun bir tarzda eğiterek iade eder. Sovyet Rusya’nın, Asyalı ve Afrikalı ülkelerin çocukları için bu maksatla açtığı okulları ve üniversiteleri vardır. Lumumba Dostluk Üniversitesi bunlardan biridir.

Mamafih, bu konuda sadece Sovyetleri görmek doğru değildir. Kapitalist ülkelerin de böyle pek çok okulları vardır. Birçok Asyalı ve Afrikalı ülkelerde bu okullar, büyük masraflarla “hizmet”(!) etmektedirler. Türkiye’mizde de birçok yabancı ülkelerin açmış olduğu okullar vardır. İsterseniz, bunlardan birkaç tanesinin sadece isimlerini yazalım. İstanbul’da Avusturya erkek ve kız liseleri, Alman Lisesi, Fransızların açtığı Saint Benoit erkek ve kız liseleri, yine Sainte Pulcherier Ortaokulu, Saint Michel Lisesi, Saint Joseph Lisesi, Dame De Sion Lisesi, İtalyan Lisesi, İtalyan Kız Ortaokulu, Üsküdar Amerikan Kız Lisesi, Robert Ortaokulu ve Lisesi, İngiliz Kız Ortaokulu ve İngiliz Lisesi…

“Türkiye’de okul açan yabancılar (Amerika, İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan vb.) acaba hangi gayenin peşindedirler? Gayeleri ne olabilir? Mesela, para kazanmak olabilir mi? Olamaz. Buna muhtaç değillerdir. Türkiye’ye hizmet aşkı olabilir mi? Tâ Amerika’dan kalkıp gelerek Kayseri’nin Talaş, İçel’in Tarsus kazasına, İstanbul’un Boğaziçi’ne mektep açan bir millet, herhalde kendi uzak menfaati için büyük mükâfatlar beklemektedir.” diyor, değerli ilim adamı ve ülküdaşımız Doç. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu (Bkz. Milliyetçi Eğitim Sistemi, 1974, S. 100-101). Peki, bu okulları kapatamaz mısın? Hayır, çünkü Lozan Barışı ile yerleri ve statüleri sağlamlaşmış bulunmaktadır.

Türk İslam Ülküsü 1, Sayfa 176-177

Bir yanıt yazın