Cumhuriyet , 18 Temmuz 1942
Buhar makinesi doğduğu tarihten beri bütün Anglo-Sakson dünyasında ideal insan tipini businessman (iş adamı) temsil etmeye başladı. Sanayi kapitalizmi inkişaf ettikçe antikitenin kahramanları ve ortaçağın “azizleri yerine petrol kralları, kömür kralları, otomobil kralları geçiyordu. Ütilitarizm (faydacılık) felsefesinin buharın keşfinden pek az sonra Bentham ’dan J. Stuart Mill’ e kadar İngiltere’de doğmuş ve parlamış olması bir tesadüf değildir. Muvaffakiyeti hakikatin yerine koyan pragmatizm felsefesinin de Amerika’da itibar kazanmasına şaşılmaz. Bilgiyi faydanın emrine veren, doğru mefhumunun yerine kazanç mefhumunu geçiren ve menfaati bir hak ve ahlâk prensibi haline getiren lüpçü felsefe, bir Anglo-Sakson düşüncesidir, ki yüz elli seneden beri kahramanlığın ezelî mânâsını değiştirmek için olanca hamlesiyle çalışmıştır. Âmmenin menfaati lehine vermekten, canını bile vermekten üstün ideali olmayan kahramanın yerine, kendi menfaati lehine almaktan, başkasının canını almaktan bile üstün ideali olmayan iş adamı geçiyordu.
Kendini topluluk aşkına feda eden kahramanlar çağının kıymet sistemini değiştirip kurnazlığı destanî şereflerin yerine koyan bu faydacılığın kökleri, buharın keşfinden çok evvel ferdiyetçiliği filizlendiren rönesansa kadar dayanır. O tarihten beri kahraman, kocayınca köpeklerin maskarası olan kurttur: Donkişot. Yeni çağ doğarken bu soysuzlaşan şövalye tipi hayranlık değil, kahkaha uyandırıyordu. Gitgide İngiltere ’ nin şairleri bile (Emerson-İnsanlığın mümessilleri) nazik, zarif ve nikbin bir rönesans tipine hasret çekiyorlardı.
Kahramanlar neslinin kurumasına razı olmayan büyük sanatkâr ve filozoflar yok değildi: Almanya’da Wagner’in operaları, Promete, Herkül, Teze ve Homiros’un bütün kahramanları yerine Siegfrid’i, Hagen’i diriltiyordu. Fichte kahramanlar çağının feragat felsefesini tazeliyor, Nietzsche uyuşuk ve kancık bir merhamet yerine mert ve dobra bir cesaret koyan, hesap ve ihtiyat yerine tehlike aşkı duyan üst-insan idealini getiriyor, “Beni büyük bir Avrupa harbinden sonra anlayacaklar!” diyordu.
Onun beklediği harb, en geniş çapında, şimdi olmaktadır. İki insan tipi çarpışıyor: İş adamı ve kahraman. Geçenlerde Manchester Guardian adlı büyük İngiliz gazetesi: “İngilizler hiçbir zaman asker bir millet olamamışlardır.” diye yazdı. Halbuki İngilizler de şimal ırkındandırlar ve Walkyries efsanesinin çocuklarıdırlar. Carlyle Kahramanlar adlı meşhur kitabında hayatın utilitaire(faydacı) telakkisinden nefret ettiğini ve hayatın kökünde yalnız ulûhiyet ve yalnız kahramanlık bulduğunu söyler. İngiliz mütefekkiri, harb meydanında ölmemeği yüz kızartıcı bir ayıp sayan ve tabiî ölümle öleceklerini sezdikleri zaman etlerinde kendi elleriyle yaralar açan İskandinav kahramanlarına hayrandır; fakat onun modern kahramanı bu en yüksek derecede feragat vasfını kaybederek hıristiyanlığın merhameti içinde yumuşamış ve incelmiş görünüyor.
Kahramanların ölülerine su serpen kız-oğlan kızlar (eski İskandinav efsanesi). İş adamıyla kahraman arasındaki tezat, müspet ve menfi kutuplar tezadıdır: İş adamı kazanmak , kahraman kazandırmak ister. İş adamının kendi kazancı memleketin menfaatinden evvel gelir; kahramanın gözünde memleketin kazancı, kendisine ait bütün menfaatlerden, haklardan ve keyiflerden üstündür. İngiliz mütefekkirinin söylediği şey her kahraman için doğrudur: “Ruhsuz bir dünya ve idealsiz bir hayat iğrençtir.” Faydacı Anglo-Sakson felsefesi işte bu imanı yıktı.
Güzel bir dâvâ için kelleyi koltuğunun altına alanlardan mürekkep olmayan bir dünyanın pis havası kahramanın ciğerine ağır gelir. Bu havayı, altın hırsıyla, zina teri ve içki kokusuyla, boğucu lüks ve sefahat gazıyla dolan bu zehirli havayı boşaltmak, hayattan üstün ideallere pencereler açmak lazımdır ; genç nesillere şimdiden anlatmak lazımdır ki, ideal için ıstırap çekmek zevktir; ideal için düşmek yükselmektir; ideal için ölmek yaşamaktır.
Bu dünyanın efendileri, tefeciler, borsa düzenbazları ve milyonerler değil, son yüz elli senelik istisnasıyla bütün insanlık tarihinde görüldüğü gibi, yalnız kahramanlar olacaktır. Buna inanmayanlar, kahramanlar soyundan gelen ve efendiliğini her zaman muhafaza eden Türk milletinden değildirler.
KAYNAKÇA
Peyami Safa , Eğitim Gençlik Üniversite , 11. Basım , Sayfa 69