Geçtiğimiz günlerde anı – kitap türünden bir matbu okudum. Kitap tıp doktoru olan Kamil Konur’un 2012-2017 yılları arasında Silopi’de yaşadıklarından oluşmaktadır. Zikrettiğimiz tarihler bildiğiniz gibi ülkemizde Açılım Dönemi ve Operasyon Dönemi olarak bilinen tarihleri kapsamaktadır. İşte bu sancılı süreçte yaşanılanlar aydın bir doktorun bakış açısı ile okura sunulmaktadır.

Kamil Konur, tıp eğitimini tamamladıktan sonra ilk görev yeri olan Silopi’ye atanır. Başlangıçta bu durumdan hiç de hoşnut olmayan Konur, 19 aydan fazla kalmam dediği görev yerinde 54 ay hizmet vermiştir. Kendisi ile yaptığım görüşmede görev süresinin dolmasına rağmen niçin “gönüllü” bir şekilde hizmete devam ettiğini sorduğumda, “Arkadaşlarım orada mücadele verirken, şehit düşerken, onları o halde bırakıp gitmeye gönlüm elvermedi,” cevabını verebilecek kadar gönlü millî duygularla yüklüdür. İşte elimizdeki bu kitap, bu hassas duyguların dışavurumundan ibarettir. Kitabı okuduğunuzda görüyorsunuz ki Konur, gerçekten de sadece vatan aşkıyla canını hiçe sayarak orada yıllarını geçirmiştir. Pek çok operasyonun tam ortasında bulunup olaylara yakinen şahit olmuştur.

Kitabın sayfaları ilerledikçe siz de o süreci bizzat yakından takip ediyor; kah üzülüyor, kah kederleniyorsunuz. Açılımla beraber örgütün nasıl da yuları boşa aldığına, devleti nasıl da hiçe saydığına şahit olurken oradaki halkın ve bu sürece bakış açısına da bakabiliyorsunuz. Yine kitaptan kahraman Türk askerinin vermiş olduğu şanlı mücadeleyi bizzat yaşayanların gözüyle öğreniyorsunuz. Kahpece şehit edilen askerlerimize kahroluyorsunuz. Üstelik bütün bunları, orada doktorluktan çok askerlik yaptım, diyen birinin ağzından dinliyorsunuz.

Sürekli bombaların patladığı bir ortamda en yakın arkadaşlarınızın kucağınızda şehit düştüğü ve ileride hassasiyetle anlatılacak yılları kapsayan bir dönemde yazılan bu kitaplar geleceğimiz açısından da oldukça mühimdir. Bana göre kitabı mühim kılan bir diğer mevzu ise yazarının doktor olmasıdır. Çünkü ne yazık ki tıp gibi bölümleri bitiren kimselerin ellerine kalem alıp yaşadıklarını yazmıyor olmaları toplumumuzun en büyük acı gerçeklerindendir. Daha acısı da bırakın yazmayı, fırsat bulamamayı bahane ederek okumayı terk etmeleridir. Oysa tıbbiyeliler bizim tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Günümüzde de meslektaşlarından farklı olarak tarihi misyonunu koruyan ve üstlenen böylesi doktorları görmek ülkemiz açısından ümit vericidir.

Bir okur olarak bu kitapta anlatılanları önemli fakat eksik buluyorum. Umarım ilerleyen günlerde Dr. Kamil Konur’un kaleminden kitabın devamı niteliğinde yeni bir kitap daha okuruz.

Bir yanıt yazın