Atıf Yılmaz’ın 1968 yapımı Köroğlu filmini izleyenlerin dikkatini çeken bir husus vardır. İstisnâsız bütün karakterler temiz Türkçe konuşur. Ben kıt imkânlarla çekilen bu filmi izlerken hâlâ oyuncuların akıcı ve kulağa hoş gelen Türkçelerine hayran olmaktayım. Aslında Yeşilçam’daki filmlerin pek çoğunda dil berraktır. Zâten bir dili de en güzel konuşanlar tiyatrocular ve oyunculardır. Peki, şimdi neden aynı hazzı hiçbir film veremiyor? Dahası neden hiçbirimiz o günlerin akıcı dilini konuşamıyoruz? Türkçemizin bozulduğunun farkında değil miyiz? Evet, en önemli mesele bu işte: Farkındalık!
İki Gözüm Türkçe (1), Türkçeye ömrünü vermiş ve bu fânî dünyada aziz Türk çocuklarına Türkçe öğretmeyi en büyük saâdet sayan merhum ‘‘Nihat Sami Banarlı’nın Türkçenin Sırları’’ adlı eserinden tam yarım asır sonra aynı arzu ve azimle -yine bir Türkçe aşığı- A.Yağmur Tunalı tarafından yazılmış. Tunalı, eserinin girişinde bu çalışmanın bir farkındalık yaratmak amacıyla kaleme alındığını belirtiyor. Üç bölümden oluşan kitabın “Dil Dikkati” adlı ilk kısmında 1928’de başlayan Harf İnkılâbı ve sonrasında 30’lu yıllara damgasını vuran Türkçeleşmiş kelimelerin dilimizden atılmasıyla Türkçenin sâdeleşeceğine inanan “Uydurmacılık” çılgınlığından bahsediyor. Dönemin aydınları hatta dilcileri aracılığıyla yapılan bu zulmün sonucu olarak 20.yüzyılın başında dünyanın en zengin iki dilinden biri olan Türkçenin hızla katledildiğini savunuyor ki dönemin şâhitlerinden Yahya Kemal bu olaya “Büyük Gaflet” adını veriyor. Çünkü sırf Arapça kökenli diye tu-kaka edilen “mesele” kelimesinin yerine uydurulan “sorun” kelimesinin yüzlerce yıldır kullana geldiğimiz ifâde ve deyimleri ortadan kaldırdığının neredeyse kimse farkında bile değil. İngilizceyle başa baş yarışan bir dilin, okumuşlar tarafından oldukça kısa sürede budanmasına şaşırıp kalan Batılı aydın Geoffrey Lewis, bu konuyla ilgili yaptığı çalışmada duruma “Trajik Başarı” adını veriyor. Bu aynı zamanda Lewis’in kitabının da adı oluyor. (2)
“Türkçenin Sesi” diye adlanan ikinci bölümde ise dilin iki değişmezinin sentaks ve ses olduğuna dikkat çekilip bu ikisine dokunulmadığı sürece alınacak her türlü kelimenin zâten dilin parçası olacağı vurgulanıyor. Dilimizin bozulmasında ses yapısının yâni telaffuz, vurgu ve tonlama hatalarının da payı olduğu âşikâr. Kendisi de bir TRT mensubu olan Tunalı, en çok da kendi kurumunu eleştiriyor. Çünkü örnek olması gereken devlet televizyonunun spiker ve muhâbirleri, fiilimsilerden ve fiillerden önce fren yapar gibi duraksayarak zorla konuşturulan insanlara benziyor. Her dilin sesi millîdir. Mehmet Ali Birand’la memlekete giren enkırmenlik yâni sohbet eder gibi haber sunma geleneği ne yazık ki hançeremize aykırı şekilde millî olan sesimizi de bozdu. Sonuç olarak bütün haber sunucularının dili, Köroğlu’na çok kalleşlik eden Cidalı Kenan nam eşkıyânın Türkçesine yaklaşamaz oldu. Sâdece onlarınki mi? Ne hazindir ki biz öğretmenlerin hem de Türkçe öğretmenlerinin dahi Türkçesinin bozuk olduğunu çok üzülerek söylemek istiyorum.
Bu noktada bütün suç bizde değil sanırım. İbraniler, dil milliyetçiliği sâyesinde 2000 yıl sonra sürüldükleri topraklara geri döndüler. Fransızlar, dünyada İngiliz hâkimiyeti varken dahi dil milliyetçiliği yaparak 1940’lara kadar diplomasi dili olarak yüzlerce yıl Fransızcayı kabul ettirdiler. Fakat Türkçe neferi olarak mezun olup Anadolu’ya dağılarak aziz Türk çocuklarına ana dillerinin sırlarını öğretecek olan öğretmen adaylarına, bizim hocalarımız “Asla dil milliyetçiliği yapmayacaksınız!” uyarısında bulunuyor. Sanırım yazarın dediği gibi okumuşlarımız, Ödip Kompleksi yaşıyor ve kendilerine de bizi biz yapan değerlere de güvenmiyor. Kitabın son bölümünde “Dilimiz Kimliğimizse Kimliksizleşiyoruz” başlığı altında aslında tehlikenin ne kadar büyük olduğuna, dili kaybetmenin daha pek çok şeyi -belki de her şeyi- kaybetmek demek olduğuna dikkat çeken Tunalı; Bülent Eczacıbaşı, Gülse Birsel ve Mügü Andrews Hanım gibi güzel kültür örnekleriyle okuyucunun yüreğine bir nebze de olsa su serpmek istemiş olmalı. Sâdece Türkçe ve Türk Dili Edebiyatı mezun ve mensuplarının değil ana dili Türkçe olan herkesin okuması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. Durum her ne kadar iç açıcı olmasa da enseyi karartmamak gerek. Önce farkındalık elbette. Yazarın son sözüyle bitirelim: “Büyük millet, dili ve yüksek kültürüyle yeniden büyük olacaktır.” (s.336)
KAYNAKÇA
İki Gözüm Türkçe, A.Yağmur Tunalı, Hülbe Yayınları, 336 Sayfa, İstanbul 2020
Trajik Başarı: Türk Dil Reformu, Geoffrey Lewis, Gelenek Yayınları, 2004
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.