Azerbaycanlılar gelenekleriyle tanınırlar. Nevruz`un da bu gelenekler arasında çok özel bir yeri vardır. Nevruz Bayramı, târih öncesi çağlarda baharın gelişini, doğanın uyanışını kutlayan atalarımız tarafından bugünlere mîras bırakılmıştır. Nevruz Bayramı, baharın gelme münâsebetiyle geniş kapsamda kutlanır ve sevinçli bir halde kıştan kurtulmaya ve baharın gelişine adanır. Nevruz’u kutlamak, baharın ilk günü olan yeni yılı kutlamak demektir. Takvimdeki ilkbaharın ilk günü, güneşin yıllık dönüşüne dayanmaktadır. 21 Mart, yeni yılın aynı zamanda bahar aylarının da başlangıcıdır. Bu târih yeniden canlanmanın, uzun kış günlerinden kurtulup bahara, sıcak ve güneşli günlere ulaşmanın başlangıcıdır. Bu nedenle mutluluğun kaynağı başlar ve Azerbaycan Türkleri Nevruz Bayramı’na bir ay öncesinden hazırlanırlar. Asıl bayram kutlamaları ise üç gün sürer. İlk hazırlıklar ev işlerinden başlar. Her yer temizlenir ve yıkanır. Daha sonra bahçeler düzenlenir ve bayrama hazır hale getirilir. Azerbaycanlılar bayram sofrasına çok dikkat ederler. Masada “S” harfiyle başlayan yedi çeşit yemek bulunmalıdır: Sumak, sirke, süt, semeni, sebze, su ve sarımsak sofrada bulunur. Ayrıca masaya aynalar ve mumlar yerleştirilir, aynanın üzerine boyalı yumurtalar konulur. Bu nesnelerin sembolik bir anlamı vardır: Mum, ateşi; ışık, nazardan korunmayı ve ayna, netliği simgeler.

Doğanın ve yaşamın uyanışı Nevruz’la başlar ve Azerbaycan halkı bu bayramı çok önemser. Hatta bir ay önce kutlamaya başlar. Nevruz’dan önceki son dört çarşamba; Su Çarşambası, Ateş Çarşambası, Rüzgar Çarşambası, Toprak Çarşambası olarak adlandırılır. Yaygın hurâfelere göre doğanın uyanışı suyla başlar, ateşle tutuşur, rüzgarla canlanır ve nihâyet toprakla biter.

Azerbaycan’ın farklı bölgelerinde Nevruz Bayramı törenleri ciddiyetle yapılmaktadır. Karabağ’da ve özellikle Cebrayil’de Nevruz Bayramı bambaşka olur. (Cebrayil 1993’ten 4 Ekim 2020’ye kadar işgal altında olduğu için şehirde Nevruz kutlamaları yapılmıyordu. Bahsedeceğimiz kutlamalar işgal öncesinde yapılan kutlamalardır.) Araz Çayı’nın güney ve kuzeyindeki Azerbaycan Türkleri birbirlerini tebrik ederlerdi. Bir tarafta Cebrayil’in gençleri bir şenlik ateşi yakarlar ve bir lastiği yakıp dağdan aşağı bırakırlardı. Diğer taraf da buna karşılık verirdi. Bu şekilde birbirlerinin bayramlarını kutlarlardı. Cebrayil, eski zamanlardan beri sözlü halk edebiyatına ve âşık sanatına karşı büyük bir sevgiye sâhipti. Burası, âşık olan ilk diyarlardan biridir. Azerbaycan’ın en eski ve en ünlü âşıklarından Âşık Gurbanî ve Âşık Peri bu toprakların çocuklarıdır. Burada bayramlar tiyatro gösterileri ve törenlerle kutlanırdı.

Yüzyıllar boyunca folklorumuzun geleneklerini yerine getirirlerdi. Cebrayil’de oynanan pâdişah oyunu da bunlardan biridir. Bu oyunda şah, vezir ve kolunda kırmızı kurdele bağlı olan hizmetçiler olurdu. Şah, mecliste hiçbir zaman konuşmaz, emirleri vezir verir ve vezirin yanındaki adamlar da yerine getirirdi. Emre tâbi olmayanlar, kuralları ihlâl edenler dar ağacına asılırdı veya onlara para cezâsı verilirdi. Kısacası çalgılı çengili, düğün gibi günlerdi. Herkes bu bayramı sabırsızlıkla beklerdi. Gösteri başladığında şah, müzik sesleri eşliğinde veziri ve hizmetçileri  ile meclise dâhil olurdu. Kentin sâkinleri yakılan ateşin çevresinde halay çekerler ve sonra “pâdişah” oyununu oynamaya başlarlardı.

Nevruz Bayramı,  gelenekler ve oyunlar açısından zengin bir kutlamaya sâhiptir. Eski gelenekler arasında “Hıdır İlyas” (doğurganlığın, refahın sembolü), “kos-kosa” (komik bir tarla oyunu, baharın gelişinin sembolü) ve falcılık vardır.

Nevruz Bayramı günlerinde çile çıkarmak, kulak falına gitmek, şenlik ateşinin üstünden atlamak, konu komşuyu ziyâret edip bayramlaşmak gibi âdetler istekli bir şekilde gerçekleştirilir. Karabağ’da Nevruz Bayramı’nda küçük çocuklara çuval, çanta, şapka (anneannelerimizin çocuklar için yaptığı şapkalar) atma geleneği ve töreni bugün de devam etmektedir. Tâtil biter bitmez kapılar açık bırakılır; çuval, çanta ve şapka atmaya gelenlere tatlı, fındık, kuru üzüm, boyalı yumurta, dut, elma ve kuru armut verilir. Çocuklar için boyanmış yumurtalar bırakılır ve bu yumurtaları alıp dövüşerek şanslarını yumurtalarda denerler.

Millî ve mânevî değerler esas alınarak semeni ekmek, yumurta boyamak, ateş yakmak, heybe-şapka veya torba atmak, tatlı pişirmek, meyve ve çerezlerden bohça yapmak gibi hazırlık yapılır. Nevruz Bayramı’nın diğer sembolleri, bayramın hangi bölgede kutlandığı önemli olmaksızın baharın gelişini, doğanın uyanışını özünde simgeler. Semeni ve ondan hazırlanan tatlılar da bu sembollerdendir. Bayram günü her evin karşısında ateş yanar, aş kazanı asılır. Akşam kentin kızları fala bakarlar. Sabaha kadar kimse uyumaz ve sabah suyun üstünden atlanır. Genç kızlar ve erkekler geceleri tuzlu yiyecekler yerler ve su içmezler. Onlara gece uykusunda su veren kişi, onların kaderi sayılır. Gelenekler temelde her bölgede aynıdır. Nevruz’dan birkaç gün önce gençler kutlama yapılacak alanı süslerler. Kutlamaya katılacak kızlar ise ellerinde bohça ve semenilerle kutlamanın yapılacağı alana gelirler.

Karabağ’da Nevruz tâtili yılın en güzel zamanlarından olup en önemli günü de Nevruz’un kutlandığı gündür. Tâtilin son çarşamba günü, doğanın ilk müjdesini mor menekşe çiçek açarak verir. Nevruz’da inançlara göre bahar çiçeklerinden olan mor menekşelerin görüntüsüne rastlamak mümkündür. Böylece menekşe, mukaddes bir çiçek gibi halkın arasına katılır. Bu zamanda ayaklar altına alınamaz. Bu, menekşenin mukaddesâtını ifâde eder. Nevruz Bayramı’na ithâfen söylenen şarkılarda Nevruz çiçekleri ve menekşeler, Nevruz’u getiren çiçekler olarak söylenir.

Su ve ateşle ilgili ilginç gelenekler vardır. Azerbaycan bir yangın ülkesi olarak zengin bir ateş geleneğine sâhiptir ve bu bir arınmanın işâretidir. Nevruz’dan önceki yılın son çarşamba günü, yaşına veya cinsiyetine bakılmadan herkes şenlik ateşinin üzerinden yedi kez veya yedi şenlik ateşinin her birinin üzerinden bir kez atlamak zorundadır. Atlarken şu sözler söylenir: “Sarılığım sənə, qırmızılığın mənə” veya “Ağırlığım-uğurluğum bu odda  yansın (dertlerim tasalarım bu ateşte yansın) “. Ateş asla su ile söndürülmez. Ateş  söndükten sonra genç kız ve erkek çocuklar yangının küllerini toplayarak evin dışına atarlar. İnanışa göre bu ateşin üzerinden atlayan tüm aile bireylerinin tâlihsizliği, atılan küllerle birlikte aileden uzaklaşır.

Suyla arınma, suyun gerçek belirtisi ile ilgilidir. Azerbaycan’da suyla ilgili gelenekler yeni yıl ile ilişkilendirilir. Yeni yılda akan suyun üzerinden atlayarak, geçen yılın günâhlarını kefâret edersiniz. Ayrıca geçen yılın son gecesi tüm aile üyeleri yatmadan önce birbirlerinin üzerine su sıkarlar. Son çarşamba gecesi bütün derelerin durduğu ve herkesin önünde secde ettiği, hatta ağaçların bile yere eğildiği söylenir. Yılbaşı gecesi bu suyu içen herkes, yeni yılda tüm hastalıklardan kurtulur.

Nevruz, neşeli, sevimli ve Türk milletini birleştiren bir bayramdır.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.