Alayuntlu boyu, Oğuz boylarından Üçok kolunda mensup Oğuz Kağan’ın oğlu olan Dağ Han’ın soyundan gelen yirmi dört boyumuzdan birisidir. Alayunt boyu, Kaşgarlı Mahmut’un ünlü Divan-ü Lügat’it Türk adlı eserine göre on yedinci sırada yer alır. Eserde “Ulayundlug” olarak da zikredilmektedir. Boyun adı, “kısrakları, hayvanları iyi” anlamına gelmektedir. Bunun yanında Ulayundlug, Ulanyundluk, Alayantlı, Alayıntlu gibi isimlerle de anılmaktadır. Boyların yine onları simgeleyen ongunları içerisinde Alayuntlu boyunun kuşu/ongunu ise ”uçkuş” tur. Bu kuş aynı zamanda “gece çakırdoğanı” olarak da geçer. Reşidüddin’e göre ünlü eseri Şecere-i Terakkime ’de Alayuntlu olarak anılan bu boy anlam itibariyle (ala tenli at) olarak da zikredilir. 16. Yüzyılda 44 yer adına rastlanan bu boy günümüzde çok az bir kesimde yer almaktadır. Aynı yüzyılda Orta ve Batı-Anadolu’da oymaklar mevcuttur. Ağırlıklı olarak önemli bir kısmının Konya bölgesine ait olduğu bilinmektedir. Yine aynı devirde Aksaray’da bağlı Alayuntlu adlı 5 köyün de mevcudu söz konusudur. Bu bölgenin dışında Ankara, Kastamonu, Uşak, Menteşe yörelerinde de sancakları bulunmaktaydı. Osmanlı döneminde Faruk Sümer’e göre Ankara’da Oğuz boy adlarından çoğunun bu bölgede olduğundan yine Ankara sancağında Alayunt boyuna ait üç köy olduğundan bahsetmiştir. Kastamonu’da bulunan Alayuntlu oymağı ile Ankara Yörükleri arasındaki Alayuntlu oymağı çok küçük olup ancak 20 vergi nüfuslu olduğunu da belirtmiştir. Uşak yöresinde ise 169 vergi nüfusundan bahsetmektedir. Aynı zamanda Menteşe yöresinde iki oymağa rast gelindiğini 16. Yüzyılda bu bölgede 100 evden fazla olduğu tespit edilmiştir. Aynı yüzyılın sonlarında bu Alayuntlu oymağı Muğla’nın Dadya, Balat’ın Baran ve Bayındır adını taşıyan köylerinde yerleşmiştir. Muğla kazasında ise 146 vergi evi tespit edilmiştir. Halep Türkmenleri için târih içerisinde o bölgede Alayuntlular ile İnallular arasında kavmi bir münasebetin olduğundan bahsetmiştir. Alayuntlu boyunun kendi bünyesindeki aşiretleri ise şu şekildedir: Alaca-atlar Cemaati, Alaca Aşireti, Şeyh Şami Aşireti, Kozlu Aşireti, Karamuk Aşireti, Kuz Aşireti, Danış Aşireti, Kaymaz Aşireti, Ocaklı Oymağı.
At çeken oymakları arasında yer alan bu boy, Karaman ilinde ağırlık kazanmaktaydı. At çekenler yetenekleri itibariyle de “soy atlar” yetiştirmeleriyle ünlüdürler. Devlete vergi olarak da yetiştirdikleri atlardan verdikleri için bu adla da anılır olmuşlardır. Ağırlıklı olarak Akşehir, Koçhisar, Karaman ve Ereğli civarlarındaki geniş bozkırlarında yerleşkelerini tutmuşlardır. Faruk Sümer’in “Yörükler” adlı çalışmasından hareketle Denizli ilinde yapılan kalabalık bir yörük topluluğundan meydana gelen oymaklar arasında: Kayı, Akkoyunlu, Bozkuş, Kılcan, Akkeçili, Kaşıkçı, Toylu, Müsellemanı, Avşar dahil Alayuntlu boyu da vardır.
Atçekenler devlete her yıl “at resmi” veya “at akçesi” denilen bir vergi veriyorlardı. Buna karşılık reayanın tâbi tutulduğu “avâriz-i dîvâniyye” denilen vergiden muaf idiler. At vergisi her cemâatin gücüne göre de tespit ediliyordu. Kanunnâmelere göre her on iki haneden at alınıyordu. Fakat tahrir defterlerinde bu rakam her yerde aynı değildi. Özellikle Karaman’da bulunan At Çekenler, Osmanlı’nın Karaman Beyliği’ni almasından önce de bu yörede bulunmaktaydılar.
At çekenlerin ağırlıklı olarak Bozok boyuna mensup, aralarında Alayuntlu boyunu da içine aldığını belirten Doç. Dr. Faruk Güçlü, Osmanlı döneminde “At Çekenler’e”, “Tanrı Dağı Türkmenleri” de denildiğinden bahsetmiştir. Yine At Çekenler’in ayrı bir boyu da Salur oymağı adı altında Nevşehir bölgesinde yerleşke tutmuşlardır.
Prof. Dr. Zeynep Korkmaz’a göre, Anadolu ağızlarının oluşumunda başlıca rol oynayan Alayuntlu boyu da bulunmaktadır.
Şu anda günümüzde kaynaklara göre bu boy adına iki yerleşke bilinmektedir:
-Alayund- Kütahya/Merkez
-Alayunt (Arbay)- Mardin/Midyat/Dargeçit (Kerburan)
Bilindiği üzere; Türkistan’dan günümüze devam edegelen, aynı zamanda kültürümüzün aslî unsurlarından olan dokumalarımız, kilimlerimiz, kadın atalarımızdan bize kalan kimliğimizin nişânesi olan bu dokumalar, boylardan boylara desen değişiklikleriyle karşımıza çıkmıştır. Nuran Say’ın araştırmalarına göre, Marmaris Yöresinde Yaşayan Alayunt Oymağına Ait Namazlağalar adlı çalışmasında çeşitli boylardan da edinilen tecrübeyle bir karşılaştırma yapıp dokuz önemli ve özgün kilim ve seccâdelere dikkat çekmiştir aynı zamanda bölgeler arası karşılaştırma yapmıştır. Dokumalar yalnızca kilimlere özgü olmayıp günümüze de İslamiyet’ten bu yana gelen namazlağalar(seccâdeler) da vardır. Karşılaştırılması yapılan bu dokumalar arasında desen benzerlikleri olduğu gibi desen farklılıkları da mevcuttur. Bu namazlağalar genellikle ıstar tezgâhında dokunan, genç kızlar tarafından onların hayalleriyle süslenen çeyizlik olmak sûretiyle dokunan ürünlerdir. Bu seccâdelerde kullanılan malzeme ince ipliklerden oluşur ve seccâdenin zeminine uygulanır. Zeminler ise çoğu kez ince ve kalın keten bezler, sık ya da seyrek dokunmuş değişik cinsteki kumaşlar, kadifeler ve derilerden oluşur. Bunların üzerine, dokuyan kişinin duygu durumuna göre veya hediye edilecek kişinin sevdiği renkler üzerine bir tercihte bulunulurdu. Alayunt boyunun diğer boylara göre ayrıldığı nokta seccâdede bulunan mihrabın iki yanındaki üçgen kısımlara ve secdenin tam ortasına çiçek demetlerinden oluşan bir yoğunluk yapmalarıdır. Özellikle halı seccâdelerde inanç gereği daha soyut figürler kullanmışlardır. Bu figürler arasında da bir anlam bulunmaktadır. Örnek verecek olursak Kandil resmi, İlâhî ışığı; ibrik, beden temizliğini; hayat ağacı sonsuz hayatı; mihrap nişinin tepe noktasından aşağıya doğru sarkan bir çiçek demetinin “Bağ-ı İrem ‘i”, mihrap nişinin; Cennetin kapısını simgelemesi gibi. İşte tüm bunlar neslimizden gelen kültür kodlarımızın yansımalarından sâdece bir tanesidir. Kökleri ezelden başlayıp ebede kadar gidecek olan Türk’ün dalları Oğuz’un boylarıdır.
KAYNAKÇA
(1) Anadolu Ağızlarının Etnik Yapı ile İlişkisi Sorunu- Zeynep Korkmaz
(2) Faruk Sümer – Oğuzlar
(3) İslam Ansiklopedisi
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.