Türk ve İngiliz gençlerini kıyaslayan bir yazımı doğru anlayanlar arasına yanlış anlayan birkaç okuyucumuz da karıştı. O fıkramda bir îzah yetmezliğine düşmediğimi sanıyorum. Gençlerimiz hakkında toptan bir hüküm vermedim. Onların bizi öğündürdüğünü fakat bâzılarının da acı acı düşündürdüğünü anlatmak istedim. Bütün gençlerimizin aynı bilgi, zevk ve muâşeret seviyesinde olduklarını kimse iddia edemez. Aralarındaki üzücü farka dikkati çektim. Millî nisbetler mahfuz kalmak şartıyla her memleket gençliği için aynı şeyler söylenebilir.

İngiliz gençlerine gelince, onları tanımıyorum. Bir İngiliz gazetesinin telâşı beni düşündürdü. Metroda saçlarını tarayan ve kâğıt parayı bükerek tırnaklarını temizleyen iki İngiliz gencinin bu gazeteye verdiği endîşe, bende İngiliz gençliğinin medenî terbiyesi lehinde gerçeği aşan fikir ve hayaller uyandırmış. Bunu uzun zaman İngiliz ve Alman gençliği arasında yaşayan bir Türk talebesinin bana Almanya’da Lübeck’ten gönderdiği mektuptan anlar gibi oldum.

Gibi oldum çünkü îzah ve ifâde ayarını beğendiğim mektubu yazan münevver talebemizin Avrupa gençliği hakkındaki hükmü, şüphe uyandırıcı bir umûmîlikle sakatlanmış görünüyor: “16-18 yaşlarından sonra kızlık mefhumunun ayıp sayıldığı” hakkındaki müşâhedeye inanmadım. Çünkü bunu yalanlayan istatistikler vardır. Mektup yazan gencin münferit vak’aları umûmîleştirmek hatâsına düşmediğinden emin olamadım. Polis istatistiklerine göre İngiliz gençlerinin yüzde kırkının cinsî sapıklığa yöneldiği hakkındaki iddiayı da hayretle karşıladım. Aksini ispat edecek delillerden mahrum olduğum için zıt ihtimalleri aynı derecede kabul eden bir şüphe çizgisi üstünde kalmayı tercih ediyorum.

Mektuptaki müşâhedeler doğru ise edep ve ahlâk bakımından, gençliğimizin bize verdiği iftihar duygusu büyük ölçüde artar. Fakat büyük meselelerde ihtiyat şarttır. Ölçü dışı hükümlerden sakınmak için sağlam metodlarla yapılmış anketlere ve istatistiklere ihtiyaç vardır. Bu çeşit yoklamalar sosyolojinin en zor ve en az emniyet verici tarafıdır. Hele şahsî müşâhedelerimizin dar hudutları içinde kalan vâkıalar, bizi hakîkate götürmek için elverişli kılavuzlar değildir sanıyorum.

Kaynakça

Safa, Peyami. Eğitim Gençlik Üniversite.İstanbul. Ötüken Yayınları. s.260

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.