Oğuz boylarından Bozoklara âit olan Ayhan koluna mensup Yazır boyu, isminin çıkış kaynağı olarak “çok ülkenin sahibi” anlamına gelmektedir. Bunu özellikle Reşidüddin Fazlullah-ı Hemedani’nin Cami u’t- Tevârih adlı eserinde görmekteyiz. Kaşgarlı Mahmud ise bu boyun adını Yazgır şeklinde belirtmiştir. Daha sonrasında özellikle 12. yüzyılda boyun adı Yazırlar olarak anılmaya başlanmıştır. Yine Reşidüddin’in ünlü eserinde bu boyla ilgili şölenlerde kendi boyuna düşen et payını yani ülüş’ünü “aşuğlu umacı” olarak belirtmiştir. Aynı eserinde Yazır boyunu yine bilinen beş boy arasında zikretmiştir. Bu boylar; Kayı, Avşar, Beydili ve Eymür’dür. Yazır boyunun târihçesine bakacak olursak Prof. Dr. Faruk Sümer’in bilgilerine dayanarak belirtecek olursak Oğuz Türklerinin Gün Han’dan sonra gelen ilk hükûmdarından Dib Yavku’nun beyleri arasında Alanoğlu Bulan ile Dib Cenksü ve oğlu Dürkeş’in bu boydan geldikleri söylenir. Oğuz elinin dağılmasıyla birlikte Oğuzların geneli Horasan’da Hisar-Tak denilen bir yerde yurt tutmuşlardır. Uzun yıllar Oğuz nesli burada yaşamıştır fakat Yazırlar bu bölgeye Mangışlak Yarımadasından 12. yüzyılda gelmişlerdir. Bölgeye geldiklerinde Horasan Yazırlarının başında Evdük Han oğlu Yağmur Han bulunmaktaydı. Yağmur Han, özellikle bu bölgede fazla mücâdele vermesiyle târihimizde önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu mücâdelenin en çetin hâli 12.yüzyıl’ın ortalarında gerçekleşmiştir. Harizmşah İlarslan’ın askerleri bozguna uğratmak için Yağmur Han’ın üzerine yürüdüklerinde Yağmur Han, bu duruma boyun eğmeyip yine o bölgede Merv ve Belh taraflarında mesken tutmuş olan başlarında Sultan Mahmud’un bulunduğu Oğuzlar’dan yardım istemiştir. Bunun üzerine Yağmur Han ve Oğuzlar, Harizmşah İlarslan’ın yerine karşılarına çıkan Sultan Sencer’in emîrlerinden İhtiyarüddin Aylak ile Mazenderan Emîrini Dihistan’da ağır bir yenilgiye uğratmışlardır. Zaferin ardından Oğuzlar ve Yağmur Han pek çok ganîmete sâhip olmuşlardır.
Daha sonraki yıllarda Harizmşah Sultan Muhammed’in başarısız olması üzerine isyan eden Nişâbur Emîri Kezlik Han, yenildikten sonra yanında bulunan bir Türkmen’in teklifi üzerine Yazırlar’ın bulunduğu yere gitmek istemişse de oraya gönderdiği adamları Yazırlar tarafından yakalanıp Harizm-Şah ’a teslim edilmiştir. Yazırların başındaki bey değişmiş ve Hindu Han olmuştur. 11 yıl başta kalmış ve Hindu Han’dan sonra merkezi otoritenin zayıflamasıyla da birlikte Yazır yurdu tamamen Harizm-Şahlar’ın eline geçmiştir. Prof. Dr. Faruk Sümer’e göre bölge ele geçirilirken Hindu Han’ın kardeşi Ömer Han, Harizm -Şahlar’ın başşehri Urgenç’te Yazır beğliğinin kendisinin yönetmesi hususunda devamlı bir gâyret göstermişse de bu gâyretinin ona ancak Sabûr Han lâkabını kazandırmaktan başka bir sonuç vermediğini belirtmiştir. Nesevi’nin Fransızca tercümesine göre Harizm-Şah Sultan Muhammed’in anası Terken Hatun, Moğol hücumu üzerine Urgenç’ten ayrılarak Mâzenderan’a gitmek üzere yola çıktığında yanında geçilecek yerleri iyi bilen Sabûr Han da vardı. Seyahat esnasında Sabûr Han Vâlide Sultan’a sadâkatle hizmet etmiş olduğu halde, Terken Hatun, Yazır yurduna gelince kendisini terk edeceğinden şüpheye düşerek, onu gizlice öldürttüğü belirtilmiştir.
Yazır boyunun yerleşim yerlerini târih içerisinde belirtmek gerekirse öncelikle şunu söyleyebiliriz ki Yazırlar, müstakil bir şekilde 12.yüzyıldan 17.yüzyıla kadar Horasan’da varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ayrıca tüm diğer Türk boyları gibi Anadolu’nun fetih ve iskanında önemli rolleri olmuştur. 16. Yüzyıl’da Horasan bölgesinde 24 Yazır adlı köy bulunmakla birlikte bu köylere bağlı da oymaklar buralarda mesken tutmuşlardır. 12. yüzyıldan 17. yüzyılda kadar Horasan’da varlıklarını muhafaza ederek yaşamışlardır. Daha sonrasında Anadolu’da bu oymakları ağırlıklı merkez olarak Hamid, Teke ve Ankara sancaklarında görmekteyiz. Dulkadırlı arasında bulunan Yazırlar, genellikle Antakya bölgesindeki Bağras kazasında kışlamışlardır. Buradan bir kısmı Birecik çevresinde kışlamış oradan Elbistan’a yayılmışlardır.
Askeri anlamda Yazır boyunu inceleyecek olursak özellikle Moğol saldırılarından kısa bir zaman önce Çok güçlü bir boy olarak biliniyordu. Bunun sebebi ise bulundukları bölgelerde çoğunlukta kalmaları fazla dağılmamaları ve teşkîlat yapısını sağlam kurduklarından dolayıdır ki özellikle Ahal bölgesinde bulundukları yapı itibariyle bir devlet kurma derecesine kadar gelmişlerdir. Moğol saldırından sonra ise Yazırlar; genellikle Köpet-dağ’ın vadilerinde yaşamışlar, saldırılardan kurtulanlar ise Karataşlı (Garadaşlı) denilen yeni bir ad almışlar ve daha sonraları bunlar küçük birer Türkmen boyunu teşkil etmişlerdir. Garadaşlı boyu için Ebulgazi Bahadır Han şunları yazmaktadır: “Yazır ili Horasan’a vararak Durun etrafında uzun yıllar yaşadı. Bu sebeple Durun’a Yazır yurdu diyorlar. Yazır ili’nin bir kısmı Durun’a yakın dağın içinde dehkanlık yaparak geçindiler. O devirde bunlara Karataşlı diyorlardı.” Daha sonrasında ise farklı bölgelere göçüp oradan da başka boyların aralarına karıştıklarını belirtmiştir.
NOT: Târih içerisinde Ab-Yabgu devrindeki Yenibent Yabguları, Batı Türkistan’daki Cend Emîrleri, Kara-Daş adı verilen Horasan Yazırları, Ahıska’dan aşağı Kür boyundaki Azgur-Et (Azgur Yurdu) Kalesi, Kürmanç Kürtlerinin Azan Boyu, Toroslardaki Gündüzoğulları Hanedanı Yazır boyundandır.
ANADOLUDAKİ YERLEŞİM YERLERİ
Yazır-Ankara-Çubuk
Yazır-Antalya-Korkuteli
Kumlucayazırı(İydiryazırı)-Antalya-Kumluca
Yazır (Finikeyazırı)-Antalya-Finike
Yazır-Aydın-Karacasu
Yazırlı-Aydın-Nazilli
Gölcük (Yazır)-Burdur-Gölhisar-Çavdır
Yazır-Burdur-Ağlasun
Yazır-Çorum-Sungurlu-Boğazkale
Yazır-Denizli-Acıpayam
Yazır-Denizli-Çal
Yazır-Edirne-Enez
Yazır-Eskişehir-Sivrihisar-Günyüzü
Yazır-Gaziantep-Nizip-Barak
Yazır-Kayseri-Merkez
Yazır-Konya-Sille
Yazır-Konya-Doğanhisar
Yazır-(Kuzeyrip) Mardin-Savur-Sürgücü
Yazır-Tekirdağ-Barboros
Kaynakça:
(1) TDV İslam Ansiklopedisi, Yazır Boyu
(2) Prof. Dr. Soltanğa Ataniyazov, Türkmen Boylarının Geçmişi, Yayılışı, Bugünkü Durumu ve Geleceği, Türkmenistan Bilim ve Teknik Yüksek Kurulu, syf.13.
(3) Prof. Dr. Faruk SÜMER, Oğuzlar (Türkmenler), İkinci Baskı, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları:70, syf.241-243.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.