Her şeyden önce ‘Diyânet Teşkîlâtı’, gerçekten bu işin ehli olan, ilim ve ahlâkı ile tanınmış, ihlâs sâhibi müminlerden ve millî şuuru uyanık kimselerden kurulmalıdır. Bu teşkîlât, politik endişe ve müdâhalelerden uzak tutulmalıdır. Din görevlileri, behemehâl küçük politik hareketlerden ve ‘particilik’ten korunmalıdırlar.

Diyânet kadrosu, Allah ve Resulü’nün ‘dînin hizmetinde’ bulunan, bütün bir milletin sevgi ve güvenine lâyık, tavizsiz ve samîmî çalışan müminlerden ibâret olmalıdır. Hiç şüphesiz bu kadro, Kitabın, Sünnetin, İcma-ı Ümmetin ve Kıyas-ı Fukahanın murâkabesi altındadır. İslâm’ın ana caddesinde yürür, sapık kollarla, siyasî ve ideolojik, bozuk mezheplerle ve akımlarla mücâdele eder. Din maskesi taşıyan şu veya bu ülkeye ait emperyalist oyunları tespit ve teşhis ederek ilgililere yardım eder.

Diyânet Teşkîlâtı, devletin bir müessesesi olarak dînin yanlış anlatılmasına, bozulmasına ve saptırılmasına karşı tarafsız kalamaz. Aksi hâlde ‘sahte mürşitler’, art niyetli veya câhil kişi ve zümreler ve bunların etrâfında oluşan ‘akımlar’ hem milleti hem de dînî hayâtı parçalar. Unutmamak gerekir ki İmâm-ı Âzam, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Şafiî, İmâm-ı Hanbel, İmâm-ı Mâturidî, İmâm-ı Eş’arî, İmâm-ı Gazalî ve İmâm-ı Rab-banî gibi güneşler unutturulunca ateş böcekleri, kendilerini aydınlık kaynağı zannettiler. Gerçekler ortadan çekilince sahteleri piyasayı doldurdu. Diyânet kadrosu, gerçek din büyüklerinin çizgisinde ve tâvizsiz yürümek zorundadır.

Böyle bir Diyânet Teşkîlâtı kurulduktan sonra din eğitim ve öğretimi, bu kadronun organizasyonuna, denetimine ve planlamasına verilmelidir. Gerek okullarda gerekse yetişkinler eğitimi olarak ele alınacak bu eğitim ve öğretim işi, Diyânet İşleri Başkanlığı’nın sorumluluğu altında, ilgililerle kurulacak iş birliği ile sağlanmalıdır. Ders kitaplarının hazırlanmasında, okutulmasında, hatta müfredat ve muhtelif okullardaki programların tespitinde Diyânet İşleri Başkanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı ilgilileri sürekli bir iş birliği hâlinde bulunmalıdır. Her kademedeki okullarımızda okutulacak din dersleri hem sayıca hem de kalitece arttırılmalıdır.

Diyânet İşleri Başkanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı’nın iş birliği ile hem yetişkinler hem de çocuklarımız için behemehal Kur’an-ı Kerim kursları açılmalı, orta dereceli okullarda Kur’an-ı Kerim dersleri okutulmalıdır.

Din dersleri, sâdece teorik bilgi vermemeli, haftada bir saat veya gerektiğinde uygulama da yaptırılmalıdır. Uygulamalar ciddî ve dînin esprisine uygun olmalıdır. Din dersi okutacak kimseler, Diyânet Teşkîlâtının onayı alınarak tâyin edilmelidir.

Din, şeriat ve tasavvuf olarak bir bütündür. Bunların âhengi üzerinde kurulu bir din eğitim ve öğretimi başarılı olabilir. Din eğitimi, dış ve iç disiplini ile ele alınmalıdır. Müslümanlar şeriatçı ve tarîkatçı olarak bölünmemelidir.

Ülkemizde din hürriyeti ve din eğitimi ile ilgili mevzûat geliştirilmeli, antidemokratik olan ve din hürriyetini kısıtlayan hükümler kaldırılmalıdır. Din eğitim ve öğretimi medenî ülkeler seviyesine çıkarılmalıdır.

İslâm dîni bütün aslî kaynakları ile ve bütün sâfiyeti ile ortada durduğuna göre İslâm’da reformculuk iddiası, dîni tahrip ve saptırma mânâsına gelir. İslâm’da teceddüt, bozulan ve soysuzlaşan ve ana caddeden sapan inançları, yeniden aslî kaynaklarla besleyerek düzeltmek, diriltmek ve kurtarmaktır.

Kaynakça

Arvasi, S, Ahmet. Türk İslâm Ülküsü 1. 390-391

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.