Birçoğumuzun içine doğduğu ekonomik sistem olan Liberal Kapitalizm, en basit tanımıyla, sermâyenin merkezinde olduğu yönetim modelidir. Fikir îtibari ile kapitalist sistemin bâriz husûsiyeti şüphesiz ki kazanç prensibinin her şeye hâkim oluşudur.1 Kapitalizmin tek gâyesi hudutsuz bir kazançtır. İnsanı yalnızca ekonomik bir hayvan (homoekonomikus) olarak gören kapitalizm için en önemli husus sermâye sâhiplerinin kazancıdır. Liberal düşünceye göre esas olan ferttir ve ferdin önünde hiçbir engel ve durdurucu güç bulunmamaktadır. 18. yüzyılda Batı medeniyetinin insanı ve her şeyi maddeden ibâret görmesi Liberal Kapitalizmi doğurmuştur.
Doğduğu ve yayıldığı yıllarda dünya düzenine büyük hasar veren bu sistemin devâmında işçilerin sömürülmesi, kâr sâhiplerinin devamlı kazanması ve insan istismârının fecî boyutlara uzanması üzerine bir tepki ideolojisi doğmuş, yalnızca ekonomi üzerindeki görüşleriyle bu sistemi alt edebileceğini sanmıştır. Yine Avrupa’da Karl Marx’ın hissî duygularla ortaya çıkardığı Komünizmden de biraz bahsetmek isterim. Bir nefretin belki de zulmü ve istimârı engellemenin ümîdiyle ortaya çıkarılan komünizmde üretim araçlarının mülkiyetinin devlete ait olması, kimsenin mülk sâhibi olmaması ve milletin reddedilip sınıfın kabul edilmesi gibi konular ele alınmıştır. Fakat bu sistemde, millet gerçeğini reddi dolayısıyla ve insanın fıtratından gelen duyguları bastırmasıyla tabiata yenik düşmüştür. Hürriyetin kaynağı olan mülk edinme yasaklanmış, mülk edinmemekle kapitalizmle başa çıkılacağı zannedilmiştir. İnsanların yarına güvenle bakmasını sağlayan, insan fıtratında olan mülk edinme duygusu kısıtlanarak bir yere varılamamıştır. Netîcede eşitliği sağlamak isterken adâleti yok eden komünizmde nefret ettiği kapitalizmden farklı bir yola gidememiştir.
İdeolojiler insanlar içindir. Fakat insanı tanımayan, ihtiyaçlarını bilmeyen, insanı yalnızca maddeden ibâret gören her sistem insanın sömürülmesine ve zulüm görmesine mâni olamaz, olamamıştır da. Kapitalizm yüzünden dünyâda insanların hâkkı yenmiş, bu hâkkı geri almak isteyen komünizm yüzünden milyonlarca insan ölmüştür. Batı’nın doyumsuzluğu, dünya düzenine derin tesirler bırakmıştır. Peki, liberal ekonomiden ve komüzimden başka bir ekonomi sistemi olamaz mı? Ekonomi ne içindir?
Sosyologlara göre, ekonomik faâliyetler, insan gruplarının faâliyeti olmak bakımından, yalnız bir sosyal faâliyet değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel değerlerle çevrili ve onlar tarafından kontrol edilen bir sahadır.2 Adam Smith’in düşündüğü gibi ekonomi, ahlâktan, değerlerden sıyrılmış başıboş bir sistem ise güçlünün zayıfı ezdiği, istismâra dayalı bir ekonomiden söz edilebilir. Marx’ın dediği gibi ekonomi, insanî değerlerden bağımsız tanımlanabilirse yine başıboş bir sistem olarak zulüm ve istismâra açık olur. Güçlünün zayıfı dâima ezdiği, insanı insana kul eden bu sistemlere karşı millî bir ekonomi sistemi düşünülebilir mi? Dînimiz ekonomi hakkında bizlere ne söylemektedir?
Liberalizm esas îtibari ile özgürlük üzerine kurulmuştur. Liberalizme göre, toplumun ve hayatın temel öğesi olan bireyin, başta devlet olmak üzere diğer bütün toplumsal kurum ve geleneklerin hiçbir sınırlandırması olmaksızın, kendine kâr ve keyif verdiği ölçüde her türlü davranışı, serbest bir biçimde yapabilmesidir. Aslında, liberal düşünceye göre bireyler, kendi çıkar ve keyifleri doğrultusunda davranışta bulunurken, hiçbir sınırlayıcı güç ve otorite tarafından, belirli davranışlarda bulunmaya “emredilmemeli”, buna karşılık belirli davranışları yapması da “engellenmemelidir”.3 Mülk edinme konusunda liberalizmle benzetilmeye çalışılan İslâmiyet, insanın insana kul olmamasını ve sömürülmemesini emreder. Kur’an-ı Kerim’de de zenginin malında fakirinde hakkı olduğu, haklının hakkını alması gerektiği ve fâizin yasaklanması hakkında ayetler bulunmaktadır. Liberal Kapitalizm ve Komünizmin ekonomi hakkındaki görüşleri, ekonomiyi insan refâhını ve mutluluğu hedef alan vâsıta olmaktan çıkarmış, insanı insana kul eden bir sistem haline getirmiştir.
Kısaca özetleyecek olursak, insanı tüketen bir hayvan olarak gören, ekonomiyi de yalnızca belirli bir sınıfın elinde oyuncak eden sistemler bütün dünyâyı sömürmeye devam edecektir. Lâkin ekonomi ‘millî’ olup sosyal dayanışmaya dayalı, insanın refâhını ve mutluluğunu hedef alan bir ‘vâsıta’ olabilirse insanları mutlu edebilir. Liberal ekonomi yalnızca dînimize değil, Türk milletine yakışmayan ayrıca Türk milletini de her dakika sömürmeye devam eden bir sistemdir. Hudutsuz kazancı meşrû gören kapitalizmde, kazanan kâr sâhipleri dışındakilerin hiçbir önemi yoktur. Ekonomide de diğer sahalarda da Avrupa dünyâsının maddeci görüşüne ihtiyacımız yoktur. Dünyâya yön veren ekonomi sisteminin arkasında bir düşünce, bir ideoloji var. Peki, biz bu sistemle nasıl savaşacağız?
Türk milletini tanımayan, Türk milletinin ihtiyaçlarını anlamayan hiç kimse bu sorunu tamamen çözemeyecek, günübirlik politikalarla geçiştirilmeye çalışacaktır, şimdiye kadar da böyle olmuştur. Türk milletinin, Batı’nın insanları sömürmek için kurduğu bu vahşî sisteme ihtiyacı yoktur. Ekonomi bağımsız bir faâliyet değildir, değerlerden sıyrılmış bir ekonomi ancak istismârı doğurmaktadır. Türk milleti de kendi millî ekonomi sistemini kurarken kendi târihî, şartlarına ve muhtevâsına göre bir sistem kuracaktır.
Sizlere yüzde yüz millî olan, milletinin menfaati ön planda tutulan Dokuz Işık Doktrini’nden bir kısım alıntılamak isterim:
“İdâreler, kararlarını, milletlerinin tercihine göre vermelidir. Milletimiz, büyümek isteyen, ekonomik kalkınmanın tamamlanmasını arzulayan bir tercih içindedir. Âciz, isâbetsiz iktisat politikalarından vazgeçip, ülkemizin ihtiyaçlarına uygun millî bir iktisat politikası seçmek zorundayız. Bizi sömüren milletler kalkınmamızı istemez. Kaldı ki taşıma su ile değirmen dönmez. Şu hâlde kendi kaynak ve imkânlarımıza dönmek zorundayız.”
Kendi milletinin târihi ve köklerinden ilham alan, kendini bilen bir sistem kurmadıkça sömürülmeye devam edeceğiz. Bunu yapabilecek olanlar yalnızca her şart ve koşulda ‘milletim’ diyebilenler, milletini tanıyanlar çareyi kendi köklerinde arayanlar olacaktır.
Kaynakça
(1) Çağatay, Tahir. Kapitalist İçtimâi Nizam ve Bugünkü Durumu. sf 22.
(2) Arvasi, Seyit Ahmet. Türk İslâm Ülküsü. Ekonomi ve İnsan Grupları. sf 22.
(3) https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=2022.
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.