Ülkücü hareketin târihinde iz bırakmış, gazeteci kimliği ile Türkiye’de birçok dosyayı ele alıp gerçekleri anlatmış ülkücü gazeteci Necdet Sevinç’in hanımı Sevgi Sevinç hanımefendi ile Necdet Sevinç hakkında konuştuk.

Necdet Sevinç ile nasıl tanıştınız? Necdet Sevinç’in sizi en çok etkileyen özelliği nedir?

Necdet ile görücü usulü evlendik. Âilesiyle beni görmeye geldiler. Beni üç sene önce istemişlerdi, ben meslek hayâtına henüz yeni atılmıştım, babamı da kaybetmiştim evlenmeyi düşünmüyordum. Anadolu’da şöyle bir âdet var; âilede büyük bir kız olunca ondan sonraki evlilik düşünmez. Ben de ablamı görmeye geldiler zannettim ve evliliği düşünmedim. Onun için olmadı ilk görmeye geldiklerinde. Birkaç yıl sonra ailesinin evlenmesini istemesi üzerine, “o gidip gördüğümüz kız olursa evlenirim” demiş. Bunun üzerine üç sene sonra tekrar istemeye geldiler. Sonra ben de kabul ettim tabii. Birbirimizi beğendik 1973’te nişanlandık. Yâni tanışmak olayı sevmek olayı illa önce flört ederek olmuyor. Biz de nişandan sonra birbirimizi sevdik, beğendik. Nişanlılığımız sırasında o, İstanbul’da; ben, Gaziantep’te idim. O, iki üç ayda bir beni görmeye gelirdi fakat sürekli mektuplaşırdık. Her hafta pazartesi günü mektubu masamda olurdu. Böyle güzel bir nişanlılık süreci geçirdik. 15 ay nişanlı kaldık, 1974’te evlendik. Yuvamızı çok güzel bir duyguyla kurduk. Biz yaptık her şeyimizi. Kendimiz, ikimiz… Her konuda birbirimize çok saygılı ve anlayışlı idik. Yuvamızdaki her türlü sorunu birlikte aşar, kararları birlikte verirdik. Onun, beni en çok etkileyen özellikleri saygılı, zarif, kültürlü ve güler yüzlü olmasıydı. Beni etkileyen özelliklerinin başında bunlar geliyor. Ayrıca Türk Kültürüne çok önem verirdi. Kendisi hep Türk Sanat Müziği dinlerdi. Çocuklara da dinletirdi. Çocuklarımıza her konuda örnek olup kendi değerlerimize göre yetiştirmek için ikimiz de çok güzel örnek olduk. Öğretmenleri çocuklarla sohbet edince şaşırır ve bizimle tanışmak isterlerdi.

Teşekkür ederim, sonraki soruma geçeyim. Necdet Sevinç’in bize anlatabileceğiniz âile hayâtı nasıldı? Şöyle de sorabilirim âile hayâtında zorluklardan bahsettiniz. Mesela zorlukları nasıl atlattınız?

Tabi, şimdi Necdet çok saygılıydı. Mecbur kalmadıkça benden bir şey istemezdi, çay içeceğimiz zaman kim ilk kalkarsa o koyar, beraberce içerdik. Çocuklarımız ikiz gibi bir sene arayla doğdular. Onları büyütürken çok destek oldu bana. Hem masa başında çalışırdı, hem de bana yardımcı olurdu. Mesela sofra kurmada sofra kaldırmada… Salata yapardı mesela. Çocukları yuvaya o götürürdü. Çocukları hazırlardık sabah birlikte, kahvaltısını yaptırırdık ikisinin de. Sonra o çocukları okula, yuvaya götürürdü; ben işe koştururdum. Yâni çocukları el birliğiyle büyüttük. Birlikte ev işi yapardık; Çok yardımcıydı bana… İyi bir insan, iyi bir eşti. Gazeteden ayrıldıktan sonra, kütüphane odasında araştırmalarını yapar, kitap okur, yazılar yazardı. Sonraları kitap yazmaya daha da yoğunlaştı. Haberleri çok dinlerdi. Kumanda elinde sürekli kanal değiştirerek her haberi takip ederdi.

Gündelik hayâtında biz gençlere de örnek olması açısından Türk milliyetçisi bir büyüğümüzün nasıl bir gündelik hayâtı vardı, nasıl bir çalışma disiplini vardı nasıl geçirirdi gününü, size nasıl vakit ayırırdı?

Bahsettiğim gibi sabah gazeteye gider, akşam gelirdi. Yemek faslı bittikten sonra çalışmaya otururdu masa başına. Ona bir şey söylemek ya da sormak istediğimde sabırla yazısının bitmesini beklerdim, dikkatini dağıtmak istemezdim. Yâni ben ona öyle hassasiyet gösterdim, evde böyle bir düzen olduğu için çok huzurlu çalıştığını düşünüyorum. Yazılarını çok rahat yazdı. Çalışması hep ön plandaydı. Âile düzenimiz çok güzeldi. Ben de çalıştığım için hayâtımız daha sistemliydi. Hani ev hanımı evde olur erkek gider çalışır gelir ya; bizde öyle değildi. Çocukların okulu biter ben işten gelirdim, sonra o gelir masamızı beraber hazırlar, yemeğimizi keyifle yer, beraberce toplardık. Sonra yine kitaplarına dönerdi. O bana çok yardımcıydı ama biz de çocuklarla onun çalışmasına çok saygı duyduk.

Sinirlenince çok hızlı konuşurdu. Bir gün televizyonda bir programa telefonla katıldı. Toprakların satışı ile ilgili bir tartışma vardı. Karşıdaki konuk o dönemin bakanlarından biriydi. O kadar sinirlenmişti ki çok hızlı konuşmaya başlamıştı. Ben kenarda durmuş “Necdet yavaş, Necdet sakin” diye telkin etmiştim. O da sinir ve heyecanla “Sevgi çay ver!” demişti. Sonra programı izleyince “Ne demişim ben? Hiç anlamadım.” demişti ve beraberce gülmüştük. Yâni âile hayâtımız böyle çok güzeldi. Misâfiri çok severdi. Evin hanımı olarak benim çalışmama rağmen misâfirimiz eksik olmazdı. Necdet Bey’in çevresinden, siyâsetten insanlar gelirdi. Soframız hep açıktı.

Biliyoruz ki Necdet Sevinç, Türk milliyetçisi bir gazeteciydi ve pek çok zorlukla mücâdele etti fikirlerini yaymak için anlatmak için. Bu sıkıntılar âile hayâtına nasıl yansıyordu? Bu zorlukları nasıl aşıyordu? Siz nasıl onun yanında duruyordunuz. Nasıl geçiyordu bu süreçler?

Necdet Bey, evlilik hayatımızda da öncesinde de hep zorlu olan bu mücadele içindeydi. Bilmeden bile onun bu hayatına öncesinde de şahit olmuştum. Biz komşuyduk Necdet Bey’in âilesiyle. Her gün bizim balkonun önünden geçiyordu ama henüz bir ilişkimiz yoktu. O dönem yani biz daha nişanlanmadan önce, ayaklarından vurulmuş. Yazıhanesinde otururken silah sıkmışlar, o da daktilo fırlatmış ve masanın altına girmiş, o sırada vurulmuş.

Bana bu gibi şeyleri yansıtmazdı, anlatmazdı. Üzülmemizi hiç istemezdi. Sâdece evdeki yaşantısıyla bilirdim. Gazetede zâten son derece yükü ağırdı. Hem makalesini köşe yazısını yazıyordu hem tüm dizgiyi yapıyordu, editörlüğünü de üstlenmişti. Gazete çıkana kadar eve gelmezdi. Sonradan bir gün baktım Necdet Bey perişan geldi eve bir arkadaşıyla. Dedim “Ne oldu?”, “Düştü” dedi o arkadaşı. “Düştü de üstü başı paralandı.” Meğer hırpalamışlar ama bana yine söylemedi ben anladım öyle olduğunu. Sâdece gördüğüm kadarıyla onu bilirdim, ya da sonradan duyardım.

İdealist, vatan bayrak için kalemiyle savaş veren, kendisi için hiçbir şey düşünmeyen ve yapmayan yâni ön planda olmak arzusu olmayan biriydi. Benim onun bu zorlu hayatına anlayış göstermem ve ona yüklenmemem, onun kendi dâvâsında daha kolay çalışmasını sağladı. Benim onun hayâtına gösterdiğim anlayış ve duyduğum saygı ve sevgi onun ülküsü için yaptığı her şeye destek oldu. Ve o bunu hep fark edip takdir etti. Yoksa bu kadar yoğunlaşamayabilirdi. Yâni güzel bir âilesi oldu, Necdet Bey de onun için bu âilede huzurlu ve paylaşımcı oldu. Yüreği çok güzel bir insandı. Maddiyat onun için hiç ön planda olmadı. İş anlaşmalarında dahi maddiyat söz konusu olmadı onun için. Ona, çok affedersiniz, ev bile teklif ettiler dedi ki “fakirler var, ihtiyacı olan gençlere verin” bana söylese zâten ben de kabul etmezdim. Asla hayat boyu hazıra konmadık. Biz hep emeklerimizle yaşadık ve ben bundan çok mutluyum. Eşimin sıkıntılarını gerek mânevîyatta, gerek maddiyatta hiç dert etmedim önemli olan bizim birlikte mutlu bir yuvamızın olması, çok güzel iki çocuğumuzun yetişmesiydi. Çok şükür kimseye muhtaç olmadan yuvamızı ayakta tuttuk. O zamanlar Necdet Bey’e “kurt başlı altın kalem” derlerdi. “Kalemi boyundan büyük” derlerdi. Necdet Bey’in kafası ve zamanı çok dolu olduğu için ondan hiçbir şey beklemedim, bir talebim olmadı ama yine de o bana hep yardımcı olmaya çalıştı.

12 Eylül öncesinde ve 12 Eylül’de Necdet Sevinç’in tutuklandığını ve uzun bir süre hapiste kaldığını biliyoruz. Bu süreçte siz neler yaşadınız? Neler oldu? Onun size anlattıkları nelerdi? Sizin yaşadıklarınız nelerdi?

Şimdi Ali Bey, Necdet Bey’in tutuklanmaları yazılarından dolayı oldu. Fakat o dönem çok karışık bir dönemdi. Dâvâlar, kişiler tarafından açılmış davalardı. Fakat hiçbir hükümet Necdet Bey’in tutuklanmasını istememişti, çünkü çok vatansever bir insandı. Fakat bir şekilde o karışık dönmelerde dosyalar gündeme geldi ve Necdet Bey evde yokken evi aramaya geldiler. Burada olmadığını söyledim tutanak aldılar, eve geldikten sonra da Necdet Bey tutuklandı 1980 senesinde. 1985’e kadar 4 kez cezaevine girdi. Altı ay, beş ay, on ay, üç ay aralıklarla girdi çıktı. Necdet Bey önce Paşa Kapısı’nda tutuklandı, oradan Silivri’ye götürdüler. Ben bankada çalışıyorum çocuklar yuvada. Tabi küçükler, o zaman da ev kira, şimdi oturduğumuz eve 1995’te taşındık. Çocukları yuvaya gönderiyordum, bankadan izin alıyordum 15 günde bir Necdet Bey’i ziyarete gidiyordum Silivri’ye. Oradan çıktı 6 ay sonunda, sonra bir kez daha tutuklandı Bayrampaşa Sağmacılar cezaevine. Oradan Kastamonu’ya gönderdiler. Bir gün onu ziyarete gittim. Önüme bir torba koydular. Allah korusun, öldü zannettim. İnanılmaz korktum “nerede?” dedim Kastamonu’ya gönderildi dediler. Tabi inanılmaz üzüldüm. Ben oraya nasıl gideceğim? Necdet Bey’i 15 günde bir ziyaret ediyordum, ihtiyaçlarını görüyordum, çamaşırlarını alıp temiz götürüyordum. Şimdi uzaklara nasıl gidip gelirdim. Bankadan izin alıyordum ama durumu kimseye söylemiyordum. Hâlbuki basından herkes öğrenmiş onlar bana söylemiyor, ben onlara söylemiyorum. Böyle bir yaşantı içindeydim. 10 ay yattı orada. Gittikten kısa bir süre sonra izin aldım onu ziyarete gittim. 2-3 ay sonra yine gittim en son üçüncüsünde de çıkarmaya gittim. Ondan sonra bir de Erzincan Tercan’da 3 ay yattı, o sonuncuydu. Çocuklar ortaokuldaydı o zaman. Çocuklarıma babalarının cezaevine girdiğini hiç söylemedim. Onlara “babanız askerde, babanız iş seyahatinde” derdim. Onlara bir şey belli etmez gözyaşımı göstermezdim. Ama çok üzüldüm çok yoruldum. Bankada dik durmak zorundasınız çalışmak zorundasınız evdeki yükünüz, çocuklar, maddî mânevî bu çarkı tek başıma döndürüyordum. Necdet Bey orada olduğu için çok üzülüyordu. İlk ziyarete gittiğimde saçı tıraş olmuştu bana görünmek istemedi, “ziyanı yok böyle de çok yakışmış” dedim.

Bir keresinde, ilk gittiğimde beni almak istemediler evlilik cüzdanı lazımmış. “Benim eşim, resmimizi göstereyim” dedim. İkimizin resmi vardı Allah’tan cüzdanımda. Onu gösterince gidip müdürden izin aldılar bizi öyle görüştürdüler. Çok zor günler yaşadım ben, o da orada çok üzüldü. Kastamonu’dan almaya gittiğimde, babalarının almasını bekledikleri hediyeyi de hazırlar, babaları iş seyahatinden geliyormuş gibi verirdi çocuklara. Birbirimizi her konuda korumuş olduk aslında.

Türk milliyetçisi gençler için Necdet Sevinç’in hayâtından nasıl örnekler alabiliriz, dersler çıkarabiliriz?

Türk milliyetçisi gençlerimiz için; Necdet Bey “Türk olarak dünyâya gelmek Tanrının bize bir lütfudur” derdi. Onun için Atatürk’ün bize emaneti bu güzel vatanımızı sahip çıkıp, korumak için çok büyük bir örnekti Necdet Bey, sloganı “Tanrı Türk’e yâr olsun, Tanrı Türk’ün yanında olsun, Tanrı Türk’ü korusun!”

Sorularımız dışında eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Necdet Bey’le evliliğim acısıyla tatlısıyla sıkıntısıyla çok güzel bir yuvaydı. Bizim birbirimize olan sevgi ve saygımız tüm zorlukların üstesinden geldi. Necdet Bey değerdi tüm bunları taşımaya. O görücü usulü olsa da bana âşık olmuştu. Nişanlıyken kocaman karakalem bir tablo yapıp getirmişti, normalde resim yapmadığı hâlde çok güzel bir tabloydu. Odamda hala duruyor, başucumda asılı. Yemek yerken elimi tutardı, sevgiyle gözlerime bakardı. “Sen olmasan biz ne yapardık her şey senin sayende oldu” derdi. Ben de ona “sen de olmasan bu yuva ayakta kalmazdı.” derdim. Onun şahsiyeti, ismi çok önemliydi yuvamız için. Tek başına zâten hiçbir şey olmaz ama yanımda ama değil bir birliktelik var, gönül birlikteliği var, âile bağı var… Bunlar çok önemliydi. Sıkıntıları zâten böylece aştık biz. Onun yokluğu bizi çok üzüyor, hâlâ içimi acıtıyor. Benim arada çok derin bir iç çekmelerim olmaya başladı, üzüntüden, ondan sonra bana kaldı bu. Yokluğunu çok hissediyorum.

Kendimi güzel sanatlara verdim. Oyalanmak istedim, 13 yıldır aralıksız devam ettim, bir yaşam şekli oldu. Keşke Necdet Bey de bu yapıklarımı görse benimle guru duyardı, eminim. Yapmak istediğim çok şey var. Kitap yazmayı çok istiyorum, fırsat bulduğum zaman ilk yapacağım şey bu. Çocuklarımla da çok doluyum onları çok seviyorum. Onlar da beni seviyor biliyorum. Biz çok güzel bir âileyiz. Necdet Bey gitti ama onun hatırası bu evde çok dolu ve yoğun. Hep onu anıyoruz. Necdet Bey’in ismi karakteri yapısı bu âilenin temelinde var ve var olacak.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.