Üniversite gençlerinden mürekkep, kalabalık iki grup, Tercüman idârehanesinde ziyâretime geldiler; kendilerinden başka birçok arkadaşlarının da beni görmek istediklerini ve kalabalığı çoğaltmaktan kaçındıkları için gelmediklerini söylediler.

İlk gelen grupla bâzı memleket meselelerini konuştuk. Fen, tıp, hukuk, edebiyat fakültelerine mensup gençlerimizin, üstünde ısrarla durdukları nokta, memlekette dînimize, millî târihimize ve geleneklerimize, dilimize ve millî ahlâkımıza karşı, solcu elemanların kışkırtıcı tesirleri altında bâzı gazetelerin ve çevrelerin menfur ve bozguncu davranışlarıydı.

İkinci gelen grup da, bana birkaç tomar hâlinde yüzlerce üniversitelinin imzâsını taşıyan bir mektup getirdi. İmzâları, sıra numaraları, adları ve soyadları, her birinin mensup olduğu fakülte intizamla kaydedilmişti ve mektup şu idi:

“Muhterem üstat Peyami Safa Bey,

Aşağıda imzâları bulunan biz üniversite talebeleri dil dâvâsında açmış olduğunuz mücâdeleye iştirak eder ve sizi tasvip etmekle şeref duyarız.

Şöyle ki:

  1. Türkçülük ve özcülük adı altında yapılan dil değiştirmeleri bugün konuşulan dilimizi hiçbir kaide ve esâsa dayanmadan ve hiçbir lugatte bulunmayan uydurma kelimelerle doldurarak gençliğin okuyacağı eserleri anlaşılmaz hâle koyar.
  2. Yurt içinde ve bilhassa yurt dışında kalan Türklerin birbirleriyle anlaşmalarını ve kaynaşmalarını önler.
  3. Memleket içinde dil ve fikir ikiliği yaratır.
  4. Şanlı târihimiz ve eski edebiyâtımızla irtibâtımızı keser.
  5. Birçok kelimelerin Arapça olması dolayısıyla Arap ve din düşmanlığını körüklemek sûretiyle İslâm’daki kardeşlik prensibini yıkar.”

Sistemsiz, ölçüsüz ve aşırı yeni dil ve yeni edebiyat çığırtkanları, yıkıcı telkinlerini daha tesirli bir hâle getirmek için gençliğin de kendileri gibi düşündüğünü tekrarlar, gençlik adına konuşurlar.

Solcu ajan ve elemanların gençlik içinde, hatta yaşlı aydın ve yazarlar arasında avlayabildikleri gafiller yok değildir. Fakat bunlar gençliği ne teşkil ne de temsil edebilirler. Bize gönderilen mektubun yüzlerce imzâsı, gençliğin bu gafillerden ibâret olmadığını gösteren açık bir delîlidir.

Verdiğim konferanslar ve çeşitli temaslar yoluyla tanıdığım üniversite ve yüksek tahsil gençliği, millî dâvâlarımızda her zamankinden daha ziyâde şuurlu ve uyanıktır. Solcu ve kızıl avcıların tuzaklarına düşecek bönler ve şaşkınlar takımından değildirler. Devrim zokasıyla onları avlamak isteyenlerin dünyâca bilinen aldatma usûllerini onlar da biliyorlar.

Bu gençlerimiz devrimbaz değil, gerçek mânâsıyla inkılâpçıdırlar. İnkılâbın târihe, geleneğe, dîne, ahlâka, dile âit manevî değerleri yıkmak mânâsına gelmediğini anlıyor ve yıkıcıların maksatlarını biliyorlar.

Bu yüksek şuur ordusu, memleketi ikiye bölüp birbirine kırdırmak isteyen çıngarcıların boşuna saldırıları karşısında, yıkılmaz bir istihkâm hattı gibi, kudretli ve ihtişamlı bekliyor.

KAYNAKÇA

Safa, Peyami, Eğitim, Gençlik, Üniversite, Ötüken Neşriyat, syf 276, 14.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.