Hatırladığım kadarıyla 2007 yılından îtibâren Türk Ocakları Denizli Şubesine yaklaşık her ay dînî–millî konularda konferanslar vermek üzere Isparta’dan bir-iki günlüğüne gelip gidiyordum. Bu arada da ortaokul sınıf arkadaşım hastane müdürlüğünden emekli Mehmet Gökçe ile Denizli’de bir yerel TV’de canlı programlar da yapıyorduk. Onun benden talebi, “İslâmiyet’i, târihî ilave ve yorumlarından, hurafe ve israiliyattan arınmış bir sâdelikte” anlatmamdı. “Sanki Kur’an yeni vahyedilmiş, Hz. Peygamber de beni o sâdelikte tebliğ edip açıklamakla görevlendirmiş gibi olsun” anlatmamı istiyordu. Bu oldukça zordu. Çünkü 1400 yıllık bir târihî ve kültürel katkının süzülmesi neredeyse imkansızdı. O günlerde Kur’an’ın meâli ile meşguldüm. Kavram analizi için semantik çalışmalar içindeydim. Ana kaynaklar ve diğer literatürler kütüphânemde vardı. Artık ne kadar öze inebilirsek o nispette başarılı olabiliriz diye düşündüm. Kur’an merkezli bu konferansları ayda bir olmak üzere Denizli Türk Ocağı’nda vermeye başladım.
Bu seri konferanslar beni hem kadim dostlarımla bir araya getiriyor, hem de yeni yeni sîmâlarla tanışmama vesîle oluyordu. Bu yeni sîmâlardan özellikle Nuri Serbest, Türker Aktürk ve Berkan Sözer Beyleri bu konferanslar sâyesinde tanıdım. O zamanlar başlayan dostluğumuz giderek perçinleşmiştir.
Konferansların devam ettiği sıralarda 2014 yılının Ocak ayında iş adamı Nuri Serbest Bey Denizli Türk Ocağı Başkanlığına seçildi. Konferanslar devam etti. Nihayet Nuri Bey’in imtiyaz sâhibi olduğu bağımsız bir dergi olan ‘Yeni Ufuk’ dergisi 2014 Şubat’ında yayın hayâtına başladı. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü de Berkan Sözer Bey idi. Üniversite gençliğine hitap eden ve onlara yazı yazma imkânı veren, milliyetçi ve ülkücü bir perspektifle olayları yorumlama yeteneği kazandıran bir dergi hüviyetindeydi. Benden de yazı istiyorlardı ama her zaman yazmam mümkün değildi. Nihayet konferansa geldiğim bir zamanda benimle röportaj yapmak istediler ve benimle; Ülkücü Hareket’in nasıl başladığını, nasıl ve ne zaman ülkücü olduğumu, 68 olaylarını, rahmetli Dündar Taşer ve Başbuğ Alparslan Türkeş’le olan hâtıralarımı içeren röportaj yaptılar. Hatta Berkan Bey’in “Hocam bunları şimdi anlatmayıp da ne zaman anlatacaksınız, yazacaksınız?” sözleri hala kulaklarımdadır. Zaten hâtıralarımla ilgili bir dosyam mevcuttu. Nihayet bu röportajla o dosyayı da yavaş yavaş ele alıp 2016’da 36 kişiyle olan hâtıralarımı “Hatıralarıyla İz Bırakanlar” adıyla 312 sayfalık bir kitap hâlinde neşrettim. İleriki baskılarda bu sayı artacaktır. Berkan Bey ve benimle yaptığı o röportaj buna sebep olmuştur. Söz konusu röportaj derginin altıncı sayısına (Temmuz/2015) konup yayımlanmıştır.
Çok geçmeden Nuri Bey, Türk Ocağı Başkanlığından ayrıldı. Yeni Ufuk dergisi de İncilipınar semtinde şimdiki adresine taşındı. Orada faâliyetlerini hâlen sürdürüyor. Burası hem derginin hazırlandığı, hem Türkiye çapında dağıtımının yapıldığı hem de fikir ve sohbetlerlerin yanısıra millî-dînî ve kültürel bir eğitimin merkezi olarak bir ‘Mefkûre Mektebi’ne dönüştü. Üniversiteli milliyetçi gençlerin tanışma ve uğrak yeri oldu. Birçok kez beni dâvet ettikleri gibi, ben de gerek Denizli’de ve gerekse memleketim Kızılcabölük’te işim olduğu zaman buraya uğruyor hatta yola çıkmadan önce veya yolda telefonla arıyor, ne zaman müsâit olacaklarını ve sohbet edip edemeyeceğimizi soruyordum, programımı da ona göre oluşturuyordum. Gençlerin kafalarına takılan soruları cevaplamaya çalışıyordum.
Yeni Ufuk dergisi, alt başlığında da görüldüğü üzere “Yeni ufuklara doğru” yol alan bir dergi. Ülke çapında örgütlenerek diğer illerde de şubesini açan ve gençlerimizi milliyetçi fikirlerler etrafında toplayan ve onları Türk-İslâm bilinciyle bilinçlendiren bir dergi hüviyetindedir. Bu gençlerimiz aynı zamanda vaktiyle Ankara’da çıkan “Devlet” gazetesini de “Millî Devlet” adıyla çıkarmaya başladılar. Yazı kadrosunda ilk sayıdan beri varım. Postada birçok sıkıntılar yaşanması üzerine şimdi internet ortamında çıkmaktadır.
Yeni Ufuk dergisi sâdece bunları yapmıyor, aynı zamanda tâbiri câizse derginin doğum gününü de kutluyor. Her yıl, -pandemi dönemi hâriç- Türkiye çapında bütün dergi okuyucularını ve Mefkûre Mektebi öğrencilerini bir otelde buluşturuyor ve muhteşem bir Ülkücüler gecesi yapıyor. Ülkücü büyükleri de dâvet ediyorlar gençlerle bir araya getiriyorlar. Bu gecelere üç beş kez katıldım. Yaz tatilinde de yine kampa girer gibi gençleri seminercilerle buluşturuyorlar. Bütün bunlar, gençliğin depolitize edildiği, millî meselelerden uzak tutulduğu, sosyal medya ve dijital dünyânın kölesi hâline getirildiği, kötü alışkanlıkların, kahve ve eğlence yerlerinin müdâvimi yapıldığı bir dünyâda olduğumuz dikkate alınırsa, ne kadar anlamlı ve yerinde faâliyetler olduğunu söylemeye gerek yoktur sanırım.
Eğitim dersleri olarak, Kur’an Meali, Türk ve İslâm târihi, felsefe, ekonomik, kültürel ve sosyal vb alanlardaki eğitim programları üniversite gençliğini kendi branşlarının yanında millî ve mânevî konularda da bilgilendirmesi ve bilinçlendirmesi, onların çeşitli tarîkat ve cemaatlerin ağından da kurtarmaktadır. Böyle faâliyetlerin bütün illerimizde olması gerekmez mi?
Bu eğitimlerde seçme kitaplar okutuluyor. Alanında en iyi, dili ve fikri düzgün, inancı ve istikameti muhkem addedilen hocaların kitapları okutuluyor, tartışılıyor. Benim kitapların da bu listede yer alması beni ziyâdesiyle memnun etti. Ben de sohbet, konferans vb. her türlü konuda gençlerimize yardım etmeye her zaman olduğu gibi hazırım.
Dergiler genelde pek uzun ömürlü olmaz. Kimileri birkaç sayıda kimileri de elli atmış sayıda yayın hayâtına son verir. Onları besleyen irâdedir, idealdir, ekonomidir ve okuyucu kitlesidir. Bugun yüzüncü sayısına aksatmadan ulaşan ve sürekli büyüyen ve gelişen “YENİ UFUK” dergimizi, nice sayılara nice yıllara ulaşmasını Türk gençliğini yeni ufuklara doğru kenetlendirmede ve millî mefkûre etrafında sönmeyen bir meşale hâlinde ışık saçmasını diliyor, sâhibinden okuyucusuna kadar emeği geçen büyük küçük herkesi tebrik ediyorum.

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.