Türk Milliyetçiliği-Ülkücü Hareketin bugünlere gelmesinde onlarca kurum, kuruluş ve derginin varlığı, yaptıkları ve hizmetleri kuşkusuz inkâr edilemez. Onlarca hatta yüzlerce yıllık kurum ve kuruluşların hizmeti, bir yandan gelenek ve kurumsal kültür oluşturmaktadır. Beri yandan da başta dergiler olmak üzere bahse konu kurum-kuruluşlardaki rehavet, atâlet hâli, tekrara düşme hâli dikkat çekmektedir.
Yeni Ufuk dergisi/kitabevinin kurulduğu yılları net hatırlıyorum. O yıllarda mahallede birbirinden farklı epey dergi yayın hayatına başlamıştı. Mahallenin âkil insanlarından “Bu kadar dergiye ne gerek vardır? Mevcut dergilerde yer bulabilir, bunları daha ötelere taşıyabilirsiniz.” tarzı yorumları bol bol duymuştuk. Oysaki bir elin parmaklarını geçmeyecek dergilerin sayısı bugün onlara çıksa dahi bu durum zenginliğe işarettir. Kimse kimsenin pastasını yemiyor, arsasını işgal etmiyor.
Biz de kendimizi Yeni Ufuk âilesinin bir parçası olarak gördüğümüzü söyleyebiliriz. Çünkü derginin tanıtımında, okunmasında, nitelikli okura ulaşmasında kendimizi sorumlu hissettik. Bu sorumluluğu hâlâ taşıdığımızı belirtebiliriz. Öte yandan bir dönem Millî Devlet gazetesinde düzenli kitap tanıtım yazıları yazdık. Gazetenin kültür sanat bölümünde yönetici olarak çalıştık. İlk kitabımız yayımlandığında il dışındaki ilk imza günümüzü, Denizli Yeni Ufuk Kitabevi’nde yapmıştık. Yılın birkaç günü milliyetçi yazarlar, entelektüeller, sanatçılar ile öğrenciler birbirinden farklı etkinliklerde bir araya geliyorlar. Bize de bu çalışmalara katılıp bir konuşma fırsatı tanınmıştı. Dilimizin döndüğü kadar kitap okumanın önemi hakkında kısa bir konuşma yapmıştık.
Yeni Ufuk ekibinin Türk kültür hayatına, Türk milliyetçiliğine katkıları hakkında bazı gözlemlerimizi kısaca ifâde etmek isteriz. Yeni Ufuk dergisi, daha ziyâde hedef kitlesi olan ortaöğretim ve lisans öğrencilerine Ülkücü, Türk milliyetçisi bir bakış açısıyla fikir ulaştırmak için çırpınır. Türkiye’nin birçok yerinde temsilciliklerde “Mefkûre Mektebi” başlığı altında kitap/makale okumaları yapıldığını, konuyla ilgili çeşitli videoların izlendiğini katılan arkadaşlarımızdan duyduk. Yetmişli yıllarda kavga ortamında dahi belli bir disiplin altında okuma yapıldığını biliyoruz. 80 sonrası savrukluk mahallenin her tarafına sirâyet etmişti. Dolayısıyla belli bir plan dâhilinde okuma yapmalarını ve gençlere yaptırmalarını önemsiyoruz.
Mahalledeki ârızaların her kurum, kuruluş, dergiye sirâyet ettiğini söylememiz haksızlık olmasa gerekir. Şöyle ki falan yazar falan dergide yazar, bizim dergide yazamaz. Çıkartılan dergi başka bir dergiyi “öteki” olarak görür. Yâni bir okur aynı anda birden farklı dergiye abone olup, okuyup, takip etse de dergi yöneticilerinin ve ekibinin aynı kulvardaki dergileri görmezden gelen bir tutumları bulunmaktadır. Yeni Ufuk dergisinin reklam bölümünde, milliyetçi câmianın entelektüellerinin yazdığı, daha ziyâde güncel eserlerin tanıtıldığını görüyoruz. Bu çok güzel bir uygulamadır. Bizim kitabımızın veyahut çıkarmış olduğumuz Çelebi dergisinin reklamlarını koydukları için bunu yazmıyoruz. Bunun gibi onlarca dergi ve kitabın reklamını koyduklarını söyleyebiliriz.
Dergi yöneticilerinin kuşatıcı politika gütmemelerini önemsiyoruz. Dergi ile okur arasında bizim mahallede özellikle de 2000’li yıllar sonrasında bir soğuk rüzgâr bulunmaktadır. Adres güncellemesi yapılmaz, aboneye dergi düzenli olarak gitmez, bunlardan doğan arızalar tedavi edilmez. Yeni Ufuk dergisi bizim Antep’e 60 adet gelir. Her sayıda beni arayıp adreste ve sayıda bir değişiklik olup olmadığını soruyorlar. Bunu da küçük bir ayrıntı olarak görmemek gerekir diye düşünüyoruz.
İl dışında Yeni Ufuk âilesine gönderdiğimiz öğrencileri kendi öz kardeşleri gibi karşılamaları, ağırlamaları, misafirperverlik göstermelerine tam not verdiğimizi söylemezsek vebal altında kalırız. Bu, Ülküdaşlık hukûkuna riâyet eden arkadaşlarımızın sayısının kabarık olduğunu gösterir.
Türk milliyetçileri/Ülkücülerin en büyük zaaflarından biri olarak da güncel politikaya ayırdığı zamanın ortalama Türk’ün ayırdığı zamanın on katı oranında olduğunu söyleyebiliriz. Bu da politikada patinaj ile geçen yüzlerce, binlerce ömre tekâbül ediyor. Enerjimizin ezici bir gövdesini iç siyâsete harcayınca siyâset dışındaki alanlarda neredeyse yok hükmündeyiz. Dernek ve vakıfçılık, yayıncılık, ilim, irfan, spor, ticâret, sanayi, kütüphâne, sokak, bulvar, enstitülerde istediğimiz seviyede değiliz. Bu yazıyı yazarken câmiâmızın önemli derneklerinden olan Anda Arama Kurtarma ve Yardımlaşma Derneğinin sekiz yılın sonunda toplum yararına çalışan dernek/vakıflar statüsüne alındığını haber olarak okuduk, çok mutlu olduk. Bu derneğin alanında yoğunlaşması ve sonuç almasını önemsiyoruz. Buradan hareketle Yeni Ufuk ekibinin güncel politika ile arasına mesâfe koymasını, politik boşboğazlıklardan uzak durmasını bir başarı olarak görmekteyiz. Bu alanda ve anlamda işine önem vermesiyle yakın zamanda çok ciddi sonuçlar alacağını umut ve tahmin ediyoruz.
Bazılarının, hocam yapma yâhu, diyebileceği bir duruma da değinmeden geçmeyeceğiz. Câmiâmızın öteden beri erkek ağırlıklı olması hatta kadının adının olmaması sürekli eleştirilir. Yeni Ufuk ekibinde hanım arkadaşlarımızın sayısının tahminlerimizden daha fazla olması beni şaşırtmıştı. İletişim hâlindeki arkadaşlarımızdan bâzılarının, ilim cephesindeki hanım arkadaşlarımız ile evlenmesini de önemsiyoruz. Bunu da bizim mutluluğumuz olarak görebiliriz.
Yeni Ufuk dergisine nice sayılara çıkması dileğiyle, bir ömür mutluluk diliyoruz. Yolları ve bahtları açık olsun…
Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.