Sevgili gençler;

Yeni Ufuk, Millî Devlet ve Mefkûre Mektebi’nin yiğit, kahraman ve mücâdeleci gençleri! Geçtiğimiz Kasım ayında, 100. sayısına erişen Yeni Ufuk dergisinin kutlu gününde hepimiz heyecanlanmıştık. Bu heyecâna emin olun ki biz de sizin kadar ortak olmuştuk. Anadolu’nun her karış toprağında, efeler diyârında, gakkoşlar yurdunda, yörük ellerinde, dadaşların ve bütün Türk illeri gençlerinin yüreklerinde tek bir sevgi dolaşıyor. Bu diyarlardaki bütün gençler, Türklük sevgisi ve Türklük bilinci ile birbirlerini yetiştiriyorlar. Türkiye’ye geldiğimizde, neredeyse bütün etkinliklerde yanımıza birkaç genç gelir, bizlere Türkmeneli konusunun geçtiği müstesnâ dergilerinden armağan ederler. Yiğit ve kahraman Yeni Ufuk gençleri! Şehit ağabeyim Rüştü Salihi, 1970’li yıllarda Turan Marşı adı altında bir şiir yazmıştı.

Turanımız haykırır tüm cihana sesini
Esaret zincirini bizler kıran oluruz
Getiririz Turan’a hürriyet nefesini
Hürriyeti cihana bizler saçan oluruz

Dokuz Işık yoluna veririz canımızı
Turan’ı döndermeye dökeriz kanımızı
Ay yıldız dönderecek o büyük şanımızı
Hep esir ülkeleri bizler açan oluruz

Kerkük, Kıbrıs, Semerkand, Tebriz, Buhara, Özbek
Karabağ, Tuna Nehri, Musul, Erbil tek yürek
Hep bunları kurtarmak bir amaçtır bir erek
Tutsaklar kapısını bizler açan oluruz

Türkmanlar açmış kucak, Turan’ı kucaklıyor
Turan da açmış kucak, Türkman’ı kucaklıyor
İman dolu yürekler, Kur’an’ı kucaklıyor
Turan çiçeklerini, bizler deren oluruz

İşte ağabeyimin son dizesinde bahsettiği “Turan çiçeklerini, bizler deren oluruz.” sözleri, sizin için yazılmıştır. Buradaki kasıt emin olunuz ki sizden başkası değildir.

Belki o, bugün sizin eğitimlerinizi, çalışmalarınızı ve bu kahramanca mücâdelenizi görseydi “Turan kurulmuştur” diyecek ve şâd olacaktı. Ancak Rüştü ağabeyim şehit düştü. Tıpkı Mustafa Pehlivanoğlu gibi, İmamoğlu gibi, Önkuzu gibi. Bu yiğitler ana vatanda şehit düşerlerken, Necdet Koçak ve daha yüzlerce Türkmeneli Türk’ü de aynı dâvâ için başka topraklarda şehitlik şerbetini içiyorlardı. Ana vatandaki yiğitler Tandoğan Meydanı’nda şahlanırken, biz de Kerkük’ün Musalla Meydanı’nda Türklüğümüzü haykırıyorduk. Yiğitler Mamak zindanlarında tutuluyorken, bizler de Ebu Gureyb Cezaevi’nde zindanlara, îdamlıklara yürüyorduk. Sevgili gençler, şunu da belirtmek isterim ki ağabeyim îdam edildiği sırada cebinde sâdece bir anahtarlık vardı. O anahtarlıkta da kurt başı bulunmakta ve MHP yazmaktaydı.

Türkiye’deki gençler üç hilâli özgürce semâlara yükseltirken, Türkmeneli’ndeki gençler ise sırf ceplerinde bu anahtarlık olduğu için îdam ediliyorlardı. O şehitlerimiz, bundan 40 yıl önce hangi dâvâ için şehit düşmüşlerse, bizler de sizler de yine aynı şekilde bu kutlu dâvâyı sürdürmeye gayret ediyoruz. Yolumuzdan her ne kadar bizi ve sizi alıkoymak isteseler de asla bu kutlu dâvâmızın yolundan dönmeyeceğimize dâir sözümüz var. Kimlere sözümüz var biliyor musunuz? Yurdu bizlere vatan kılan atalarımıza, çağ açıp çağ kapatanlarımıza ve cennet mekân Başbuğumuza.

Biz bu yola çıkarken hangi amaçla çıkmışsak, yine aynı şekilde o amacı sürdürmek için devam ediyoruz. Bizlerin Bozkurt yapmasından rahatsız olanlara, bizlere türlü iftirâlar atanlara haykırarak hep birlikte söyleyelim “Biz Türk’üz, biz milliyetçiyiz, biz bozkurduz ve biz bu kutlu ülkünün neferleriyiz.”

Comments are closed, but trackbacks and pingbacks are open.